Sizi kim susturuyor?
Muhalefet “R” dese eleştirmek için “Roman” yazan; “T” dese muhalefeti yerden yere vurmak için adeta “Telef olan” ; muhalefet “E” dese “Elektrik çarpmış” gibi vaveyla koparan, hele “RTE” diye üçünü bir arada söylediğinde muhalefete “adî”, “alçak”, “şerefsiz” gibi, sözlükteki tahrip gücü en yüksek kelimelerle hücuma geçen Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Çukurca’da, Şemdinli’de, Siirt’te olup bitenler hakkında tek bir kelime, etmedi etmiyor; tuhaf değil mi?
Acaba Sayın Erdoğan’ı susturan sebep ne?
Biz Suriye’de, Irak’ın Barzani bölgesinde, Moskova’da olup bitenleri (kendi zaviyesinden de olsa) Başbakan Erdoğan’ın ağzından öğreniyoruz da; Siirt’te, Çukurca’da, Şemdinli’de evlatları orada şehit ve gazi olan, evlatları orada halen çarpışan anne babalara ve aklı ve kalbi o bölgede olan ehli vatan erbabına bilgi verecek tek bir Erdoğan bulamıyoruz; niye? Ve aklımıza, “Bu konuda Erdoğan’ı susturan sebep ne” sorusu ister istemez geliyor.
Daha düne kadar Erdoğan hem iktidar koltuğunda oturur, hem muktedir olamadığından dert yakınırdı.
Bürokrasiyi suçlar, askeri suçlar, hukuk sistemini suçlar malı götürürdü.
Amma Türkiye öyle bir hal aldı ki, devletin bütün kurumları adeta “Erdoğan” laştı, böylece Erdoğan’ın da herhangi bir konudaki başarısızlığını üzerine yıkacağı ne bir kişi, ne bir kurum kaldı. İşte adeta Erdoğanlaşan böyle bir Türkiye’de PKK artık üçer-beşer, onar kişilik gruplar halinde değil; üç yüzer, beş yüzer, biner kişilik taburlar, alaylar halinde Çukurca’ya, Şemdinli’ye, Siirt’in muhtelif karakollarına, hatta Diyarbakır’a saldırıyor. NATO’nun en güçlü ordusu olarak takdim edilen tanklı, toplu, uçaklı, helikopterli Türk Ordusu ile on beş gün göğüs göğse çarpışıyor, bir adım geri atmıyor, bazı bölgeleri ele geçiriyor. Onlarca askerimizi şehit ediyor, yaralıyor, köyler boşaltılıyor, iller, ilçeler hayalet şehir halini alıyor; Erdoğan hâlâ susuyor?
Yahu neler oluyor, nereye gidiyoruz? Dünkü Gazete Vatan’da Karayılan’ın: “Şimdi sınırın 35 km. içerisindeki Şemdinli’nin etrafında gerilla vardır. Böylece artık sınır ötesi sınır berisi de hikâyeye dönüşmüştür. PKK Şemdinli-Rûbarok yolunda denetim kurdu. 3 günden buyana yolu kesmiş durumda. Şemdinli’den bu yola gelen tüm araçları engellemektedir. Sorun sadece Şemdinli değil; mevcut durumda bütün Botan-Zagros alanı söz konusudur. Şitazin ve Oramar eylemi 19 Haziran’da yapıldı. O tarihten bugüne Türk ordusu karadan Oramar’a gitmiş midir? Gidin bunu sorun, karadan 3 bin askerin bulunduğu Dağlıca dedikleri Oramar alanına herhangi bir gidiş olmuş mudur” dediğine dair haberler çıkıyor.
Erdoğan hâlâ susuyor, yine susuyor?
Gün susma günü mü?
Erdoğan yalnız susmakla kalsa, bir bildiği var, bir gün konuşur diyeceğiz.
Sadece susmuyor, “susturuyor” da Erdoğan.
Olup biteni merak edenleri neredeyse PKK’lı ilan etmediği kalıyor. AKP MKYK toplantısında, AKP kurucusu Ayşe Böhürler, “Şemdinli’de çok ölüm olduğu söyleniyor” diye soracak oluyor. “Yok öyle bir şey. Kaynağın Fırat Haber Ajansı mı” diye köpürüyor Erdoğan.
Memleketin yangın yerine dönmüş bir bölgesinde olup bitenleri merak eden parti kurucusunu, PKK ağzıyla konuşmakla itham ediyor,
susturuyor.
Ama Böhürler gazeteci...
Gazeteci ilânihaye asla susmaz, susarsa bir gün infilak edip öleceği hissine kapılır.
Böhürler de fazla susamadı. Yenişafak’ta (04.8.2012) kaleme aldığı yazının sonuna bir not düştü, o not bir not değil âdeta bir
“od” du:
“Her ne kadar İslâm âlimleri, Meryem Suresi 26. Ayette geçen Hz. Meryem’in Allah’ın tavsiyesi olan ’susma orucunun’tek başına ibadet olamayacağını söyleseler de, bu günlerde canım fena halde ’susma orucu’tutmak istiyor. Kör, sağır, dilsiz olmayı yasaklayan bir dine mensup olup gördüklerimizi işittiklerimizi ifade etmemek arasında çelişkiler yaşarken en iyisi, ibadet kabul edilmese de susma orucu tutmak!”
Deyiveriyor...
Sahi sizce Erdoğan’ı “susmaya” ve konuşmaya yeltenenleri “susturmaya” zorlayan sebep, başarısızlığın bütün faturasının kendisine ait olduğunu bilmenin verdiği suçluluk psikolojisi olabilir mi?