Siyaseti ya da işi kötü yapmak!
Afyon’da üç yıl önce 25 askerin şehit olduğu mühimmat patlamasıyla ilgili bilirkişi raporu açıklandı. Rapor, depoda on binlerce “kritik arızalı” el bombası bulunduğu tespiti yapıyor. Rapora göre Susurluk’taki depolardan 266 bin 33 el bombası hiç muayene işlemine tabi tutulmadan, depolama kurallarına uyulmadan Afyon’a getirilmiş. Depolara muayene edilmeden konulan mühimmatın 45 gün içerisinde, yani 2 Ağustos 2012’ye kadar muayenesinin yapılmasının zorunlu olmasına karşın bu muayene yapılmamış. Patlama ve facia 5 Eylül 2012’de meydana gelmiş ve ihmaller serisi sonucu 25 Mehmetçik şehit olmuş.
Soma’da 301, Ermenek’te 18 maden işçisi, işin doğasına ve çalışma şartlarına uygun önlemleri almayan yetkililerin kurbanı olmuştur. kerning0Şişli’de asansör kazasında ölen 10 işçi ya da expndtw3 Adana’nın Kozan ilçesinde Gökdere Barajı inşaatında patlama sonucu 10 işçinin suya kapılması işin üstünkörü ve ciddiyetsiz yapmanın sonucudur.
Dere yatağına yapılan konutları eninde sonunda sel basar, yetersiz ve çürüyen baraj kapıları şu veya bugün patlar, bakımsız köprüler gün gelir çöker. Arızalı patlayıcı sonuç itibarıyla patlar. Bunu tahmin etmek için ileri görüşlü ya da müneccim olmaya gerek yoktur.
Yaşanan bunca felaket ve kayıplardan daha vahimi, kayıplar karşısında sorumluların ve yönetimlerin takındıkları tavırdır. Türkiye’de toplum, felaketlerini gün yaşayıp, gün unutur hale gelmiştir. İnsanlar, kitle katliamına dönüşen trafik kazalarını ve doğal felaketleri kanıksar hale gelmişlerdir.
Türkiye, yaşadıklarından gerekli sonuçları çıkarıp gerekli önlemleri almayan yetkililer cennetidir. Hatada ısrar, yanlışta direnme neredeyse ilke haline gelmiştir. Burada yetkililerin olan bitenden çıkardıkları tek sonuç yalnızca kendilerinden öncekilerin sorumluluklarına dikkat çekmektir. Türkiye’de sorumluluk ihracı, mal ve hizmet ihracının önüne geçmiştir.
Türkiye’de insanlar kesin inançlı oluyor. Birinci sınıf muhafazakâr, sosyalist, etnikçi, mezhepçi ve bölücü oluyor. Hatta yerine göre Türkiye’de insanlar, kraldan çok kralcı da olabiliyor ama işini birinci sınıf yapan insan olamıyor.
El yordamıyla iş gören, göz ucuyla bakınan, kulak ucuyla da duyan siyasilerin ya da yetkililerin etkisinde olan Türkiye’de yapılanların yıkılmasından daha doğal bir şey olamaz. Hele hele herkesin bir biçimde yaptığı yanına kâr kalıyorsa, kalitesizliğin kader olmasından kimse yakınmamalıdır.
Çünkü köşe ol, köşe dön, köşke taşın sistemi, her şeyden önce doğadan ya da toplumdan çalmayı zorunlu kılıyor. Sorumsuzluk, laubalilik, ciddiyetsizlikle birleşen kapitalist güdü, istismarda sınır tanımıyor. Doğa, güçsüz ve sorumsuz yetkililerin yaptığı gibi sürekli ihmal ve ciddiyetsizliğe izin vermiyor. İntikamını feci alıyor.
Doğa, sanallık ve banallık kaldırmıyor. Her konuda yapılan hata ve ihanet doğa söz konusu olunca anlamını yitiriyor. Bu nedenle doğayla beşerin kurduğu ilişkilerde denge ve düzen esas olmalıdır.
Denge ve düzeni kuracak olanlar da siyasetçilerdir. Siyasetçiler kötü tercih ve yetersiz kadrolarla çalışıyorlarsa orada düzen ve denge kurmak mümkün olmaz!
Kötü yöneticiler siyasetçi ise mensuplarını, komutan ise askerlerini, patron ise sermayelerini israf ederler.
Onlar ne işi doğru yaparlar ne de doğru iş yaptırırlar. Yalnız kendilerinin değil kurumların ve çalışanlarının zamanını, kaynaklarını ve yaratıcı gücünü de heba ederler.
Türkiye akla gelen ve gelmeyen bütün felaketlerin yaşandığı bir ülke olduğuna göre aynı zamanda bu ülke işini iyi yapan ya da yaptıran insanlar ülkesi değildir.
Türk toplumu ne çekiyorsa siyaseti ya da işini birinci sınıf yapmayan yönetimlerden çekiyor.
Görevlere işini iyi yapmayan insanların getirildiği bir yerde başarısız olmak için başka hata aramaya gerek yoktur.