Siyasette ahlak, yönetimde adalet, kamuda liyakat - Kerim Yılmaz

Siyasette ahlak, yönetimde adalet, kamuda liyakat - Kerim Yılmaz

Üç yıl içerisinde iflas etmiş bu ucube sistemin çöpe atılıp ''bağımsız'' yargının sigorta ve müeyyidesi olacak bir parlamenter demokratik düzenin ihyası şarttır...  

Kısaca; Ahlak genel kabul ve değerlere uygunluk, adalet müstahak olunan muameleye muhataplıktır. İlki çoğunlukla sübjektif, ikincisi ise objektiftir. Birbirinden bağımsız gibi görünür ama yekdiğerini etkileyen ikiz kavramlardır. Ahlaki olanın çoğunlukla adil olması bu yüzden, adil olanın acıtıcı olsa bile kabul görmesi de bu nedenledir.

Son yıllarda hukuk düzeniyle hesapsız oynamalar, sistemi yenileştirme amaçlı değişimler, genel ahlakilikten uzak olmakla sonucu adaletsizlik olmuştur. ''Vesayeti yok edeceğiz'' diye 2010''da başlayıp ileri demokrasiye geçiş için süregelen tüm anayasa ve yasa değişimlerini bir düşünün.

Gelinen noktada; Ülke düne göre daha demokrat, daha özgür ve yönetimi hukuk devleti olamayıp tersine geriye gittiğine göre erkin sahibi siyaset anlayışı ve zihniyetinin tasfiyesi kaçınılmaz olmuştur.

Demokrasiler üç temele oturur. 1-Hukuk devleti, 2-Güçlü sivil toplum 3-Özgür medya.

Hukuk devletinin de üç esası vardır. Kanuni idare, idarenin yargısal denetimi ve bağımsız yargı. Kanunilik kararnameye döndü, yargısal denetimi yapacakların da bağımsızlığı bitti. Sistemin sigortası yargı bağımsızlığı yok olunca diğer esas ve unsurların anlamı kalmaz.

Bugün ülkede üçü de zayıflamış veya hiç yoktur. Üç yıl içerisinde iflas etmiş bu ucube sistemin çöpe atılıp ''''bağımsız'''' yargının sigorta ve müeyyidesi olacak bir parlamenter demokratik düzenin ihyası şarttır.  

Sistemdeki tıkanıklığın asıl sebebi siyasette ahlaksızlık, kamuda liyakatsizlik ve yönetimde adaletsizliktir. Son birkaç yılda iktidar partisi ve çeperindekilerin yan ve yol değiştirmesi, önceki iddialarının tümüyle tersine düşmesi, ilkesizlik ve tutarsızlıkta zirve yapması, ülkenin bekası, siyasetin doğası gibi abuk sabuk izahlarla tevile kalkışılsa da düpedüz siyaseten ahlaksızlıktır.

Ahlaksız olunca ilkesizlikte hiçbir mahzur görülmüyor. Kamudaki kadrolar liyakatliler yerine itaatkâr yandaşlarla doluyor. Sevk ve idare kabiliyeti olmayan çoğu eğitimi ve donanımı yetersizlerden oluşan bürokraside işler yasa ve usulüne göre değil emir ve talimata göre görülüyor.

Bu liyakatsiz sistemin prototipi Hazine-Maliye bakanı üç gün önce, “Türk lirasındaki değer kaybı, maalesef enflasyondaki yüksek seyirde belirleyici olmuştur.” diyor. Unutuyor ya da sözünün anlamından bihaber 3 gün sonra, “Türkiye ekonomi modeli, bir gerçekliktir ve dünya şu anda bu modeli izlemeye almış durumda. Döviz fiyatları makul gidiyor. Bu defa başladılar sormaya; niye makul gidiyor, ne yapıyorsunuz? İnanç var inanç. Millet, TL’yle iş yapmanın güzelliğini yaşamaya başladı. Millet TL’nin gücünün farkına vardı.” diyor.

Sonrasında;  “Şu anda enflasyon baskısı altındayız. Çözeceğiz. 20 yılda hangi problemi çözmedik? Enflasyonla nasıl mücadele edileceğini en iyi bilenlerdeniz, bu günler geçecek. Enflasyonun üstesinden geldiğimiz gibi şu karamsarların da üstesinden gelmeyi millet bilir.” diyor.

Enflasyon son 21 yılın zirvesinde, duracağa da benzemiyor. Namert vergisi olan yüksek enflasyon bir avuç zengin dışında her kesimi ve herkesi etkiliyor ve eziyor. Sizce bakan ne diyor? Ya da ne dediğini biliyor mu?

Bir gün kuru serbest bıraktık ihracat yapıp döviz getireceğiz cari açığı kapatıp fazla vereceğiz diyor, ertesi gün doları tutmak için arka kapıdan döviz satıyor. Yılın ilk iki ayında cari açık patlıyor, enflasyon sürekli artıyor, halk fakirleşiyor. Bakan ne dediğini hala bilmiyor ama halkın aklıyla alaya devam ediyor. Liyakatin olmadığı yerde böyleleri bakan bile oluyor. Olan da canım ülkeme oluyor. 

Siyasette ahlak, kamuda liyakat olmadan yönetimde adalet olmaz.