Son moda kepazelik: Tabutla selfi (!)

Maçka Merkez Camii'nin daracık avlusunda, konulduğu musalla taşında az sonra alacağı, kimsenin vermekte bir an tereddüt etmeyeceği "helalliği" bekliyor Eren...

Peşinden... Belki de fani hayatında hiç olmayan bir şey olacak ve "omuzlarda taşınacak"...

O daracık patikalardan son defa ve toprağın koynuna doğru tırmanacak...

Kalabalığın büyük bölümü ellerini açmış duada... Kimileri zor durabiliyor ayakta. Gözyaşları bile isyanda, akamıyor, donup kalıyor çoğunun yanağında...

İklim öyle ki Trabzon'da; Eren'in büyüklüğü karşısında küçülür, Eren'in cesareti karşısında ezilir, Eren'in el kadar haliyle yaptığı karşısında yapamadıklarından, göze aldığı karşısında göze alamadıklarından utanır da orada olsa başını bile kaldıramaz gibi geliyor insana...

Derken...

Bir el giriyor cenazeden canlı yayın yapan kameraların kadrajına, bir kol, yarım bir surat... Sonra bir "şlak"... "Selfi" çekiyorlar tabutu arkalarına alarak!

Önceleri sadece ünlülerin cenazelerinde görüyorduk bu kepazeliği. Son dönemde bütün cami avlularına girdi; bütün musalla taşlarının musallatı haline geldi. Şehitlerin ay-yıldıza sarılı tabutları dahil!..

Tabutun etrafına dizilip sırıtarak poz verenleri gördüm. Not: "Çok kıymetli ağabeyimizi son yolcuğuna uğurluyoruz..."

333 formunda uzatarak ördekleştirdikleri dudaklarıyla, genç ve keder giyinmiş(!) kızlar kocaman siyah gözlüklerinin ardından yer bildiriyorlar:

Acımız da gözlüklerimiz kadar büyük!

Bir "layk" uğruna bütün bunlar; vicdan bile beğenilmeye muhtaç bu piyasada. Hele bir de "RT" alır da, başkalarınca da paylaşılırsa var ya...

Ve son söz:

Günlerdir "İyi ki varsın" diye anıyorlar ya seni;

Tam tersi...

İyi ki yoksun Eren!

İyi ki yoksun da uğruna koca bir ömrü terk ettiğin ülkede kol gezen utanmazlığı, saygısızlığı görmüyorsun!

***

Yürek var mı yürek

***

Trabzon'da, güvenlik güçlerine yer gösterdiği sırada PKK'lı teröristlerle çıkan çatışmada şehit edilen 15 yaşındaki Eren'in annesiyle konuşan iktidar yanlısı gazete bu "özel haber"i manşetten yayımladı. Ancak manşetteki sözler oğlu katledilen Ayşe Bülbül'e değil onu başsağlığı için arayan Cumhurbaşkanı'na aitti:

- Kanı yerde kalmayacak.

Röportajın devamı da acılı bir annenin feryadı, isyanından ziyade Cumhurbaşkanı'nın kendisine neler söylediği, onun ne cevap verdiği üzerineydi; ve kadıncağız özetle sadece "Allah razı olsun" demekteydi...

Günlerdir diğer birçok gazete ve televizyona yansıyan şüphelerin sahibi olan hesap soran, hesap verilmesini bekleyen kadın o kadın değildi sanki!

Soruyorum:

15 yaşındaki evladını toprağa vereli sadece birkaç gün olan bir anne, koca röportaj boyunca, sahiden de devletlülerimize minnet ve güveninden başka hiçbir şey söylemedi mi?

Söylediyse, bir şehit annesinin sözlerini perdelemeye nasıl yüreğiniz yetti?

Hoş...

Yayınlayacak yüreğiniz yoktur belki!

***

"Cumhuriyetçik"leştirdiklerini sanıyorlar; Lakin...

Ege Denizi'ndeki Türk adalarının Yunan işgali altında olmasına dair değerlendirmesi sorulmuş en yetkili makamda oturana... O da "adacık ve kayalık" olarak anmış Türk topraklarını cevabında.

Vatanın "vatancık"laştırılması bu aslında!

Devlet zaten "devletçik"leştirilmişti; ki yer açılsın diğer sözde "devletçik"lere...

Millet çoktan "milletçik"leşti; çıkar "36 etnik unsuru" geriye ne kalır ki!

Bu silsilede mecbur bir yerde; "Cumhuriyet" de yandı bitti kül oldu haliyle...

Ama sadece görünürde!

Çünkü küllerinden doğan bir Anka kuşudur Türk;

Mütarekeden mücadeleye, işgalden direnişe, hezimetten zafere nasıl kanat çırptıysa geçmişte, bu yıkımdan da temellerini güçlendirerek, taşıyıcı kolonlarını ebede doğru dikerek eskisinden de sağlam bir Cumhuriyet'i inşa edecektir elbette!

Feyizlerinin ufku yıkık-dökük bir imparatorluk bakiyesinden ibaret olduğu için Türk tarihinin bu küçücük(!), minicik(!) detayını atlıyorlar her seferinde!

Ha bir de...

"Paralel devlet yapılanması" bir darbe/terör suçudur.

Cumhuriyet bünyesinde niteliği dönüştürülmüş başka bir devletleşmeye gitmek; "paralel yapı" inşa etmektir.

Yazarın Diğer Yazıları