Ortalama olarak erkeklerde 10-15, kızlarda ise 9-13 yaşları arasında ergenlik dönemi başlamaktadır. Yapılan araştırmalar %95 bu yaş aralıkları arasında ergenliğin başladığını belirtse de geri kalan %5'lik dilimde daha erken ve daha geç ergenliğin başladığı da bilinmektedir.
Çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olan ergenliğin 22-24 yaşa kadar devam ettiği görülmektedir. Bu yaş aralığı akademik hayatın genelde sonlandığı, iş hayatının başladığı ve bunlarla birlikte sorumluluk almanın da görüldüğü, anne - baba denetiminden çıkıldığı yaş aralığına tekabül etmektedir. Bu da bizlere gösteriyor ki, küçük yaşta aile içi madddi - manevi sorumluluk alıyor olmanın kişinin ergenlik döneminin fizyolojik gelişimi dışında yaşamamasına neden olmaktadır.
ERGENLİK DÖNEMİNDE ORTAYA ÇIKAN SORUNLAR
En büyük sorunlardan bir tanesi duygusal olarak ortaya çıkan sorunlara karşı problem çözme becerilerinin yetersiz kalmasıdır. Sorunun ne olduğunu tespit etse de, nasıl çözeceğini biliyor olsa da, planlamayı uygun şekilde yapmakta güçlük yaşar. Problem çözme becerilerinin olmayışı da aileleri zor duruma sokmaktadır. Özellikle okul çağında oldukları için, doğal bir sosyal çevrede yaşıtlarını gözlemleyerek, 'popüler' olarak adlandırılan akranlarının tavırlarını benimsediği görülmektedir. Telefonlarının hangi model olduğu, giydikleri kıyafetlerin markaları, hatta anne - babalarının araba markası ve oturdukları yer bile çok önemli hale gelmektedir. Bu noktada önemli olan aile içi özen göstermekten ziyade, toplumsal bir özen gösterilmeli ki bu bilinç tüm ailelere sirayet edebilsin.
Bu dönemde duygulardaki ani değişimler, iniş çıkışlarda oldukça sık görülmektedir. Çok mutlu görünürken bir anda aşırı öfkeli hale gelebilmekte, küçük diye görülebilecek bir sivilcenin dahi ne kadar öneme sahip olduğu düşünülmektedir. Özellikle bu noktada ailenin 'aman boşver, ufak sivilce, ne takılıyorsun' gibi nasihatlerde bulunmaktansa, ergenliğin en önemli anahtarı olan 'anlaşıldığını hissettiren' cümleler söylemesi daha yerinde olacaktır.
Ergenlik döneminin temelinde çatışma mevcuttur. Bu çatışma deyimi yerindeyse savaş halindedir. Hem hormonal açıdan olan fizyolojik değişimlerle, hem de psikolojik açıdan kişilik yapılanmasına yönelik bir savaştır. Dahili ve harici oluşan bu çatışmalar sorunları da beraberinde getirmektedir.
Çocukluk döneminde görülen somut düşünce içeriği artık soyut düşünmeye doğru da evrilmeye başlamaktadır. Örneğin adalet, vicdan, ahlak gibi kavramlar anlam bulmaya başlar ve kırılganlıklarda bunlarla beraber artmaya başlamaktadır. Çevresinde gelişen olayları da daha farklı bakış açılarıyla görmeye ve yorumlamaya başlar. Bu yorumlamalarla duygusal ilişkiler, arkadaş ilişkileri ve aile ilişkilerine yeni bir anlam yüklendiği görülmektedir.
ERGENLİK DÖNEMİNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİ
Öncelikle özgüveni yüksek bir ergenlik dönemi, olası yaşanacak çatışmaları da azaltacaktır. Özgüveni arttıran en önemli unsurlardan biri de bir yeteneğe sahip olmaktır. Kişinin neye yeteneği olduğunu bulabilmesi için uygun şartların oluşturulması önemlidir. Edineceği bir hobi (sanatsal veya spor faaliyeti) hem sosyal statü olarak artı değer katacak hem de sosyalleştiği çevrenin belli bir amaç doğrultusunda uğraşları olan akranlarından oluşacaktır. Bu da riskli davranışlardan uzaklaşması için önleyici bir faaliyet olacaktır.
Bu dönemde anne - baba ikinci planda kalmaya başlar. Kişi için artık arkadaş grubu ailenin önüne geçmiştir. Anne babanın her davranışı onun için rahatsız edici, söyledikleri her sözün eleştirel alt yapısı olduğunu düşünür.
Mümkünse kendine ait bir alanın olması, ev içerisinde güvende hissedeceği ve liman olarak göreceği bir odanın bulunması, onu buhranlı dönemlerinde dışarıda vakit geçirmektense kendine ait olan alanda geçiriyor olmasına yardımcı olacaktır. Arkadaş ortamını tanıma konusunda baskı yapılmaması, uzaktan gözlemleyerek ve ona hissettirmeden doğru yanlış kavramlarının ifade edilmesi gerekir. Tabi bunu yaparken dönemin şartlarını da göz önünde bulundurmalı, olası bir jenerasyon çatışmasına yol açılmamalıdır.
