Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Soma’da tokat ve tekme savurmak!

Türkiye, Soma’da yüzlerce canını kaybetmiştir. Yaşanan can kaybından üzülmeyen, sarsılmayan, şaşırmayan kalmamıştır. Ateş düştüğü yeri yakmamış aslında bütün Türkiye’yi kavurmuştur.
Evladını zehirli gaza kurban verenlerin isyanları, eşini toprağın altında bırakanların ağıtları, nişanlısının cansız bedenini tabutlarda teslim alanların feryatları dalga dalga ülkeyi sarmıştır. Bu durum ülkede milli yas ilan edilmesine neden olmuş, bayraklar da yarıya indirilmiştir.
Olup bitenden daha elim ve vahim olan ise taziye için Soma’ya giden Erdoğan ve etrafının konuşma ve davranışlarının halk için eziyet haline gelmiş olmasıdır.
Canlarını kaybeden insanlar, kaybettikleri canlarının bedenlerini ocağın derinliklerinden çıkarmak gayreti içindeyken karşılarında Erdoğan’ı buldular. Başbakan Erdoğan konuşunca da adeta yıkıldılar.
Erdoğan, ölümler için “bu işin fıtratında bunlar var” dedi. Dahası Avrupa’da 19. Yüzyılda meydana gelen kazalardan örnekler vererek orada oldu, burada da “olur böyle şeyler” demeye getirdi.
Bütün bunlar acılarının, yaslarının derdinde olanları, henüz yerin altındaki cenazelerini almak için bekleyen insanlar arasında büyük infiale neden olduğu açıktır. Nitekim tepkiler hemen Soma caddelerine yansıdı ve meydana gelen protestolarda “Başbakan istifa” sesleri yükseldi.
Eğer yayınlanan görüntüler ve sesler montaj ve dublaj değilse bundan sonraki gelişmeler büyük bir tehlikeyi işaret etmektedir.
Protestolar sırasında Başbakan Erdoğan’ın koruma ordusuyla birlikte protestocuların üzerine yürüyerek “Hadi gel benim yanımda yuh de bakayım” sözleri ettiği görülüyor. Bir başbakanın göstericiye meydan okuyan ve onu provoke eden tavrını normal karşılamak mümkün değildir.
Bir ülkede protestocu ya da marjinal tavır gösterenlerle o ülkenin Başbakanının davranışı arasında bir mesafe kalmamışsa o ülkede değerler hiyerarşisi yıkılmış demektir. “Taç giyen baş” ile taç giymeyen başın aynı biçimde hareket ettiği yerde düzen değil kaos var demektir.
İş bu kadarıyla da kalmamış. Tayyip Erdoğan koruma ordusuyla barikatın arkasındaki göstericinin yanına giderek “yuh çekersen tokadı da yersin” demiştir. Bu durum iktidarın başının gösteri, yürüyüş ve ifade özgürlük anlayışını göstermesinin ötesinde Başbakanın kitleleri ne kadar provoke ettiğini de ortaya koyar niteliktedir.
Nitekim olan bitenden kendisine vazife çıkarmış olacak ki Başbakanlık Özel Kalem Müdür Yardımcısı yere yatmış, iki eli iki özel harekât polisi tarafından tutulmuş olan bir protestocuya uçan tekmeler savurmuştur. Başbakan tokat ya da yumruklarıyla özel kalem müdür yardımcısı ise tekmeleriyle adeta yangına benzin dökmek işlevini görmüşlerdir. Protestolar bu yüzden büyümüş; Erdoğan da selameti markete girmekte bulmuştur.
Başbakan Erdoğan’ın bu kaos sırasında bir maden işçisinin boynundan kavrayarak yumruk attığı yolunda görüntüler ve o gencin mülayim itirafları da ortaya çıkmıştır. Dahası Tayyip Erdoğan’ın bu maden işçisine “ne kaçıyorsun” diye bağırdığı da medyaya düşmüştür. Bu maden işçisi, üzerine çullanan korumaların dayağından kurtulmaya çalışırken Tayyip Erdoğan’ın “Niye kaçıyorsun ulan İsrail dölü” dediği de duyuluyor. Bu durum devletin ve devletlünün dibe vurduğunun kanıtıdır.
Maden işçisi, Başbakan Erdoğan’dan tokat, müşavirinden tekme ve korumalarından dayak yiyerek taziyeden hak ettiği payı almıştır. Böylece Tayyip Erdoğan’ın etrafındaki bayanlardan birisinin neden “çekmeyeceksin... Çekmeyeceksin” diye ciyak ciyak bağırdığı da böylece anlaşılmış oluyor!
Bu tavırların kutuplaşmış, yay gibi gerilmiş ve ayrışmış bir Türkiye’de ne kadar tehlikeli olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı? Kendi yurttaşlarının büyük bir kısmına bu kadar öfkeli, kızgın ve ön yargılı olan bir başbakanın ülkeyi götüreceği yer bellidir. Cumhurbaşkanlığı bir yana Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığında Türkiye tehlikeli bir meçhule doğru sürükleniyor.

Yazarın Diğer Yazıları