Siyasi iktidar bilerek yoksul üretiyor
Paris merkezli World Inequality Lab, her yıl Dünya Eşitsizlik Raporu''nu açıklıyor. 2022 raporunu da açıklandı. Rapordaki eşitsizlik, gelir ve servet dağılımında eşitsizliği ifade ediyor.
Rapora göre; dünyada en zengin yüzde 1 kesim, dünya servetinin yüzde 38''ine sahip iken, geliri düşük olan yüzde 50''lik kesim tüm servetin yüzde 2''sine sahiptir.
Rapora göre Türkiye''de gelir ve servet eşitsizliği, son 15 yılda arttı.
* Türkiye''de en yoksul yüzde 50''lik kesim millî servetin yüzde 4''ünü,
* Ortada yer alan yüzde 40, yüzde 29''unu,
* En zengin yüzde 10 ise yüzde 67''sini elinde tutuyor.
Gelir ve servet dağılımındaki eşitsizlik için başka veriye gerek yok. Çünkü yaşayarak görüyoruz.
Öte yandan Türkiye, bugünkü iktidar döneminde yeniden orta gelir tuzağına düştü. 2010 yılında fert başına GSYH, 10931 dolar iken 2021 de 8600 dolardır.
Halk neden yoksullaştı? Yoksullaşmaya yanlış politikalar mı neden oldu, yoksa siyasi iktidar bilerek mi yaptı?
Yaşadıklarımıza bakarsak, gelir ve servet dağılımının bozulması ve halkın yoksullaştırılması, bilinçli olarak yapıldı. Başka bir ifade ile gelir ve servet dağılımının aşırı bozulmasına siyasi iktidarın tercihleri neden oldu.
Cumhuriyet döneminde, gizli veya açık hiçbir iktidar; planlayarak, hesap yaparak, toplumun bir kesiminden diğer kesimine gelir ve servet transferi yapmadı. Düşünce yapısı ve siyasi tercihleri iktidarın yanında yer almayan nüfustan, kendi yandaşlarına gelir ve servet transferi hiçbir iktidarın aklına gelmedi. Zira kazanan siyasi partiler demokrasi ve teamüller gereği bir kesimin değil, Türkiye''nin iktidarı olduklarını bildiler. AKP ise, siyasi İslam''a ve AKP partizanlarına, diğer kesimlerden gerek devlet eliyle ve gerekse piyasa organizasyonları yoluyla gelir ve servet aktarılması yaptı.
AKP hükümetleri; Kamu imtiyazları yoluyla, bürokrasi yoluyla ve Kamu-Özel İşbirliği yoluyla gelir ve servet transferi yaptı. Kamu bankalarına yandaş medya oluşturmak için, dönmeyen yüksek krediler verdirdi. TOKİ''yi kullanarak yandaş müteahhitler yarattı. Özelleştirme yoluyla kamu tekellerini bazı özel sektöre devretti. Devleti de parti devleti yaptı.
Bu uygulamada hem yandaş zenginler yarattı, hem de çoğu tekel niteliğinde olduğu için yüksek fiyat ve talep garantisi uygulamak yoluyla halkı yoksullaştırdı.
Beş altı milyon Suriyeliyi ve Afganlıyı getirerek, hem nüfus yapısını bozdu, hem de Türk vatandaşlarını işsiz bıraktı. Bu alanda en çok merak ettiğim, adında Milliyetçi olan MHP''nin bu olayı neden görmezlikten geldiğidir.
İktidar bilerek, isteyerek yandaş zengin yarattı, zira bu yeni zenginler aynı zamanda siyasi iktidarın devamı için partiyi ve parti popülizmini finanse etmek zorundadırlar.
İşsiz ve yoksul yarattı. Sonra da onlara bütçeden, belediyelerden ya maaş bağladı veya sosyal destek adı altında para dağıtıyor. Bu yolla nüfusun bir kısmı biat etmek zorunda kaldı. Bu kesimin işi olsaydı, doğru siyasi tercih yapardı. Şimdi AKP''ye mecbur kaldı.
Dahası siyasi iktidar bu gerçeği dolaylı yoldan da savunuyor. Her vesile ile halk arasında, partizanlar ve muhalifler arasında, onlar ve bizler şeklinde dünyada ve tarihte çok örneği olmayan bir şekilde ayırım yapıyor. Söz gelimi AKP Genel Başkanı Erdoğan ''''biz yaparız onlar konuşur'''' diyor. Bu anlayış yeni değil. Dahası bütün politikalar bu ayırım üstüne oluşturuldu. Türkiye''de darbe teşebbüsünde bulunan Fetullah Gülen cemaati için "ne istediniz de vermedik?'''' demişti. Bu sözler zımni olarak;
* Biz seçildik devlet malını istediğimiz gibi kullanırız,
* Kamu kaynaklarını onlara değil bize kullanırız, anlamını da taşımaktadır.
İran''da da benzer bir uygulama var… Gördüklerimiz kadarı ile İslam''da dava, hedefe ulaşmak için devlet malını kullanmayı, ideolojik İslam''a halktan gelir ve servet transferini mübah ve hatta gerekli görüyor. Benim endişem; dahasında, acaba siyasi İslam bu yolla elde ettiği serveti, ileride iktidarın devamı için demokratik dışı yollar için de kullanabilir mi?