Harp Okulları'nın bile kapatılması söz konusu olabilecek. Askerin yetiştirilmesi sivil okullarda gerçekleştirilecek, polis alımlarına benzer bir model geliştirilecek. Profesyonel askerlik için yüksek lisans benzeri bir eğitim modeli oluşturulacak. Askerin tüm atama, yetiştirme süreçleri sivil idarenin içinde yönetilecek.
Öyle görünüyor ki bir yanlışı düzeltmek için bir başka yanlış yapılacak.
Kapatılması düşünülen askeri liseler, Türkiye'nin lise düzeyindeki en iyi eğitim kurumları olarak biliniyor.
Önce şunu sormak gerek: Darbeye kalkışan Fethullahçıların, orduda böylesine kadrolaşabilmeleri ve yüksek rütbelere kadar ulaşabilmelerinin nedeni bu okullar ve bu okullarda verilen eğitim midir? Yoksa, sivillerin buna göz yummaları ya da "saflıklarından kullanılmış olmaları" mıdır?
(...)
Devletin sivil ya da askeri kurumlarına giriş, yükselme, eğer mesleki yeterliliğe göre yapılmıyor, partizanlık bu işe hâkim oluyorsa, varacağımız yer yine aynı noktadır. Bugün bu cemaat siyasi gücün yardımıyla devleti ele geçirir, yarın bir başkası.
Hükümetin tutumu, ağaçlar nedeniyle ormanı göremeyen adamın durumuna benziyor. Önce nerede hata yaptığınızı iyice anlamalısınız ve bir daha benzeri hataların, hangi siyasi iktidar olursa olsun tekrarlanmamasının yasal çerçevesini oluşturmalısınız ki bu musibetten bir hayır çıksın.
Yoksa dön dolaş, hep aynı yere geliriz.
Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet
+++++
Bunlar nasıl "önlem"ler böyle...
----
Darbeci "yol uzadı" diye darbeden vaz mı geçecek
-----
İktidar yetkilileri 15 Temmuz benzeri darbe girişiminin bir daha yaşanmaması için almayı düşündükleri önlemleri sıralıyorlar;
Jandarma'nın tamamını İçişleri Bakanlığı'na bağlayacağız... Askeri liseler ve harp okullarını kapatılabiliriz... Askeri birlikler şehir dışlarına çıkartılacak.
İyi de bunlar önlem mi? Bunları yaparak darbeleri tarihe gömmek mümkün mü?
Haydi, diyelim size tam bağlı olmadığı... Yani sicil, terfi ve tayinler konusunda devre dışı kaldığınız için Jandarma'nın darbe girişiminde büyük rol oynamasına engel olamadınız. Peki, size bağlanırsa sorun çözülecek mi? Sicili, terfi ve tayiniyle polis teşkilatı tamamen iktidara bağlı. Peki orada Fethullahçılar 17-25 Aralık'a kadar çok etkili değiller miydi? 17-25 Aralık süreci olmasaydı bugün de o etkileri devam ediyor olmayacak mıydı? 17-25 Aralık'tan sonra yaptığınız büyük tasfiyeye rağmen poliste hâlâ hatırı sayılır ağırlıkları yok mu?
Sizi darbe girişiminden haberdar etmeyen Emniyet İstihbaratı ve MİT'i ne yapacaksınız? İçişleri Bakanlığı Bakanlığı ve Başbakanlık'tan öte daha nereye bağlayacaksınız?
Askeri okullara gelince! Bu okullar müfredat yönünden Milli Eğitim Bakanlığı'na, harp okulları da YÖK'e bağlı değil mi?
Askeri birlikleri şehir dışına çıkarmaya gelince... Darbe ortamı varsa, darbeciler yol uzadı diye darbeden vazgeçer mi?
Melih Aşık Milliyet
+++++++
Yanlış teşhisle tedavi olmaz
------
(...) Bir illetin giderilmesinde, bir yanlışlığın düzeltilmesinde, ilk yapılması gereken, ona neden olan etkenlerin doğru teşhisidir.
Yanlış teşhisle doğru tedavi olmaz.
Eğer darbenin tekrarının önlenmesi isteniyorsa, nedenlerin doğru okunması gerekir.
Oysa olayların başlangıcından bugüne kadar geçen süre içinde, hep yanlış okumalar yapıldı ve yapılıyor...
Darbe de, ünlü Reichtag yangını gibi olağanüstü yetkiler konusunda eşsiz fırsatlar sunan bir konuma bürünüyor.
(...) Ama biz yine de demokrasi konusunda toplumsal uzlaşı çabalarına katkıda bulunmak için, devletin paralel yapının tasallutundan arındırılması girişimlerine destek verelim, derim.
Ali Sirmen Cumhuriyet
+++++
Yalnız değilsin Melih Bey!...
------
Şeymaaanımteyze, anneannemin Üsküdar'daki komşusu, çocukluk yıllarımın renkli bir figürüydü. (...) verdiği abartılı tepkileri eğlendirici bulan komşuları (başta anneannem) Şeymaaanımteyze'yi korkutmaya bayılırdı.
Bu konudaki şaşmaz konu başlığı da "Üç harfliler" idi.
Şeymaanımteyze'yi "Gelooorlar mı? Gelooorlar mı?" koşmaya sevk eden bu kavramı ilk duyduğumda endişeyle sormuştum: "Onlar kim?"
(...) Sonunda biri "Cin" dedi (...) "Bizi yerler, kafalarına eserse çarparlar..."
(...) Frig Kralı Gordios'tan sonra Ankara'nın en uzun süreli yöneticisi olan Melih Gökçek, Hakan Çelik'le yaptığı röportajda durumu şöyle netleştirdi:
"...Özellikle belki size çok komik gelecek ama bunu enteresan bir metotla yapıyor. Üç harflilerle yapıyor... İnsanları esir alıyor..."
(...) Bırak millet gülsün sana, bırak dalga geçsinler; insanı çarpan, yiyen tiplerden her şey beklenir.
(...) Melih Bey'i bu konuda rahatlatacak formülü Şeymaaanımteyze'den aktaracağım. (...) Bir daha böyle bir tehdit hissettiğinizde "Gelooorlar, gelooorlar" diye koşun, içinizden de (sadakallahül azim) deyin. Demokrasi sizden bunu bekler...
Kanat Atkaya Hürriyet
+++++
Şimdi tam zamanı
-------
Şurası belli; Türkiye artık 15 Temmuz öncesi Türkiye'si gibi olmayacak..
Restorasyon şart..
Hukuk devleti yeniden inşa edilmeli.. Yönetim şeffaflaşmalı.. Liyakat ilkesi kurumsallaşmalı.. Demokrasi sağlamlaştırılmalı.. Meclis güçlendirilmeli.. İktidar-muhalefet ilişkileri normalleşmeli.. Partiler arası diyalog geliştirilmeli.. Toplumu kutuplaştırmaktan vazgeçilmeli.. Bizden sizden yaklaşımı tarihe gömülmeli.. Üniversiteler bilim yuvasına dönüşmeli, özgürleşmeli..
15 Temmuz milat olmalı..
(...) Yapılacaklar belli..
Hukukun, demokrasinin, laikliğin ipine sarılmak..
Mehmet Tezkan Milliyet