"Soykırım"a kadar da "ittifak" mı?
Bazı Türkler, bazı kardeşlerimiz, gardaşlarımız, soydaşlarımız, canlarımız 27 yıl önce bu sabaha uyanamadılar; 25 Şubat 1992 gecesi uykuya değil bir kâbusa, insanlık tarihinin görüp görebileceği en fena işkencelere, "soykırım"a daldılar.
27 yıl önce bu sabah, Hocalı'da bir insan dağı yükseldi; kiminin kafası kopmuş, kiminin kolu, bacağı... Yanmış insan eti sarmıştı bütün kasabayı.
Ağdam'a uzanan yol boyunca derisi soyulmuş çocuklar vardı, karnı deşilmiş kadınlar, gözleri oyulmuş insanlar... Ağdam ormanındaki hayvanlar çoktan kemirmeye başladı bir kısmını; o kadar ki, bölgeye günler sonra ulaşabilen aileleri tanıyamadı...
Bir resmî olan sayılar var, bir de kayıplarla katlanan resmî olmayan sayılar; bu sebepten dolayı -yıllardır telaffuz ediyoruz- bu yıl sayı belirtmeyeceğim; Hocalı'da yüzlerce Azerbaycan Türk'ünün katledildiğini, Hocalı'dan kalan ruhsal ve fiziksel yaraların hâlâ geçmediğini hatırlatmakla yetineceğim.
Sizden, sadece Hocalı'yı değil, Hocalı'daki Türk soykırımına rağmen, yöneticileri arasında Hocalı'da fiilen cinayet işlemiş militanların da bulunduğu Ermenistan'a "açılanları" da unutmamanızı isteyeceğim.
Ve bir de şu "mezara kadar ittifak"çılara denk gelirseniz sormanızı rica edeceğim:
Ama hangi mezara?
Hafız Yusufoğlu Nuriyev'in, İkbal Kuloğlu Aslanov'un, Telinan Enveroğlu Orucov'un mezarına kadar da "ittfak" korunacak mı?
Sadece Karabağ'ın işgal altında olduğu değil, Ermenilerin Hocalı'da yaşayan Türklere yaptığının "soykırım" olduğu da tanınacak mı? "Mezara kadar ittifak"ın iktidar kanadı okyanusu geçince yan çizmeyi bırakıp, Ermeni lobisi ve etkisi altındaki uluslararası siyasete de diklenecek, onlara karşı da dik duracak mı?
Küresel efendileri geçtim Maduro'nun Türkleri "Ermeni soykırımı" yapmakla suçladığı kararı resmen geri çektirecek mi?
Bu kadarcık bir "yan etkisi" bile olmayacaksa ne anladım ben bu ittifaktan?
Öyle de rezil böyle de rezil
Birkaç gün önce bir video dolaştırıldı internette. İddia o ki, Cumhur İttifakı'nın MHP'li Belediye Başkan adayı Hüseyin Sözlü, katıldığı düğünde PKK paçavralarıyla halay çekmişti. Montajdı. Sözlü'nün katılıp halay çektiği bir düğünün görüntülerinin peşine, PKK paçavralarını andıran eşarplarla halay çekilen ve Sözlü'nün bulunmadığı bir başka düğünün görüntüleri eklenmişti. İki düğünün damatları bile farklıydı, anlayın pervasızlığın boyutlarını.
Birkaç gün sonra, bu defa, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in, "bozkurt yapan küçük bir kız çocuğunun elini indirecek kadar alçaldığı" iddialı başka bir görüntü dolaşıma sokuldu aynı mecrada. O da montajdı. Akşener, servis edilen görüntünün bir kare sonrasında elini indirdiği iddia elin kıza "Ben o eli öperim. Hadi" deyip, onunla birlikte bozkurt pozu veriyordu objektiflere.
Bu gözü dönmüşlük, hedef alınan isimlere değil toplumsal değerlerimize, erdemlerimize, ahlakımıza, öz saygımıza dönük bir saldırı ve kim yaparsa yapsın, kime yaparsa yapsın, öylesi de rezil, böylesi de bana göre.
"Epten aykırı gittin" be Şerif Abi...
Bazı insanlar "hiç ölmeyecek gibi" gelir; yaşadıkları ilin, ilçenin, sokağın, yaptıkları işin "demirbaşı" gibi...
Şerif Baysalan öyleydi.
Fark yaratan, iz bırakan ve kuşaklar sonra bile "hatırlanacak olan", "epten aykırı giden" tavrıyla hatırası dedelerden torunlara intikal edecek biri.
Onu tanıdığımda ilkokul öğrencisiydim. Öğretmenimiz Hüseyin Elitaş, bir gazetenin nasıl çıkarıldığını görelim diye Şerif Ağabey'in sahibi olduğu, Hayrabolu'nun o günlerdeki tek matbaasına ziyarete götürmüştü bizi.
Gerçek bir "araştırmacı-gazeteci"ydi; yeri geldi arkeolog, yeri geldi tarihçi, yeri geldi ekoloji mühendisi performansı sergiledi; Rakoczi'nin Şifalı Çamuru'nun, Millî Mücadele'nin adsız kahramanları "Tekirdağlı Kızçeler"in ortaya çıkarılmasını sağladı. Güzelce Hasan Bey Camii'nin ışık sistemiyle ilgili iddiaları ABD'li bilim adamlarının Hayrabolu'ya odaklanmasına yol açtı. Ama her şey bir yana "Hayrabolu Köprüsü" bir yanaydı. Adı "köprü manyağı"na çıktı. Hayrabolu'nun saklı tarihini aralayacak kapı olan "köprü"yü gün ışığına çıkarmak için tam 40 yıl uğraştı. Dövüşmediği "yetkili" kalmadı.
Neşeli adamdı. Nüktedandı. Gerçekçiydi. Ağdalı dilden, hamasetten hoşlanmazdı. O yüzden uzatmayacağım:
"Yetkililer", Baysalan'a taziye mesajlarında ilan ettiklerinin yarısı kadar bile değer verdilerse; Hayrabolu Köprüsü'nün çıkarılmasını "vasiyet" belleseler keşke...