Siyasî tarihin en büyük aklama operasyonu ve keresteler

23 Kasım 1998... Merkez sağın iki partisinin genel başkanı Yüce Divan’a göndermesi beklenen komisyonlar aynı gün toplanıyor... ‘Şüpheliler’ ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiller...
Siyaseten birbirlerine kurşun atan merkez sağın iki genel başkanı o gün biribirilerini Yüce Divan’ın elinden alıyorlar... O gün siyasî tarihimizin en büyük ‘aklama operasyonu’ gerçekleşiyor... Her şey ajan filmlerindeki o klasik sahne gibi adeta... İki taraf sisler içinde buluştukları eski bir köprüde rehin düşmüş adamlarını takas ediyor!..
Önce Tansu Çiller’i soruşturan Mal Varlığı Komisyonu’ndan geliyor müjdeli haber!.. Çiller 12’ye 2 oyla aklanıyor!.. Komisyonun kurduran ANAP’ın üyeleri başta olmak üzere DYP ve Fazilet Partili üyelerin oylarıyla Çiller kurtuluyor...
Aradan yarım saat geçmeden Mesut Yılmaz’ı soruşturan diğer komisyondan temizlik haberi geliyor!.. Yılmaz’ı Yüce Divan’a göndermek isteyen DYP’nin milletvekilleri bir anda Yılmaz’ın masumiyetini keşfediyorlar ve örnek bir adalet hissiyle, 10’a 5 oyla kendisini çekip kurtarıyorlar!..
***
O kara gün karşılıklı olarak aklandıklarını, milletin de bu pazarlık siyasetini yediğini zannetmişlerdi... Oysa bu oylamayla sadece ‘tarih’ değil, ‘talih’ de değişecek, merkez sağdaki erime hızlanacaktı...
O günkü çirkinliği bastırmak için ne de güzel bir mazeret bulmuşlardı... Yok yok, buldukları formül, işi ‘paralel’e yıkmak değil, ‘CHP’nin tezgâhı’ diye tutturmaktı!.. Güya CHP, Çiller ve Yılmaz’ın Yüce Divan’da yargılama süreci devam ederken iki partiyi seçimlerde zorda bırakarak kendisine avantaj sağlayacaktı!.. Yani konu ‘adlî’ değil, ‘siyasî’ydi!.. Tıpkı bugünkü gibi ‘adlî’ değil, Allah inandırsın ‘darbe amaçlı’ydı!..
Böylesine basit ama ‘kutsal’ gerekçenin arkasına sokulmaya çalışılan aklama operasyonu için “O komisyonlar CHP’nin sayısal gücüyle değil, sizin kendi sayısal gücünüzle kuruldu. Bu çelişki neyin nesi?” sorusuna cevap bile lütfetmediler...
Zannetmişlerdi ki mal varlığındaki şüpheli artışlar, örtülü ödenek skandalı, Kurtköy havaalanı, Körfez geçiş ihalesi vs. buhar oldu!.. Zannetmişlerdi ki Meclis’teki o büyük aklama günlerinden tertemiz çıkmışlardı... Zannetmişlerdi ki bunlar unutulurdu...
Hiç de öyle olmadı... Zaman ezdi geçti, silinip gittiler... O ‘düşman operasyonları’ edebiyatı, ‘kutsal mazeretler’, ‘komplo’ sığınmaları kendilerini kurtaramadı... O ‘siyasî komisyonlar’dan kurtulmak kamu vicdanından da kurtulmak anlamına gelmiyordu çünkü!.. ‘Toplumsal hafıza’ bir yerlere not ediyordu ve kusması gerektiğini düşündüğü zaman kusuyordu!..
***
40’lı yıllarda kahve, kereste ve kibrit ithalatında yolsuzluk yapıldığı ortaya çıkar... Dönemin Gümrük ve Tekel Bakanı Suat Hayri Ürgüplü, komisyonun sağlıklı işleyebilmesi için erdem göstererek bakanlıktan istifa eder... Daha sonra beraat edeceği Yüce Divan’a sevk edilir...
Diğer bürokratların da yargılandığı mahkemeler sonuçlandığında herkes beraat eder, bir kişi hariç... O da Vakıf Çakmur isimli bir kereste tüccarı... Suç, memurun ve fahişenin parasını peşin verip vermediğini bilemediğimiz kerestecinin üzerine kalmıştır...
Tek parti döneminde bir keresteci bulunabiliyordu!.. Şimdiye ortada ne kereste var okka altına giden, ne de keresteci... O keresteci bugün yaşıyor olsaydı, o keresteleri geri almış, faizini de Kızılay’a çoktan bağışlamıştı!..
Dünyada polisin koyduğu paraları, başkalarının faizleriyle birlikte geri alabildiği tek ülkeyiz!.. Onun için 5 Ocak çok önemli... Bakalım ‘aklama’ zannedilenlerin asla kamu vicdanında aklama anlamına gelmediğini bildiren tarihî tecrübe işe yarayacak mı?

Yazarın Diğer Yazıları