ERGEN NASIL DAVRANMAK İSTER?
Çocukluk ve yetişkinlik arasında sıkışmış olan bu dönemde düşünceler hızlı değişim gösterir. Bu hızlı değişimle beraber duygu ve davranışlarda da farklılık görülebilir.
Aileler açısından değerlendirecek olursak; onu anlamadıklarını, isteklerine değer verilmediğini ve hala çocukmuşçasına davranıldığını düşünecektir.
Çevresel açıdan; değer görmediğini, yeterince sevilmediğini ve istediği kişiden istediği kadar sevgi alamadığını düşünecek,
İçsel süreçlerde ise; bedeninin çirkin olduğunu, başaramayacağını ve geleceğin umutsuzluklarla dolu olduğunu düşünecektir.
Aslında bu kadar pesimist düşüncelere sahip olmanın davranışlarında nasıl bu kadar hızlı döngülü olduğunu anlatmaya yetecektir. Fırtınalı bir deniz durulduğunda da hala sandalın sallandığı hissine kapılırız. Ergenlerde de dışarıda bir fırtına olmasa da bir meltemin dahi alabora etmeye yettiğini bilmemiz gerekir.
ERGENLİK DÖNEMİNİN GETİRECEĞİ RUHSAL SIKINTILAR NELER?
Özellikle son yıllarda bu yaş gurubu içerisinde madde ve alkol kullanımının da yaygın olduğunu görmekteyiz.
Obsesif kompulsif bozukluk adı verilen takıntı hastalığı da bu yaş aralığında görülen diğer ruhsal bozukluktur. Aşırılıkların olduğu bu hastalıkta tedavi olunmadığı taktirde kişinin işlevselliğini bozacak noktaya getirmektedir.
Bedeninin kendi bedeni olduğu ve o bedene istediği gibi hükmettiğini göstermek adına jiletle kesi atma, düşünülmeden yapılan dövmelerin olması da olası durumların bazılarıdır. Bunları da davranış bozukluğu çatısı altında değerlendirmek gerekmektedir.
Ergenlik döneminde en fazla görülen ruhsal sorun depresyondur. İleri dereceye ulaşmış depresif ruh hali kişiyi intihar girişimlerine kadar götürebilir.
Bedenini beğenmenin getirdiği yeme bozuklarının da sıklığı yadsınamayacak kadar fazladır. Ya tıkanırcasına yeme ve ardından kusma ya da hiç yememe gibi davranışlar görülebilir. Ne kadar zayıf olursa olsun beden imajında bozukluk varsa şayet kendisini hiçbir zaman yeterli kiloya inmiş olarak görmeyecektir.
ERGENLİKTE İLETİŞİM SORUNLARI NASIL ÇÖZÜLMELİ?
Aileleri tarafından değerli olduğunu hissettirmek iletişimin ilk ayağıdır. Eğer kendisini değerli hissetmezse, değerli hissedeceği farklı kişilere karşı daha fazla yakınlık hissederler. Bu da düşünmeden yapılacak olumsuz davranışlara neden olabilir.
Bu dönemdeki arkadaşlıkların ömür boyu süreceği düşüncelerine sahiptirler. Onların ömürlüklerine karşı eleştirel bir tavırda bulunuyor olmak iletişim kurmadaki bir hata olacaktır.
Ailenin ona karşı olan desteğini direkt olarak söylemesi de oldukça önemlidir. Her ne olursa olsun yanında olunacağı, zorda kaldığı zaman kendi kendine sorun çözmede yerinde saymaktansa ailesi ile birlikte üstesinden gelebileceğini bilmelidir. Onu dinlerken, nasihat ve öğütten kaçınılması gerekir.
Karşınızda bir yetişkin varmış gibi iletişime geçiyor olmak, aile içi alınacak bir kararda, önemsiz bir ev eşyasında dahi onun da fikrini almak, hatta ona araştırması için görev vermek ve yerine getirdiği bu görevin kendilerinin asla yapamayacağını söyleyerek aile içinde ne denli önemli olduğunu hissettirmek gerekir.
Ona karşı olan tutumlarda anne ve babanın ortak dile sahip oluyor olması da bir diğer önemli noktadır. Anne bir şeye onay verirken baba vermiyorsa veya baba bir gün onayladığı şeyi, ertesi gün reddediyorsa bu da aileye karşı güvensizlik oluşturacak, iletişimin yolu kapanacaktır.
Onlara karşı gösterdiğimiz fiziksel sevginin tarzı dahi değişmelidir. Ergenlik bağımsızlık dönemi olduğu için çocuk gibi davranıldığını görmek istemezler.