Sosyal medyadaki yeni tehlike... Yetersizlik hissine neden oluyor! Uzmanlar ve bilim bakın ne diyor!

Sosyal medyadaki yeni tehlike... Yetersizlik hissine neden oluyor! Uzmanlar ve bilim bakın ne diyor!

Sosyal medyadaki kusursuz hayatlar ‘yetersizlik hissine' neden olduğu bilimsel araştırmalar ve uzman görüşlerinden ortaya çıktı.

Sosyal medya, günümüzde hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Facebook, Instagram, TikTok gibi platformlar, insanların günlük yaşamlarını paylaştığı, fotoğraf ve videolarla anılarını kaydettiği, arkadaşları ve aileleriyle bağlantı kurduğu dijital alanlar olarak popülerliğini sürdürüyor.

Ancak sosyal medyanın bu denli yaygınlaşması, bazı psikolojik sorunlara yol açıyor. Uzmanlar, sosyal medyada karşılaşılan "kusursuz hayatlar" ve idealize edilen yaşam tarzlarının, özellikle gençler ve genç yetişkinlerde "yetersizlik hissi"ne neden olabileceğini belirtiyor.

Peki, sosyal medyada görülen mükemmel hayatlar gerçekten o kadar kusursuz mu? Yetersizlik hissi nasıl ortaya çıkıyor ve bu durum insan psikolojisini nasıl etkiliyor?

İşte, uzman görüşleri ve bilimsel araştırmalar ışığında sosyal medyanın psikolojik etkileri...

SOSYAL MEDYANIN KUSURSUZ HAYATLAR ALGISI: GERÇEKTEN NE KADAR GERÇEK?

Sosyal medya platformlarında paylaşılan içerikler genellikle hayatın en iyi anlarını yansıtır. Tatiller, başarılar, mutlu aile anları, mükemmel bir vücut, lüks yaşam tarzları... Bu paylaşımlar, takipçilere kusursuz bir yaşam algısı sunar. Ancak, bu içerikler çoğu zaman gerçek hayattan kesitler değildir. İnsanlar, sosyal medyada genellikle yalnızca olumlu ve estetik açıdan hoş görünen anları paylaşmayı tercih ederler. Gerçek yaşamda karşılaşılan zorluklar, stresli anlar, başarısızlıklar ve günlük yaşamın sıradanlıkları çoğu zaman gözlerden kaçırılır.

Psikologlar, sosyal medyanın bireyler üzerindeki etkilerini şu şekilde açıkladı:

"Sosyal medyada paylaşılan içerikler genellikle filtrelenmiş ve idealize edilmiş anlardan oluşur. Bu da bireylerde, özellikle gençlerde, kendilerini yetersiz hissetmelerine neden olabilir. İnsanlar, sürekli olarak başkalarının 'mükemmel' hayatlarını gördükçe, kendi yaşamlarını karşılaştırarak, eksik olduklarını düşünebilirler. Bu durum, düşük özsaygıya, depresyon ve anksiyeteye yol açabilir."

YETERSİZLİK HİSSİ VE PSİKOLOJİK ETKİLER

Sosyal medyada idealize edilen hayatları sürekli izlemek, bireylerin kendi yaşamlarını sürekli olarak başkalarıyla karşılaştırmasına yol açar. Bu karşılaştırmalar, genellikle olumsuz bir sonuca ulaşır.

Sosyal medya kullanıcıları, kendilerini başkalarının başarılarıyla kıyasladıklarında, kendi yaşamlarında eksiklikler hissetmeye başlarlar. İşte bu yetersizlik hissi, psikolojik sorunların temelini oluşturabilir.

1. Düşük Özsaygı ve Depresyon

Sosyal medyada görülen kusursuz hayatlar, bireylerde özsaygı kaybına yol açabilir. Kendi yaşamını başkalarınınkilerle kıyaslayan birey, genellikle eksik ve yetersiz hisseder. Bu durum, zamanla depresyon belirtilerini tetikleyebilir. Özellikle gençler, sosyal medya platformlarında paylaşılan mükemmel yaşam tarzları karşısında, kendilerini değersiz hissedebilirler.

2017 yılında yapılan bir araştırma, sosyal medyada geçirilen zaman ile depresyon arasındaki ilişkiyi inceledi.

Journal of Social and Clinical Psychology'de yayımlanan araştırmaya göre, sosyal medyada fazla zaman geçiren bireyler, kendilerini başkalarıyla kıyaslama eğiliminde oluyor ve bu durum, depresyon semptomlarını artırabiliyor. Araştırma, sosyal medyanın idealize edilmiş yaşam tarzlarını gösteren içeriklerle bireylerin kendilerini kıyaslamalarının, duygusal sağlığı olumsuz yönde etkilediğini ortaya koydu.

