Siz referandum sanın; Dârülharp'te cihat

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum "Halkımız gümbür gümbür bir devrim yapıyor, farkında mısınız? Halk kendi devletini kurmak için adım atıyor. 16 Nisan kutlu olsun" diye yazınca, ana muhalefet tepki gösterdi:

"Bu devlet kimin devleti? Bu devleti halk kurmadı mı?"

***

Günaydın!

Onlar kendilerini bu devlete aidiyet hissetmiyorlar!

Bu devleti "kendi devletleri" görmüyorlar!

Türkiye Cumhuriyeti, "bu kafa" için Osmanlı bakiyesi üzerindeki "işgalci"den başka bir şey değil!

Türkiye Cumhuriyeti'ni, ilmen uysa da olur uymasa da "Dârülharp" sayıyorlar.

Kurulduğu günden bu yana yıkacakları güne hazırlanıyorlar.

***

Kurgularına göre Türkiye;

"Camilerin ahır yapıldığı..."

"Ezanın yasaklandığı..."

"Kur'an'ın yasaklandığı..."

"Başörtüsünün yasaklandığı..."

"Namazın engellendiği..."

"Orucun engellendiği..."

Dinsiz, imansız takımının Müslümanlara hep ama hep zulmü reva gördüğü bir "Dârülharp" ülkesi olduğu için, burayı "Dârül İslam" yapmalarını sağlayacak her yol mübah!

Bu yüzden, hani hayretler içinde kalıyoruz ya bazen "hem dindar olduğunuzu iddia edip hem de en büyük günaha, kul hakkına girmekten geri durmuyorsunuz, ne iş" diye...

Mevzu bahis cihat ise "kul hakkı" dahil, yalanı, hileyi, her nevi sahtekârlığı, tecavüzü, ahlaksızlığı "hak" görüyorlar kendilerine; kutsal hedefleri için ise hiçbiri "günah" değil zihniyetlerinde...

Çağın şartlarında ellerine şeriat sancağı alıp, tekbir ve zikirler eşliğinde sokaklarda kafa kesemiyorlar belki ama bu ülkenin aydın, aydınlık kafalarını hapsediyorlar, yargısız infaz ediyorlar, tehditle, şantajla, baskıyla sindiriyor, susturuyor, etkisizleştiriyorlar...

***

Bu oyunun parçası olduklarına inanmak istemem, naifliklerindendir zahir; hâlâ "devlet için evet" dediklerini iddia edenler umarım artık fark ederler;

"Evet"le ilk iş "Türkiye Cumhuriyeti Devleti"ni dinamitleyecekler.

------

"Seçimle gelen diktatör olur mu?"

Bal gibi olur.

Herkes de bunu bilir.

Aslına bakarsanız, koskoca bir propaganda kampanyasını, 'herkesin bildiği bir gerçeği aslında öyle değilmiş gibi yapmanın' üzerine inşa etmek bile, daha ziyade diktatörlüklerde görülür tarihte;

Misal, bu işin piri(!) Joseph Goebbels!

***

Türkiye'de milleti aptal yerine koyarak, aklını, zekasını yok sayarak siyaset yapmak bir kötü bir alışkanlık halini aldığını için bağımlı oldular, bırakamıyorlar. Bir pişkince, zeytinyağı gibi üste çıkıp meydan meydan azarlıyorlar:

"Seçimle gelen diktatör olur mu?"

Onlarca dehşetengiz örneği var da en bilinenini hatırlatayım sadece:

Önce siyasi ve ideolojik muhaliflerini, ardından da 6 milyon Yahudi'yi katleden ve körüklediği İkinci Dünya Savaşı'nda Sovyet Ordusu Berlin'e girince karısıyla birlikte bir sığınakta intihar eden Adolf Hitler, 29 Temmuz 1921'de Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin başına geçtikten sonra;

1930 seçimlerinde yüzde 18, 1932 seçimlerinde yüzde 37, 1933 seçimlerinde yüzde 44 oy aldı.

Cumhurbaşkanı Paul von Hidenburg'un ölümünden sonra Hitler'in Cumhurbaşkanlığı'nı üstlenmesinin oya sunulduğu referandumda, halk, dünya tarihine "soykırımcı bir diktatör" olarak geçen Hitler'e tam yüzde 89.93 oranında "Evet" dedi!

---------

Onlar da "evet" demişti

Kürtajı yasaklayan, doğum kontrolünü yasaklayan, kadınları en az 4 çocuğa teşvik eden, eğitimi, operayı baleyi, edebiyatı, tarımı, ekonomiyi, orduyu ülkede aklınıza gelebilecek ne varsa "tek başına" yöneten, kendisi ve ailesi servet içinde yüzerken Romanya halkını bir lokma ekmeğe muhtaç hale getiren ve en nihayetinde haksız şekilde zenginleşmekten soykırıma kadar birçok suçtan yargılanıp, karısıyla birlikte kurşuna dizilen Nikolay Çavuşesku'nun, ülkesini yiyeceklerin vesikaya bağlandığı, gaz ve elektrik kesintilerinin uygulandığı bir kıtlığa sürükleyen ve "tarım ve endüstriyel üretimin çoğunun borçların ödenmesi için ihraç edilmesini" kapsayan "Anayasa Değişikliği"ni "referandum"a götürdüğünü, Romanya halkının tamamına yakınının da kendilerini açlığa, türlü hastalıklara ve sefilce ölüme götüren bu değişikliğe "evet" dediğini biliyor muydunuz?

-------

Benden söylemesi...

"Denize dökme" metaforu üzerinden söylem geliştirenlere gösterdiğiniz tepkinin kabul görebilmesi için 16 Nisan'da yapılacak referandumu "İkinci Sakarya Savaşı" olarak tanımlamamış, referandumda "hayır" verecekleri "Yunan ordusu"yla bir tutmamış olmanız gerekir!

Yazarın Diğer Yazıları