Siz "İyi saatte olsunlar"ı iyi bilirsiniz
Siz "iyi saatte olsunlar"ı iyi bilirsiniz. Ne de olsa içinden geldiniz ve hâlâ içindesiniz.
Siz, Oslo'da PKK'nın Avrupa liderleriyle görüşenleri iyi bilirsiniz.
Siz, çözüm süreci sırasında, ulusal televizyonlarda PKK görüşlerini dile getiren eski emeklinizi de iyi tanıyor olmalısınız.
Siz, İmralı'dan Kandil'e mektup taşıyan görevlilerinizi de iyi bilirsiniz.
Siz, PYD'nin başkanı Salih Müslim ile görüşen görevlilerinizi de muhakkak çok iyi bilirsiniz.
Sekiz yıldır Öcalan'la görüştürülmeyen avukatların birkaç gün önce İmralı'ya kimler tarafından gönderildiğini de iyi biliyor olmalısınız. Avukatların açıklamalarıyla Öcalan'ın açıklamasının kimler tarafından Anadolu Ajansı'na götürüldüğünü de çok iyi biliyor olmalısınız.
Ne diyordu Öcalan açıklamasında: "İçinden geçtiğimiz tarihi süreçte derin bir toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç vardır." diyordu. Başka ne diyordu: "Türkiye'nin ve hatta bölgenin sorunlarını, başta savaş olmak üzere, fiziki şiddet araçlarıyla değil, yumuşak güçle yani akıl, politik ve kültürel güçle çözebiliriz." diyordu. Suriye'deki sorunlar konusunda ne diyordu yandaşlarına: "Türkiye'nin hassasiyetlerine de duyarlı olunmalıdır." Ve daha neler diyordu: "Bizlerin İmralı'daki duruşu, 2013 Newroz Bildirgesinde belirttiğimiz ifade tarzının daha da derinleştirerek ve netleştirerek sürdürme kararlılığındadır. Bizim için onurlu bir barış ve demokratik siyaset çözümü esastır."
Öcalan'ın bu ifadelerinin altındaki mesajları da çok iyi bildiğinizden eminim. Ne de olsa bu satırlarda da, adları anılınca kulak memesi çekilip tahtaya vurulanların kalemleri gezinmiştir. Muhtemelen adları anılanlar da iki gruptur:
1- Adları anılınca sağ kulak memesi çekilenler,
2- Adları anılınca sol kulak memesi çekilenler. Sizin dostlarınız hangi gruptadır, bilemem. Belki her iki grupta da dostlarınız vardır.
Bundan sonrasını da her hâlde biliyor olmalısınız. Bilmekten öte belki de yönlendirdiğinize inanıyorsunuz. Nedir o "Türkiye İttifakı" filan? Nasıl da anında ayar çekiyorsunuz, "Cumhur İttifakı bize yeter." diye.
Aradaki mesajları, yemlemeleri biz de uzaktan seyrediyoruz ama içimize kurt da düşmüyor değil. Sakın "Türkiye İttifakı" ile Öcalan'ın açıklaması arasında bir bağlantı olmasın! Yani Türkiye İttifakı denilirken aslında Öcalan, hatta daha başka bilmem kimler ile uzlaşma kastedilmiş olmasın! Kelepçelerle hapse atılan eski ÖSYM başkanı birkaç gün önce serbest bırakılınca bizim de hatırımıza birçok uzlaşma senaryoları geliyor doğrusu. Hem sonra ailesinin Öcalan ile görüştüğü anlatılırken "Mehmet gitmedi mi?" ifadesindeki samimiyete dikkat eder misiniz? Vallahi sözü edilenin bizim "Mehmet" olmadığı muhakkak. Kimin Mehmet'i olduğunu da her hâlde siz çok iyi biliyorsunuz.
Neler söylüyorum ben? Sağ ve sol kulak memelerimi çekiştirip "İyi saatte olsunlar!" desem iyi olacak. Irak Türklerini peşmergenin insafına bırakanlar, şimdi Suriye'de aynı şey başımıza gelmesin diye doğrusu canla başla çalışıyorlar. Onun için "Şeytan kulağına kurşun!" demeliyim. Her ne kadar peşmergeyi topraklarımızdan geçirerek Suriye'dekilere yardıma gönderdilerse de son zamanlardaki emeklerini inkâr edemeyiz değil mi? Vallahi Suriye'de iki top atıldı mı bilmem ama bu Suriye işine biz nasıl balıklama atladık, bir türlü anlayamadım. Tabii ki benim anlamam gerekmez, İyi saatte olsunlar ve siz, bu işleri daha iyi bilirsiniz.
Binlerce hatta on binlerce subayın fiilen katıldığı bir darbeden haberdar olmamayı da biz anlayamayız; ne de olsa bizler fani vatandaşlarız. Ama ben eminim ki bu işlerin içinde de bir hikmet vardır.
Yüksek Seçim Kurulu kararı, Anadolu Ajansı'nın önlem alması, Öcalan'ın mesajı… Eh, olur ya, bunların hepsi olağan işler. Arkasından kim bilir daha ne olağan işler gelecek… Ayar vermek filan, tövbe tövbe, ağzımdan yel alsın! Biz fani vatandaşlar bu işleri nereden bileceğiz? Bunların alayını siz bilirsiniz!
Not: Kardeşim Yavuz Selim Demirağ'a yönelik vahşeti tel'in ediyor, kendisine ve Yeniçağ ailesine geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.