Sormazlar mı adama?
Yedi düvele rezil olduk. Ama merdivenlerdeki kravatlı sultan, işin farkında değil. Farkında değil diye yazdım ama daha sonra, Kaç-Ak Saray’a yemeğe davet edilen, yandaş hocalarla, uluslararası ortamda, zevahirin nasıl kurtarabileceğini sorgulamak ne? Mustafa Kemal’i, içki sofralarında devlet yönetti diye suçlayanlar, İnönü ile ona iki ayyaş benzetmesi yapanlar, ne hikmetse, milli içkimiz ayranla şenlendirdikleri, danışma sofrasında aynı metotla gündem aradı. Ama o kadar cahil ki Osmanlı’dan nefret eden, Filistin liderini, Osmanlı’yı hatırlatan kılık kıyafetlerle karşıladı.
Paris yürüyüşü sonrası yapılan açıklamalar, o kadar saçma sapan ki Millet, dizlerini döve döve gülüyor. Bizimkilerin açıklamaları, Fransız mizah dergisini solda sıfır bıraktı. Ne dedi usta, Paris’te 12 kişinin ölümüne tepki duyuyorsunuz da, Filistin’de ölenlere neden tepki göstermiyorsunuz. Hani dinime küfreden Müselman olsa denir ya. İşte öyle bir şey. Ya onlar da kalkıp;
* Irak’ta, Amerika bombardımanla, bir milyon Müslüman Iraklıyı öldürürken, Amerikan askerlerinin, evlerine sağ salim dönmelerini siz temenni etmediniz mi?
* PKK tarafından öldürülen, 40 binden fazla Türk’ü adam yerine koymayıp, katilleriyle pazarlık yapmıyor musunuz?
* Libya’da, hava bombardımanlarıyla, insanlar öldürülürken susmadınız mı?
* Soma’da, 300 madenciniz öldükten sonra, sokakta işçi tekmeleyen adamınız nerede çalışıyor şimdi?
* Sivas’ta, Kahramanmaraş’ta, Hatay’da, Taksim’de, Eskişehir’de, vatandaşlarınız öldürülürken, sessiz bile kalamadınız ölenleri suçlamadınız mı?
* Nijerya’da, Boko Haram, Türk Hava Yolları’nın taşıdığı silah ve cephane ile 200 genç ve küçük kızı kaçırıp, 2000 kişiyi öldürürken niye karşı çıkmadınız?
* Madem, dine ve inançlara karşı, bu kadar titizdiniz, ayetlerle makara diye alay eden kişileri, hâlâ neden partiniz çatısı altında tutuyorsunuz?
Daha o kadar sorulacak soru var ki. Böyle bir değil, birkaç köşe yazısı yetmez. Bir de şöyle düşünün, onların devletleri veya hükümetleri, vatandaşlarına kıymet veriyor. Mesela o kızılan İsrail Başbakanı Netanyahu, bir İsrailli askere karşılık 200’den fazla mahkûm salıvermişti. Onların vatandaşları, askeri sivili kıymetli. Bizde de kendini sultan sanan kişi, aynı Osmanlı’nın saray dışındakileri adam kabul etmemesi gibi. Bu nedenle bakamayacak durumda olsalar bile, insanlara sürekli çocuk yapın önerisinde bulunuyor.
Netanyahu denince aklıma geldi. Bence İsrail başbakanı bizimkine şükran duyuyordur. ABD Dışişleri Bakanlığı, Netanyahu konusundaki bizimkilerin laflarını eleştirdi. Yani bizimkiler, ABD ile İsrail arasındaki soğukluğu gidermede de birebirler. Ne demişler, böyle düşman dost başına. Bizim kimseyi eleştirme ve de kimseye sahip çıkma hakkımız yok. Dünya bizi atalarımız gibi gururlu, onurlu Türkler olarak görmüyor artık. Önce saraylarda ihtişam sergileyenleri bırakıp, siyasetçiler halka sahip çıkmalı. Git bak bakalım, kaç köylü, kaç gram et yiyor ayda.
Dış politikaya gelince... Olmayan dış politikaya. Uygar dünya ile makas açılıyor. Bundan birkaç ay, veya yıl sonra, Türkiye’yi dünyada teröre destek veren ülkeler listesinde görürsek şaşırmayın. Olsun canım, bize ne yazar diye düşünmeyin. Doğru, fakir fukaraya pek bir şey yazmaz, ama bu iktidarı yalayan filmci bey ve dinden dine gezen hanım oyuncumuz için oldukça çok şey yazar. Mesela Türkiye’de yıkama ve yalamadan kazanılan paraları Arap ülkelerinde falan yiyemezler, Batı’ya falan, tatil veya alışverişe gidemezler. İsimleri bir takım listelere girmiştir bile. Bu listelerden çıkmak için bir nesil geçer bazen.
Şimdilerde ben Türk politikalarında bir değişim beklemiyorum. Beklediğim, tepkileri içeride körükleyip dışarıda yatıştırma. Ancak Ankara’daki iktidarın ömrü Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan çıkışı ve federasyon yapısının gerçekleşmesi ile sınırlıdır. Bugünlerde ABD Dışişleri Bakanlığı sık sık Türkiye açıklamaları yapıyor. Acaba sağır kulaklara gidiyor mu? Bunlar gerçekleştikten sonra Allah ömür verirse hepimizin göreceği son yakındır. Yani bu iktidar ömrünü doldurmuştur.