Söyle "patron" nedir böyle bu eda, bu poz(!)
Çeşme başında, köyün vurgun olduğu gözde delikanlıyla karşılaşmış genç kız gibiydi...
Göz süzmeler...
"Disney" çizgi filmlerindeki karakterler gibi sevimli-seri göz kırpmalar...
Bir cilveler...
Bir edalar...
Bir nazlar diyemeyeceğim bir pozlar; çünkü "hadi gel" dese iktidar kürsüsüne koşup sarılası vardı. Görünüşü öyle heveskâr.
Ağzında kaç diş var bilemiyorum ama hepsini gördüm zannediyorum.
Ve biliyor musunuz en çok neye gülüyorum?
Uzunca bir süre bu kişiden medet umdular:
Yeni bir parti mi kuracak?
Toplumsal muhalefetin yeni lideri mi olacak?
Hı hı, evet, tam da "zamanın ruhuna uygun" bir muhalefet lideri olurmuş hakikaten; egemenlerin safında.
***
Şaka bir yana...
"Şakası olmayan" böyle bir dönemde, "sermaye"nin, "patron"ların güce yakın durma meylini anlayabiliyorum... Ama bunu ifade biçimlerinin yılışıklığa vardığını görmeye tahammül edemiyorum...
Biraz karakter... Lütfen...
***
"Kahraman Mehmetçik" pazarı
---------
"Askeri vesayet"ten, "postala karşı Converse(!)li sivillik"ten bambaşka bir faza geçildi:
- Hepimiz Mehmet'iz!
- Hepimiz askeriz!
- Kahraman ordu çok yaşa!
Teröristin insani yönünü keşif yapımları rafa kalktı. Onların yerini bir Mehmetçik bin çakalı yerle bir eder içerikli diziler, filmler aldı.
***
İnce bir çizgi var;
Bütün bunlar birilerinin siyasi iflasları yüzünden pisi pisine bir bataklığa yürümek durumunda bırakılan askerimize moral vermek için mi yapılıyor?
Milletin, ordusuna sahip çıkmasına dönük bir motivasyon yüklemesi mi amaçlanıyor?
Önce Balyoz süreci, ardından 15 Temmuz ihanetiyle ordunun yerle yeksan edilen "imajı" toparlanmaya mı çalışılıyor?
Yoksa "yeni iklimden nemalanmak" için mi hepsi?
Bu ülkenin evlatlarının henüz kurumamış kanı, soğumamış acısı üzerinden "çok kazanmak" mı planlanıyor?
Bir tür "nebbaşlık"tan ibaret mi?
***
Bir çizgi var;
Siyah ile beyaz kadar farklı iki yanı.
Ne taraftasınız?
***
İndi bindi
-----
Müşterilerin şikayetçi olduğu doğrudur da;
Kimse inandıramaz beni taksicilerin "indi-bindi ücreti" uygulamasından memnun olmadığına... Hele de İstanbul'da...
Taksicilerin insani, vicdani açıklamaları güzel de uygulama böyle mi?
Değil 8-10 lira, çok sık karşı karşıya kaldığım için biliyorum, 20-25 lira yazan mesafeye mırın-kırın ediyor İstanbul'da çoğu taksici...
Madem yeri geldi; kooperatifleri duyarlılık gösterir belki:
Bir: Otogarda hüküm süren taksici teröründen, (Müşteriyle neredeyse tehdide varan üslupla konuşan, İstanbul'u bilmeyen, dahası "Türkçe anlamayan!" dağdan indim şehre tipi, tekinsiz, yolcuyu huzursuz eden birçok taksi şoförüne denk geliyorum Esenler Otogarı'nda...)
İki: Havaalanı taksicilerinin burunlarından kıl aldırmayan tavrından (Hepsi değil ama bi kısmı müşteri beğenmiyor, beğenmediği güzergaha giden müşterinin burnundan getiriyor, yolculuğu zehir ediyor...)
Yolcu taifesi olarak fena halde rahatsızız, arz ederim!
***
Son günlerin en iyi başlıklarından biri oldu;
"Ne Yeliz'ler sevdim zaten yoktular!"
***
Al canımı ver iktidarı
-------
"1 Kasım stratejisi"ydi; 7 Haziran'da millet freni boşalan kamyon gibi giden iktidarın el frenini çekince, tesadüf işte, iktidarın güya mücadele ettiği terör, iktidarı yeniden eski gücüne kavuşturacak şekilde azdı, azdı, azdı... Millet yıldı, şehit cenazelerinden usandı; "pes" dedi...
"Evlatlarımızın canından kıymetli mi; yere batsın, alın iktidarınızı, verin evlatlarımızın canını..."
Onlar iktidarlarını geri aldılar ama "geri dönüşümlü" değil işte "can" dediğin... Evlatlarımız ay-yıldızlı sarılı tabutlarla uğurlandıkları cennet mekanlarında kaldı!
Şimdi...
"Referandumda "evet" çıktıktan sonra terörün sesi kısılacaksa" demek ki aynı strateji uygulanacak "sahada"!
Kim planlıyor, kim uyguluyor, kim bu tezgâhın üst aklı; -bu ara moda ya- ben de "milletimin takdirine" bırakıyorum...
Lakin şu sorunun cevabını, o dehşetengiz cümleyi kurabilmiş beyefendiden bekliyorum:
Referandumdan "evet" çıktıktan sonra bugün yapamadığınız neyi yapabileceksiniz de terörün sesini kısacaksınız?