Soyuluyoruz ey halkım!
Kızılay üstünden devletin soyulması, akla ziyan. Bunun hesabını kim verecek ve nasıl verecek?! Bir hayır kurumu üzerinden cebimiz boşaltılıyor. Bir kelime kullanacaktım, avamî bir kelime .... nokta nokta koyayım! Senin, benim, onun cebinden para çalarak, "yandaş hayratı" kuruyorlar!
Dış gailemiz bu kadar artmışken, adı konmamış savaşın içindeyken, soyan soyana. Birinci Dünya Savaşı'nda harp zenginleri türemiş ve İttihat ve Terakkî iktidarını çok zorlamıştı. Sonunda İttihat ve Terakkî ile birlikte Osmanlı çöktü.
1911-1912 Balkan savaşları bizim kaderimizi belirleyen savaşlardır. Balkanlar bütünüyle elimizden giderken "Osmanlıcılık" iflas etmişti. İttihat ve Terakkî dönemi sanıldığı gibi öyle "Türkçüler şahlanın!" naraları atıldığı dönem değildir. Balkan Savaşları sonunda, "ittihad-ı anasır"dan umut kesilince Türk'e dönüşten başka çare olmadığı görülmüş, bu dönüşü hayatın bütün safhasına yayma gereği duyulmuştu. Şartlar ister istemez, bu yönelişin kapısını sonuna kadar açmıştı. Ancak... Halkın büyük bir kısmı yoksulken, çöpleri karıştırırken devlet eliyle harp zenginleri türemişti. Özellikle de siyasî nüfuzla, rüşvetle vagon izni alanlar ceplerini doldurmuşlardı.(Sonra devam etmek üzere bu kadarını yazayım.)
Ülkemizin siyasî nüfuzla, yolsuzlukla zaten soyulduğu biliniyor. Ama bir hayır kurumu üzerinden "hırsızlık" desem başka türlü anlayacaklar, "usulsüzlükle" vergiden düşme tüy dikti!
"Yandaş" tabir edilen basın-yayın organlarında yazanlardan biri de çıkıp: "Devleti soyuyorsunuz, boyunuza kadar günaha batıyorsunuz, bunun vebalini taşıyamazsınız!" desin en azından. Bir kelime eden yok!
Bu mu Müslümanlık Allah'sızlar!
Yeni Akit'te yazan Prof. Dr. Sefa Saygılı'yı "Allah'sızlar"dan ayrı tutuyorum. Kızılay'daki son oyunları henüz yazmadı ama öncesini yazdı. Yazının başlığı: "Alper Cihan Hocam istifa edin". Alper tıp prof.uymuş. Kızılay'da danışmanmış. Hak etmediği maaşı alıyormuş. Yazı 21 Eylül 2019'da çıktı. Sefa Hoca'ya bir açıklama gelecek mi diye takip de etmiştim. Yok! Lütfen girip okuyun. Danışmanların uçuk maaş almalarını havsalasına sığdıramıyor. Sefa Saygılı içi sızlayarak yazıyor:
"Son iki yılı Genel Başkan Yardımcısı olarak Kızılay'ın 8 yıl Merkez Yönetim Kurulu Üyeliği yaptım. Buradan gayet iyi biliyorum: Kızılay'ın genel cerrahi uzmanına danışacağı bir konu yoktur. Danışacak bir konu olsa bile ücret istemek yanlıştır. Sonra bizim zamanımızda, bazıları üstelik Kızılay'da mesai yapan danışmanlar vardı (hatta bunlardan biri hemşeriniz Dr. Ali Akben idi, ona sorabilirsiniz), hiç biri ücret almazdı. Bunu çirkin ve olmayacak şey kabul ederlerdi. Garip ve yoksul insanlara yardımcı olmanın mutluluğu onlara yeterdi. / Hatta Genel Merkez'de mesai yapmasına rağmen ünlü depremci Prof. Ahmet Mete Işıkara da danışmanlık ücreti almazdı. Üstelik rahatsızlandığında hastane ücretini ödeyemedi, biz yönetim kurulu üyeleri olarak aramızda para toplayarak borcunu ödemiştik."
Sefa Bey ve arkadaşları duygulandırdı beni. Aynı yazıda Kızılay'da genel müdür olan bir Ak Parti milletvekilinin damadının adını da veriyor. (Zaten Ak Partili veya yakını değilseniz ve dürüstseniz ve hak yemiyorsanız hiçbir yerde yeriniz yoktur!) Damat bey, 31 bin lira maaş aldığı gibi yüklü miktarda yolluk alıyormuş.
Bütün ipleri kim elinde tutuyorsa, asıl suçlu odur ve bütün ipleri elinde tutanı siz biliyorsunuz!