Son için start verildi

Yargıtay cezaları onayladı. Şaşırdınız. Siyasi bir davada, hâlâ hukuk ve adalet içeren bir karar beklediğiniz için, tuhafsınız. Orduyu dağıttı, buna hukuki kılıf hazırladı, geçmişi unuttunuz. Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay’a, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na yapılan atamaları bir kalemde unutup, oturup, dizlerinizi döve döve adalet ve hukuktan söz ediyorsunuz. Yapmayın Allah’ınızı severseniz
Geçen gün, bir okurum, sanki herkes AKP’ye oy vermiş gibi suçlayarak yazmamdan şikâyet etmiş. Kusura bakmayın sevgili okurlarım, belki yazılarımda, sert eleştirilerimle sizleri incitiyorum. Ama ben de sizler gibi, Türklüğümle övünüp, iftihar eden bir kişiyim. Ben hâlâ 1980’de, ülkeyi terk ederken bıraktığım Türkiye’de yaşıyorum.
Evet, o zaman, çok kişinin parası yok, ekonomik durum parlak değildi. Kimse cep telefonu kullanmıyor, pahalı arabalara binmiyordu. Halkın çoğu, yabancı sigara değil, Samsun veya Bafra içiyordu. Ama sapına kadar Türk’tü ve Türklüğü ile iftihar ediyordu. Siyasiler dışında, çıkarcılık gelişmemişti. Basın, askeri yönetime rağmen, bu kadar yozlaşmamış, teslim olmamıştı.
Bu nedenle ben, Türkiye’deki yargı kararlarını, adaletin tecellisi olarak değil, siyasetin bir ayak oyunu olarak görüp, öyle değerlendiriyorum. Bugün mahkûm olanların da, içeride fazla kalacağına inanmıyorum. Öcalan’ı serbest bırakma çabaları hızlanırken, ona paralel bir genel af, bu durumda kullanılacaktır. Zira Türkler yerine, Kürtler, Öcalan’ın serbest kalması için kampanyalarını hızlandırdı.
Gelelim, Erdoğan hükümetine. Ama önce, hiç ders almadığımız siyasi tarihimize göz atalım. İçinizde 1960 öncesi Demokrat Parti iktidarı sırasında, Menderes’in gözden düşmesini kaç kişi hatırlar? Hani Tayyip Erdoğan’ın her konuşmasında gündeme getirdiği, örnek verdiği Menderes hükümetini. Menderes, Suriye’ye asker yollamadı ama Türkiye’yi, Kore savaşına sokup, NATO’ya girmemizi sağladı, ABD’den Marshall yardımı aldı, IMF’ye borçlandı ve sonra ne olduysa aniden ABD’nin gözünden düştü.
O Menderes ki ülkeyi ABD’nin askeri üslerle donatmasına, İncirlik Üssü’ne Amerikan askerlerinin yerleşmesine izin veren kişiydi. 1950-1960 arası, ülkenin maden kaynakları ve askeri üsleri ABD’ye peşkeş çekildi. 10 yıl içinde 800’den fazla gazeteci tutuklandı. Meclis’te bugünkü gibi muhalefetin sözü geçmiyor, haklarında tahkikat komisyonları kuruluyordu.
Bugün, AKP yönetimine bire bir benzeyen ve halife olması bile önerilen Demokrat Parti lideri Menderes, kendini vazgeçilemez zannedip, ABD’ye ilk kafa tutuşunda, askeri darbe ile devrildi. Aynı Süleyman Demirel’in, İskenderun Demir Çelik nedeniyle başına gelenler gibi. Hatırlarsanız, Demirel de ABD’de yetişmiş bir politikacıydı. Ama yıllar sonra İskenderun Demir Çelik’i Ruslara verince ipini çekiverdiler.
Şimdi diyebilirsiniz ki bunları bize niye anlatıyorsun. Basit; Amerika’nın başa getirdiği her politikacı, yerini sağlama alıp kendini yenilmez zannedip, azıcık diklenince düşer. İran Şahı Pehlevi, Irak diktatörü Saddam Hüseyin, Mısır lideri Hüsnü Mübarek, Libya lideri Muammer Kaddafi, Filipin lideri Ferdinand Marcos ve daha yüzlercesi. Bizim ağa da füze ihalesini Çinlilere verince, aynı kadere koşuyor gibi geldi bana. Hele hele Tayyip Bey, Suriye konusunda ABD Dışişleri Bakanı Kerry’yi, kameralar önünde Esad’ı övdüğü için eleştirince. İnsan patronunun sözleri üzerinde tartışamaz. Sadece verilen talimatları yerine getirir. İşte bu nedenlerle ben AKP iktidarının günlerinin sayılı olduğunu ve sona doğru hızlı bir gidişe girdiğine inanıyorum.
Siyasetçiler, genellikle muhaliflere uyguladıkları adli mekanizma, kendilerine uygulanınca şikâyetçi olurlar. Ülkede gerçekten adil bir adli mekanizma işletmeyip, adaleti muhaliflerinize silah olarak kullanırsanız, bilin ki bu silah bir gün size karşı da kullanılır.
Ve siz eğer, Saddam Hüseyin veya Muammer Kaddafi türü bir adli sistem işletiyorsanız. Hele hele, ufukların kararıp iktidarınızın gidişi için start verildiği şu günlerde hatırlatmakta yarar var diye düşündüm de.

Yazarın Diğer Yazıları