Soruyu soran yandaş olmasa kıyamet mi kopar!
Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, babası Alparslan Türkeş'in 20. ölüm yıldönümünde Fox TV'de, İsmail Küçükkaya'nın konuğu oldu.
Küçücük, minicik, "normal" ülkelerde hiçbir ehemmiyeti olmayan bir ayrıntı:
Yayına girmeden önce "aklında ne varsa sor" demiş Türkeş, Küçükkaya'ya.
Büyük olay.
Çünkü...
Olağan koşullarda olması gereken, normal olan da bu aslında ama Türkiye gibi olağanüstü hali kronikleşmiş bir ülkede, bir gazeteciye gazeteciliğin gereklerini yapma fırsatı sunulması bir hayli "lüks" oldu son yıllarda.
***
Küçükkaya sordu.
Türkeş, "bu nasıl soru" demeden cevapladı.
Başkanlık sisteminin Türkiye için bir ihtiyaç olmadığını savunduğu eski görüntülerini çıkardılar karşısına, tebessümle izledi.
Anayasa hukukçularının itirazları hatırlatıldı.
Kendi penceresinden izaha çalıştı.
***
Gelmek istediğim yer sonuç.
Kıyamet kopmadı.
Sipariş soruları seslendirmekle görevli ekran kuklalarının karşısına çıkmadan da oluyor demek ki;
Medeni insanlar gibi...
Saygı ve tahammül eşikleri aşılmadan...
"Siz zaten şöylesiniz" yaftalamasına sığınmadan...
Ama dişe diş tartışmaktan da ödün vermeden, düşüncelerin mücadele etmesine izin vererek de...
Oluyor yani!
Tıpkı, düzenlediğiniz toplantılarda muhalif gazete/televizyonlara ambargo uygulamadığınızda da olacağı gibi...
***
Allah, medya organlarını "kendini ifade için gırtlağına çökülmesi gereken" mecralar olan gören bütün iktidar mensuplarına Tuğrul Türkeş özgüveni nasip ederse, nesli tükenmeye yüz tutmuşken, küllerinden doğar belki gazetecilik de...
***
Yersen; "patron"
------
Madem, Türk Milleti'ni saltanata kulluktan kurtaran Cumhuriyet'ten, başka hiçbir niyetle değil de "patron millet" olsun diye vazgeçilmek isteniyor o zaman neden "başkanlık" dışındaki bütün makamlar "atanmışlar"a tahsis ediliyor?
Bu nasıl "patron" ki, "başkan"ın tayin ettiği ne idüğü belirsiz "başkan yardımcıları" tarafından yönetilmeye mahkum ediliyor?
****
Uçtu uçtu enflasyon uçtu!
-------
Enflasyon son sekiz buçuk yılın rekorunu kırdı, narenciye ülkesinde mandalinayı BİLE fahiş fiyatla yiyoruz. Biber, fasulye almak -şaka gibi ama- et almak kadar güç artık, elini uzatmaya korkuyor insanlar bu ürünlere pazar tezgahlarında...
Hayatın her alanında, temel/lüks fark etmeksizin bütün ihtiyaçlarımız ateş pahası ama gıdada fiyatlar beşe katlandığı için örnekler mutfaktan veriliyor ağırlıkla...
Enflasyon rakamlarının açıklanmasıyla resmen de tescillenen bu gelişme bir "haber" midir?
Haberdir! Hatta flaş haberdir!
Toplumun her kesimini ilgilendirir mi?
İlgilendirir, "yaşamak" bunun için de barınmak, beslenmek, giyinmek vs. durumundaki herkesi yani hepimizi ilgilendirir; okunur yani. Merak edilir.
Haber saklamakta destan yazan Türk basını, dün böyle bir haberi bile es geçebildi iyi mi!
Adıyla sanıyla yandaş olanlara bakmıyorum bile zaten de güya "ana akım" olanlar da bile yok;
Milliyet gibi gazete görmemiş birinci sayfasında, HaberTürk görmemiş, Hürriyet'te şifa niyetine var ama sayfanın dibinde kibrit kutusu büyüklüğünde!
Enflasyon gibi haberi de uçmuş zahir!
Buharlaşmış!
***
APTAL KUTUSU
--------
Şu annemi arıyorum, kızımı kaybettim programlarından birinin, sabah haberlerini bölüp duran tanıtımında çığlık çığlığa bir ses:
Şok! Umut'un öz annesine benzerliği şaşırttı!
Niye?
Bir çocuğun ailesine benzemesinden normal, doğal bir şey mi var; nesi şoka soksun bunun izleyiciyi?
Televizyonun "aptal kutusu" olduğu tezini ispatlamak içinse bu zekasızlık örnekleri, o zaman bravo, başarıyorsunuz bence!
***
Bir de oy bekliyorlar...
------
AKP, "taşeron işçilere kadro" sözünü 7 Haziran seçimlerinden önce verdi.
2015'te yani.
Sonra 1 Kasım seçimlerinden önce tekrar verdi.
Öyle bir hava estirildi ki, seçimin ertesi gün bütün taşeronlar kadroya geçecekti sanki; o coşkuyla bastılar "Evet"i "müjdeci" iktidara!
2015 geçti, tık yok.
2016 geçti, tık yok.
2017...
Sandığa uzanan son düzlükte "taşeronlar" yine ağızlarında.
Niye inansın size mağduriyet üzerine mağduriyet yaşattığınız bu insanlar?
İki yıldır elinizi tutan mı vardı. Yapmayın diyen mi? İtiraz eden mi?