Siyâsetin çâresizliği...

Bencillik, demokrasiyi araç edinmiş demokrat maskeliler sâyesinde hür karakterli hür bireyliği yok etti! Akıllar kirada, vicdânlar ipotekli!
Taşra ve taşralı, uzak anlamındayken şimdi herşeyden, gerçeklerden uzak, olanlardan habersiz, bir kilo şeker, iki kilo makarna, bir paket yağla oyu alınan, itiraz hakkı olmayan, “yardım paketi kulları” şekline dönüştü ve taşralı, merkezin burnunun dibinde, artık çok yakın! Bu, aslında Ankara’dakilerin kahhar çoğunluğu, milleti görmezden gelmeleri, ya da yok saymaları demek!..
Son yıllardaki kontrolsüz göçler yüzünden köylerin çoğunluğu, şehirlerin “varoş” denilen kenar semtlerinde! “Varoş”larda da “getto”lar var! Kontrolsüz göçlerden evvel Sivas’tan batıya garplı; Sivas’la birlikte doğuya da şarklı denir, şarklı ve garplı kendi aralarında tutkunluk gösterirken diğerine de saygıda kusur etmezlerdi.
Sonra bölge, şehir, ilçe, köy dernekleri adıyla insanlar lokalize edildi ve varoşlarda aralarına sızmanın mümkün olmadığı, polisin giremediği gettolar oluşturuldu!
Bütünlük bozulmasın, ayrım olmasın diye nasıl direnilmişti halbuki! 1970’li yıllarda, bölücü düşünceyle kur/dur/ulan DDKO (Devrimci Doğu Kültür Ocakları)’na karşı kurulmak istenen ÜDKO (Ülkücü Doğu Kültür Ocakları) düşünce ve teklifine, Başbuğ Türkeş’in öfke ve tepkisini hatırlıyorum ki teklifi yapanlar, devlete-millete sadâkatlerinden asla şüphe edilmeyen hâlâ aynı karakterleriyle duran Kürt Ülkücülerdi!..
Sonra ABD’nin “Bizim çocuklar”ının kotardığı Birinci 12 Eylül Kıyâmeti! Kürtçe yasağı, tarihî Türk ve Kürt adlarının yasaklanması, insanlık dışı davranışlar, PKK’nın oluşturulması ve trilyonların hebâsı, otuz binden fazla insanın PKK’ya katlettirilmesi, on bine yakın millet evlâdının korucunun, öğretmenin, hemşirenin, doktorun, polisin ve Mehmetçiğin şehâdeti!.. Sonra; BOP Eş Başkanları’nın ortak gayretleri, PKK’nın kuduz saldırıları, bebek katili caninin özel adasından tehdîtle sunduğu yol haritası; patlatılan bombalar, otobüslerde diri diri yakılan kızlar, dersane önünde topluca katledilen Diyarbakırlı gençler, parkta güneşlenirken toplu katledilen insanlar, evinin balkonunda kurşunlanan güvenlik görevlisi eşleri, anarşiye teslîm edilmiş yangın yeri sokaklar!..
ABD-AB destekleriyle başına çuval geçirildikten sonra ısrarla tahkîr edilen ve çadır hapsi verilen Türk Silâhlı Kuvvetleri! Sonra; daha fazla demokrasi maskesiyle PKK Açılımı-Kürt Açılımı-Millî Birlik Projesi diye her tepkide adı değişen bölücü proje..
Okyanus Ötesi’ndeki BOP Eş Başkanı’nın başlattığı Haçlı Seferi, Irak’ın işgâli, katliamlar, tecâvüzler, İsrail’in Filistin’de uyguladığı terörist zulüm, dört yanımızdaki komşularda demokratik anarşiler!
Sonra, BOP Eş Başkanı önderliğinde İkinci 12 Eylül Kıyâmeti! 19 Mayıs’tan rahatsız valiler, iki dilli yönetimi fiilen başlatan belediyeler, dokunulmazlık zırhıyla devletin kuruluş esaslarına saldıran, yemîn inkârcısı vekiller!..
Ve Atatürk’ün CHP’sinde, BOP Eş Başkanı’ndan daha fazla ayrılıkçı, M. Yılmaz’dan daha AB’ci, 1989’da AKP’den daha cesûr “Kürt Raporu” hazırlamakla övünen Gandi Kemal’in siyâsete paraşütle inişi! Siyâsi üslûpta değişim; bey ve efendi’nin hakâretvâri kullanılması! Küfrün, hakâretin hitâbetten sayılması! Bebek katili câninin; “Kılıçdaroğlu bir yenilik getirebilir...Buna ihtiyaç olduğunu daha önce de belirtmiştim” şeklindeki demokrat(!)ik desteği!
Yetmedi miii? Yetmez miii? Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a, iktidarından muhalefetine, tapucusundan nüfusçusuna devlet kurumları; Türk Milleti’nin diş gıcırtılarını, “Lâ havle...”lerini duymuyorlar mı? Milletin “Arena” açılışında gladyatör alkışlamak yerine, padişah ıslıklayıp yuhalamaları da mı bir şey söylemiyor? Böyle derin uyuyanlar, rüyalarında karabasan da mı görmezler?

Yazarın Diğer Yazıları