MHP Eski Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın / Analiz
Sayın Genel Başkan yeterince tanınmadığı 1999 seçimleri sonrası hep tartışıldı.
Seçim gecesi Refah ve Doğru Yol dinlensin diyerek zayıflamış eli ile DSP’ye mahkum kalışıyla başladı silsile…
Rahşan Hanım’ın hakaretlerini sineye çekti.
Sağın birinci, Meclis'in ikinci partisi olmuştuk.
Başbakanlık DSP’nin hakkıysa Cumhurbaşkanlığı MHP’nin hakkıydı.
Lakin sonuca bakın ki protokolün ilk üç koltuğunda MHP’nin esamesi yoktu.
Daha da tuhafı devlete ideolojik rengini veren; İçişleri, Dışişleri, Milli Eğitim, Adalet ve Maliye Bakanlıklarında MHP yoktu.
Diyanet işleri bile DSP’ye bağlanmıştı.
‘99 seçimlerinde aldığımız yüksek oyun iki temel motivasyonu vardı; türban ve terör.
Antalya vekilimiz Nesrin Hanımın türbanını çözerek çözdük, türban sorununu.
Terörle ciddi mücadele verildi ama tavizler de verildi.
Apo'nun idam kararının Meclis'e gelmemesi için imza attık.
Dürüst söylemek gerekirse idamı biz kaldırmadık ama idamın kaldırılması için oy veren hükümet ortaklarımıza tavır da almadık.
Kemal Derviş bizim hükümetimizin bakanıydı ve 15 güne 15 yasa yapıyorduk birlikte.
Krizi tetikleyen, hiçbir açıdan tabanımızın sıcaklık duymadığı Ahmet Necdet Sezer sayemizde Cumhurbaşkanı olmuştu.
DSP bölündüğünde tekrar Başbakan olma şansı yakalayan MHP “oyunu bozuyorum” diyerek seçim dedi ve Meclis’in dışında kalarak AKP’nin tek başına iktidarının müsebbibi oldu.
Milliyetçiliğin devlet için resmî tehdit olarak algılandığı günlerdi. Bir askeri müdahale sonrasıydı. Kadrolarımızın tecrübesi yoktu.
Depremler, krizler hep bir sebep bulduk ve arkasında durduk liderimizin…
Bizim için o gerçek bir bilge liderdi ve mutlaka bizim sığ aklımızla erişemeyeceğimiz ölçekte "bir bildiği "vardı.
O’nun “hain” dediğine “hain” dedik, “ajan” dediğine “ajan”…
“Atın” dedi “attık”, ” yıkın” dedi “yıktık” ,”vurun” demedi Allah’tan vururduk da…
“Kral çıplak” diyenleri susturduk, “yanlış yapıyoruz” diyenleri ihraç ettik, hatta linç ettik.
Allah affetsin hepimizi ama inanmıştık "O’nun bir bildiği" vardı.
Küresel güçler karıştırmak istiyordu MHP’yi, iktidar yükselişimizi çekemiyordu. BOP’çular, Soroscular MHP’yi bitirmek istiyordu ya, dağ gibi göğsümüzü siper ediyorduk.
AKP rüzgarı her şeyi sallarken, sarsılmadık, yeniden doğduk küllerimizden 2007’de.
Seçimler seçimleri kovaladı lakin öyle izler bırakmıştı ki 57. Hükümet, halk inanmıyordu artık bize
Ve nihayet geldik 7 Haziran’a.
Milletimiz; başkanlık istemiyorum, AKP’den vazgeçmedim ama AKP’yi MHP’nin vesayetinde görevlendiriyorum demişti.
Davutoğlu, MHP ile hükümet olarak hem başkanlık hayalini bitirmek hem Tayyip beyin vesayetinden kurtulmak istiyordu, lakin MHP, bugün üstünü çizdiği dört şart ileri sürerek koalisyona “hayır” dedi.
O şartlar neydi biliyor musunuz?
1.Tayyip Bey anayasal sınırına çekilecek.
2.Anayasa ilk 4 madde korunacak.
3.17-25 Aralık sanıkları, bakanlar yargıya teslim edilecek.
4.Çözüm süreci bitirilecek
İşte bunları sıraladık durduk seçim boyunca.
MHP’nin direnci, Tayyip Bey’in tam da aradığı fırsattı ve AKP yeniden iktidar olurken, MHP, PKK’nın partisinin gerisinde, Meclis'in en soluna sığıntı gibi ancak girebiliyordu.
İşte bu fotoğraf "bir bildiği vardır "efsanesinin dramatik sonuydu hepimiz için.
Oysa MHP’nin zamanı gelmişti ve sabırlar tükenmişti.
Ülke yönetimini ele geçirmek için zerre çabalamayan hatta sorumluluk almamak için saçma sapan bahaneler üreten elit, parti yönetimini bırakmamak için insan üstü bir çabanın içine girmişlerdi.
Bildiğiniz kongre süreci işlerken gerçekleşen hain darbe girişimi gündemi bütünüyle değiştirdi.
Biri daha dün bakanlık teklif ettiği, öbürü Meclis Başkan Vekili yaptığı hanımefendiye olmadık iftira ve karalamalar ile ortaklaşa saldırıyorlardı.
Haklıydılar her ikisinin de iktidarını tehdit eden tek güç oydu.
Ülke olarak darbenin yaralarını saralım diye beklerken ve parti olarak yeniden ülkenin kaderine hükmedecek bir anlayışı hakim kılabilir miyiz diye nefsimizi terbiye ederken
açıkladı Sayın Başbakan; “Başkanlığı MHP ile birlikte getireceğiz” diye.
En sıkı taraftarları bile şaşkınca bekliyor şimdi ve içlerinde çekingen bir korku "acaba gerçekten bir bildiği var mı?" diye.
Ve biz artık şaşırmıyoruz bunların olabildiğine.
Bunca travmadan sonra yeniden birleşir mi yüreklerimiz bilemiyorum.
Bildiğim şey odur ki Sayın Başbakan anlaştığınız MHP değil, kuru bir tabeladır.
Elbet bu meşum sis dağılacak, gerçekler ortaya çıkacaktır.
Sayın Başbakan, belki siz Cumhuriyet’in son başbakanı olacaksınız ama anlaşma yaptığınız zat MHP’nin son genel başkanı olmayacak.
Bunu yazın bir yere…