Siyaseti toplumsallaştırmak ve medya
Her siyasi, fikri ve kültürel hareketin kendi gerek ve gerçekleri vardır. Siyasi ve fikri hareketler kendi gerçeklerini kendi üslup ve tezleri üzerinden halkla buluştururlarsa kitleselleşirler. Özgün kimlik ve şahsiyet de ancak böyle oluşturulur.
İthal aktörler ile yaban değerler üzerine ne siyaset ne de gelecek bina edilebilir. Emanet değerler, ithal insanlar ya da kavramlarla ayakta kalan hareketler her şeyden önce özgünlüğünü ve bağımsızlığını kaybederler.
Dışarıdan aldığı kadar veremeyen, etkilendiği kadar etkileyemeyen ve tükettiği kadar üretemeyen bir hareketin geleceğinin tehdit altında olduğunu söylemek için ileri görüşlü olmaya gerek yoktur.
Diğer yandan güçlü fikirlere, tezlere ve değerlere sahip olmaktan daha çok sahip olunan değerlerin toplumsallaştırılması önemlidir. Bunun yolu da kitle ulaşım ve iletişim imkânlarını etkin bir biçimde kullanmaktan geçmektedir.
Kitleler; görme, duyma ve düşünme yeteneklerinin yönlendirilmesi suretiyle yabancı amaçların aracı haline getirilirler. Günümüzde buna karşı koymanın yolu, görme, işitme ve düşünme aygıtları yani medya üzerinde kurulan egemenlikten geçmektedir.
Bu anlamda bir siyasi ve fikri hareketin dergisi, gazetesi, televizyonu daha kapsayıcı tabirle medyası yoksa geleceği de yok demektir.
İletişim ve internet çağında tarım ve sanayi döneminin araçlarıyla mücadele etmek imkânsızdır. Günümüzde de yüz yüze ilişki çok önemlidir ama milyonlarca insana bu yolla ulaşmak mümkün değildir. Bilişim çağında ancak çağdaş iletişim düzleminde rekabet ederek var olmak mümkündür.
Türkiye’deki etkin medya ülkede, bölgede ve dünyada meydana gelen olayları bölücülerin ve bazı çıkar gruplarının ihtiyaçlarına uygun bir biçimde halka sunmaktadır.
Bir fikir sistemi ya da siyasi hareket ne kadar felsefi, ahlaki, insani ve ilmi unsurlarla dolu olursa olsun onu yaygınlaştıracak ya da propagandasını yapacak araçlara sahip değilse, başarısız olmaya mahkûmdur. Güçlü fikirler etkin ve uygun araçlarla propaganda imkânı bulamazlarsa hiçbir zaman kitlesel destek sağlayamazlar. Marjinal kalırlar.
Gözlerin aklı yönettiği, günümüz görsel toplumunda medyanın ve sanatın konusu haline gelemeyen fikirlerin yaşama şansı yoktur. Dahası propaganda, yönlendirme, anlatma ve tanıtım gibi olguların hiç birisinde medyada etkin olmadan sonuç almak mümkün değildir.
Aklın yerini gözün aldığı bir dünyada göze hitap eden araçlardan mahrum kalanların, kaybetmek için başka gerekçe aramalarına gerek yoktur. Bilgi iletişim aygıtlarını kullanamayan hareketlerin varlığı, büyük ölçüde şansa ve konjonktüre bağlıdır. Yazılı, sözlü, görüntülü ve sanatsal aktarım fikir, değer ve anlam iletmenin en etkili yoludur. Birinde yoksanız diğerinde de yoksunuz demektir.
Rakiplerin kullandığından daha ileri yöntemi kullanamayanlar kaybetmeye mahkûmdur: Eğer bir yerde saldırı var da savunma yoksa; iftira var da cevap verme yoksa; hücum var da direnme yoksa; karalama var da aydınlatma yoksa; orada rakiplerin ya da yıkıcıların tezlerinin egemen olmasından daha doğal ne olabilir?
Hiçbir şey yapmayarak ya da hiçbir iddia/tez ileri sürmeyerek hiç bir hata yapmamayı marifet sananlar yanılmaktadır. Halk tabiriyle “kimsenin tavuğuna kış dememek”, yerine göre yüksek sesle konuşmamak bir meziyet değil eziyettir.
Unutmamak gerekir ki her insan yaptığından dolayı, bazı insanlar da yapmaları mümkün olanları yapmadıklarından dolayı suçludurlar. Şer odaklarının gücünden, millî odakların medyada bıraktıkları boşluklar sorumludur. Öz çocuklarına yeterli ilgi, bilgi ve gıdayı uygun araçlarla vermeyenler, onları bir ideal altında toplayamayanların sonuçlardan şikâyet etme hakları yoktur.
Bugün Türkiye’de milliyetçi hareketin yaygın ve etkin medya ile millî birliğe olan ihtiyacı, suya olandan daha çoktur. İlanen duyurulur!