Son dalganın perde arkası ve hedefteki Genelkurmay
Tesadüf sürüyor.
AKP ne zaman sıkışsa, Ergenekon operasyonları adeta imdada yetişiyor ve gündemi alt üst ediyor.
Kuşkusuz rastlantıdır ama yine de kafa karıştırıyor!
Hatırlayın, bundan önce bütün ses getiren gözaltına almalar hep AKP’nin zorda olduğu günlere denk gelmişti. Bugün de öyle!
AKP, Habur’a gelen PKK’lılar için hakim ayarladığı iddiaları sebebiyle zorda, yani konu Meclis’de!
Aynı şekilde AKP bugün, Yargıtay Başsavcılığının yeni bir kapatma davasının kıskacında!
Keza Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı Cihaner’in tutuklanması ile Yargının feveranı ortada!
Buna Orgeneral Başbuğ’un “Bildiklerimizi açıklarız” restini ilave ederseniz, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız!
Yapılan son operasyon, gerçekte öyle olmasa da hem örtü yani kamuflaj vazifesini görecek hem de belli bir amaca hizmet edecek!
Anlayamadığım şey, daha önce serbest bırakılan Hava Kuvvetleri eski Komutanı İbrahim Fırtına’nın şimdi tekrar neden gözaltına alındığıdır!
İlginçtir, İbrahim Fırtına gözaltına alınırken o dönemin Genelkurmay Başkanı olan ve hukuken bütün sorumluluğu taşıyan Hilmi Özkök’e dokunulmadı!
Devam eden bir davanın seyrini etkileyecek şeyleri yazıp suç işlemeyeceğim, ama söyleyeceğim, Türkiye’de işlerin artık tamamen şirazesinden çıktığıdır!
Ben referandum ve seçim sürecinde bu tür operasyonların sürdürüleceği kanaatindeyim!
Mutlak bir hakikatı yani uygulamadaki projeyi bir kez daha dikkatinize sunalım:
ABD, Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek istiyor ve K. Irak’ta bağımsız bir Kürdistan’ı hedefliyor. Dahası, Kerkük’ü Kürdistan’a vermek istiyor. Buna ilaveten Kıbrıs’ın Rumlara peşkeşini talep ediyor ve Ermenistan kapısı kayıtsız-şartsız açılsın istiyor. İşte bu dayatmalara tepki göstermesi kesin olan TSK’nın kolunu ve kanadını kırıyor yani ona operasyonlar yapıyor.
Evet bize göre olanlar gerçekte darbe soruşturması değil, TSK’yı sindirme, pasifize etme yani itiraz edemeyecek duruma getirme harekatıdır. Öyle, çünkü ortada 12 Eylül ve 28 Şubat gibi yapılan darbeler var ve bunlar soruşturulmazken, olmayan darbe için bu yapılanlar akıl alacak şey midir?
Bakın açık açık ifade edeyim, işin içinde Beyaz Saray ve Pentagon olmasa, Tayyip Bey ve avanesi TSK’ya bu biçimde değil meydan okumak, zerre söz bile edemezlerdi.
Göreceksiniz, AKP, değişecek şartlar içinde daha önce de yazdığımız gibi olayı toplu olarak emekliye ayırmaya kadar götürecektir.
Büyük risk olur demeyin, Tayyip Erdoğan’ın zaten bundan sonraki yaşamı bugüne kadar yaptıklarından ötürü hep yargısal risklerle dolu olacak, o bunu görüyor ve ona göre davranıyor. Sadece o değil, Washington da Tayyip’in durumunu gördüğü için fırsat bu fırsat deyip onu istediği biçimde yönlendiriyor.
Diyeceksiniz ki Genelkurmay bu safhada ne yapar ya da yapmalı?
Onu ben bilemem ama söyleyeceğim mutlak biçimde artık TSK’nın hedef alındığıdır. TSK’yı bir şeylere zorluyorlar ve belli ki o süreçte son darbeyi indirecekler!..
40 YILDIR FİŞLESELERDİ, "CUMHURİYET'İN SONU GELDİ" DİYEN ABDULLAH GÜL KÖŞK'TE OLABİLİR MİYDİ?
AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın söylediklerini hatırlayalım:
- “Bu memlekette kimin kızının başı örtülü, kimin çocuğu İmam Hatip’e gidiyor, kim muhafazakar, kim Ramazan’da oruç tutuyor, 40 yıldır hepsini fişlemişler... Şimdi biz onları fişliyoruz. Şimdi sıra bizde...”
Peki 40 yıldır fişlemişler de ne olmuş!
1995 yılında The Guardian’a, “Cumhuriyet’in sonu geldi” diye demeç veren Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı oldu.
“Demokrasi amacımız değil, amacımıza araçtır” diyen Tayyip Erdoğan, Başbakan oldu!
Bitmedi...
“Bu rejime karşı kininizi biriktirin” diyen Bülent Arınç, önce TBMM Başkanı, akabinde Başbakan Yardımcısı oldu.
Ömer Dinçer, Mehmet Ali Şahin, Beşir Atalay, Mehdi Eker, Mehmet Aydın, Recep Akdağ, Veysel Eroğlu, Sadullah Ergin, Ahmet Davutoğlu, Nihat Ergün, Taner Yıldız ve Faruk Çelik gibi İmam Hatip kökenli, eşleri örtülü, Hamas hayranı isimler de bakan oldu!
En önemlisi AKP gibi İmam Hatip karması ve türbanlı bir parti, tek başına iktidar oldu!
Bu tablo karşısında fişlemişler de ne olmuş sorusuna verilecek cevap, Avni Doğan’ın kast ettiğinin tam tersi değil midir?
Mugalataya gerek yok, işte manzara ortada; güya fişlenenler, bugün ülkenin en üst makamındadırlar!
Hal bu iken hâlâ fişleme edebiyatlarını yapıp istismarlara yönelmeleri o cenahın ahlâkını ve gerçek yüzünü ortaya koymuyor mu?
Evet benim de yakından tanıdığım olan Avni Doğan Bey, eğer kast ettiğin gibi bir fişleme olsaydı Abdullah Gül değil Cumhurbaşkanı, Çankaya Köşkünün kapıcısı bile olamaz aynı şekilde Tayyip Erdoğan hâlâ Kars’dan hayvan getirip satmaya, yani kendi ifadesiyle celepliğe devam eder olurdu. Keza AKP diye bir parti, bırakın iktidar olmak, kurulması bile düşünülemezdi! Bugün tablo bütün bunların tersi ise demek ki söyledikleriniz doğru değil!
Bakın ben bu konuda tam tersini düşünüyorum.
Eğer Cumhuriyet ve demokrasi olmasaydı Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan gibi isimler ortaya çıkamaz ve bugünkü konumlarına erişemezlerdi. Evet Gül de Erdoğan da bugünkü pozisyonlarını Cumhuriyete borçlular.
Onları eğiten İmam Hatipler de Cumhuriyet’in kurumudur.
Ne var ki o güzel kurum, karanlık siyasetlere arka bahçe yapılalı beri misyonunda gedikler açılmıştır.
Hülasa 40 yıldır iddia edildiği gibi bir fişlemenin olmadığı kesin de, bugünden emin değiliz!
Öyle, çünkü bugün fişlemelerin yapıldığını bizatihi AKP mebusu kameraların önünde itiraf ediyor... Batı demokrasilerinde böyle bir şeye tanık olunsa, bağımsız yargı hemen harekete geçerdi!