2. Anksiyete ve Kaygı

Sosyal medya platformlarında sürekli olarak "mükemmel" hayatlar görmek, bireylerde kaygı ve anksiyete duygularını artırabilir. Özellikle, sürekli olarak başkalarının başarıları ve mutlu anları karşısında kendi yaşamını yetersiz gören kişilerde, geleceğe yönelik kaygılar artar. Bu kaygılar, bireylerin kendilerini sürekli olarak yetersiz hissetmelerine ve gelecekteki başarıları hakkında endişelenmelerine yol açabilir.

Psikiyatrist Dr. Canan Çelik, sosyal medyanın kaygı üzerindeki etkilerini şu şekilde açıklıyor: "Sosyal medya, bireylerin kaygı seviyelerini artırabilir, çünkü sürekli olarak başkalarının başarılı anlarını görmek, insanlarda 'ben de bu başarıyı yakalamalıyım' gibi baskılar oluşturabilir. Bu da anksiyetenin artmasına yol açar. Özellikle gençler, sosyal medya üzerinden aldıkları geri bildirimlere fazla önem vererek, dış görünüşlerinden, başarılarından ve yaşam tarzlarından sürekli endişe edebilirler."

SOSYAL MEDYANIN YETERSİZLİK HİSSİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: BİLİMSEL YAKLAŞIMLAR

Sosyal medyanın bireyler üzerindeki etkilerini anlamak için yapılan bilimsel araştırmalar, bu platformların sosyal ve psikolojik etkilerini daha net bir şekilde ortaya koymakta.

Sosyal karşılaştırma teorisi (Social Comparison Theory) bu konuda önemli bir kavramdır. Bu teoriye göre, insanlar genellikle kendilerini başkalarıyla kıyaslama eğilimindedir. Sosyal medya, bu karşılaştırmaların daha sık yapılmasına neden olur. Bu karşılaştırmalar, genellikle olumsuz sonuçlar doğurur, çünkü sosyal medyada paylaşılan içerikler çoğunlukla idealize edilmiş ve filtrelenmiş görüntülerdir.

2018 yılında yapılan bir araştırma, sosyal medyada paylaşılan idealize edilmiş içeriklerin, bireylerin kendilerini daha düşük bir seviyede hissetmelerine yol açtığını gösterdi. Computers in Human Behavior dergisinde yayımlanan bu çalışmada, sosyal medya kullanımının, özellikle gençler arasında kendilik algısını olumsuz etkileyebileceği ve yetersizlik hissine yol açabileceği vurgulandı.

SOSYAL MEDYADA YETERSİZLİK HİSSİNE KARŞI ALINABİLECEK ÖNLEMLER

Sosyal medyanın olumsuz etkilerinden korunmak için bireylerin dikkat etmesi gereken bazı stratejiler bulunmakta:

1. Farkındalık ve Kendilik Algısı:

Bireylerin, sosyal medyada gördükleri içeriklerin çoğu zaman idealize edilmiş ve filtrelenmiş olduğunu fark etmeleri önemli. Kendi yaşamlarını başkalarıyla karşılaştırmaktan kaçınmak, kişisel farkındalık oluşturabilir.

2. Sosyal Medya Detoksu:

Araştırmalar, sosyal medya kullanımının sınırlanmasının, psikolojik sağlık üzerinde olumlu etkiler yaratabileceğini göstermekte. Sosyal medya detoksu yapmak, zihinsel sağlığı iyileştirebilir ve yetersizlik hissini azaltabilir.

3. Gerçekçi Beklentiler Belirlemek:

Sosyal medyanın sunduğu "kusursuz" yaşamların gerçek olmadığını kabul etmek ve kendi hayatımıza odaklanmak, yetersizlik hissinin önüne geçebilir.

Psikoterapist Dr. Burcu Arslan, sosyal medyanın olumsuz etkilerinden korunmak için şunları öneriyor: "Kendimizi başkalarıyla kıyaslamaktan kaçınmalı ve sosyal medyada gördüğümüz her şeyin gerçek olmadığını kabul etmeliyiz. Ayrıca, sosyal medya kullanımını sınırlamak ve daha fazla gerçek dünya etkileşiminde bulunmak, psikolojik sağlığımızı iyileştirebilir."

SOSYAL MEDYANIN KUSURSUZ HAYATLARI GERÇEKTEN KUSURSUZ MU?

Sosyal medyanın sunduğu mükemmel yaşamlar, dışarıdan bakıldığında cazip ve eğlenceli görünebilir. Ancak bu içerikler, çoğu zaman yalnızca birer yansıma ve idealize edilmiş hayatlardır.

Sürekli olarak bu yaşamlarla kendini kıyaslayan bireylerde yetersizlik hissi, depresyon, anksiyete ve düşük özsaygı gibi psikolojik sorunlar gelişebilir. Bu nedenle, sosyal medya kullanırken daha bilinçli olmak, gerçekçi beklentiler oluşturmak ve kendimizi başkalarıyla karşılaştırmaktan kaçınmak önemli. Sosyal medyanın sunduğu mükemmel hayatların, gerçekte sahip olduğumuz hayatı daha değerli ve anlamlı kılabileceğini unutmamalı.