Solcu ve banka reklamı

Solcu ve banka reklamı

Adam TV'de haber programı yapıyor. Köşe yazıyor.

Yorum da yapıyor elbette. Zira halkın anlayamayacağı bir şeyler vardır mutlaka! Bu cahil halkın bir şeyden anladığı yok tabii ki, okumak da şart, aydınlatmak da. Ve adamımız da aydınlatmak zorundadır. Yoksa insanların beyinsel gıdası eksik kalır. Gerçi halkımızın bireysel ve de kolektif sezgilerinin yanında bu arkadaşınkiler solda sıfır kalır, ama olsun...

Sayıları azdır ve birbirlerini iyi tanır bunlar. Hatta birbirlerinin ciğerini bile bilirler. Ve biz biliriz ki, bu iyi bildikleri ciğerleri sökmek için çevirmedikleri dolap, başvurmadıkları hile kalmaz. İyi para kazanır, iyi yerlerde yaşar, yer ve içerler. Ancak bu arkadaşların bazı kötü huyları var. Çoğu kendini solcu olarak tanıtır. Sadece solculuk da yetmez ama bunlara. Aydın, laik, sosyal demokrat, devrimci, çevreci, Atatürkçü, ilericidirler aynı zamanda. Bu "solcu" kerestelerden bazıları kapitalizmin kaleleri olan bankaların reklamında oynar. Kimisi batacağı çok açık, ürünü şaibeli şirketlerin reklamında boy gösterir. Solcumuz, bankalar ve holdinglerin destek verdiği ultra solcu Gezi eyleminden çıkar çıkmaz, soluğu alnının teriyle para kazanacağı banka reklamında alır. Ünlü mü ünlü, laik mi laik bir başka şarkıcı arkadaş, nasıl olduysa "hit" olmuş bir şarkısını inşaat şirketinin reklamına kurban eder. "Yürekten" seslenen kibar bir başkası ise organik yemeklerin tadına bakarken, deterjan reklamlarında çıkar karşımıza. Ama çevrecilik ve çağdaşlığına asla halel gelmez!

Holding, para babası, tefeci, dolandırıcı, müşterisini tenhada kıstırmaya kararlı kurumlar mı, hiç fark etmez bunlar için. Paralar gelsin yeter! Ama kapitalizme de hokümata da karşıdır bu arkadaşlar ha, hemi de şiddetle!

Ve bu cahil halk, gözünün önünde olup biten bu soytarılığa asla akıl erdiremez efendim, asla!

***

BEYEFENDİ

----

Merhamet avcısı kedi...

***

Kapının önünde betonsal bir sıkıntı olduğunu aylardır bilen Beyefendi, artık harekete geçme kararı aldı. Kum, çimento, mala, kürek, çekiç, su, eline ne geçtiyse yığdı kapının önüne. Ve yarım saat sonra eserini biraz uzaktan seyrederken katıla katıla gülerken buldu kendini. Zira bir saatlik çabasına, akıttığı onca tere karşın ortaya koyduğu eser berbattı. "Ulan" diye tısladı gülme krizinin ardından, "olduğu gibi kalsa daha iyiydi. Bir beceriksizlik abidesiyim ben..."

Aletleri yana ittirdi. Yere oturdu ve bir süre daha seyretti muhteşem eserini. Kalkmaya hazırlanırken sarı bir kedi belirdi bahçede. Dikkatle bakıyordu. Kırk kere düşünüp tek bir adım atıyordu sanki kedi. Sessizce kapıdan içeriye süzüldü Beyefendi. Kapıyı kapatmadı. Sonra dikkatle, yavaşça baktı kapıdan. Kedi yaklaşmıştı. Hâlâ pür dikkat! Gözlerinin içine baktı Beyefendi. Kedi kaçırmadı bakışlarını. Aklımdan geçenleri okumaya çalışıyor hergele diye geçirdi içinden. Her hareketini dikkatle kontrol ediyordu kedi. Buzdolabından peynir kalıbından bir parça koparıp usulca bıraktı kedinin yakınına. Kokladı kedi uzaktan. Yalandı. Nefis parça... Ancak acaba bu adam dost mu, düşman mı? Yeniden bir süre gözlerinin içine baktı kedi. Tam o sırada yürekten bir "Peyniri al kızım" cümlesini kurdu Beyefendi. Ve yüzünde merhametli bir gülüş belirip iki saniyede kayboldu.

Ve kedi ihtiyatı yine de elden bırakmadan, ama rahatlamış bir halde peyniri mideye indirdi usulca.

Hayat muhteşem diye söylendi Beyefendi kapıyı kapatırken, o birkaç saniyelik merhameti anında yakalamış kedi.

***

İŞTE O KADAR

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer.

Can Yücel

***

OKUYUNUZ

hırsız

***

Ödüllü yazar Markus Zusak'ın şiirsel bir dille yazdığı Kitap Hırsızı adlı roman okuyucuya sunulan benzersiz bir hediye gibi... Okurun hayatını derinden etkilemeye aday bir eser... Guardian şöyle tanımlamış romanı: "Merak uyandıran, hayat dolu ve son derece ustalıkla yazılmış, nefes kesen bir roman; aynı zamanda harikulade ve sürükleyici..."