Siyaseti Dizayn Etmek!
Seçim yaklaştıkça genellikle olumsuz anlamlar yüklenerek "siyaseti dizayn etmek”ten bahsedilir. "Dizayn" kelimesi kullanıldığında ise süreç kötüleniyor demektir, hâlbuki bu kelime sadece "tasarlamak" anlamındadır. Siyasetin tasarlanması süreci ise siyasetçinin daha doğrusu siyasi liderlerin işidir.
Siyasetçi sadece aday olmakla ve seçime girmekle mükellef değildir. Siyasetin argümanları sınırsızdır, tasarımcı ise bilgisi görgüsü ve ahlakıyla sınırlanır, cesaretiyle yol alır. Yaşayarak gördük, meydanlarda montaj videolar gösterir, iftira atarsanız bu yolla oy alıyorsanız başarılısınızdır. Utanmazlık size kazandırabilir vicdan, adalet ve merhamet gibi kavramlar sizi engelleyebilir. Tercih sizin, takdir seçmenin.
Mesela genel seçimlerde seçime girmeye yeterli olan partiler listelerini birçok etkeni gözeterek hazırlarlar. Seçim barajını aşabilen ve barajı aşabilecek ittifakları oluşturabilen partilerin hazırladıkları aday listeleri açıklandıktan sonra neredeyse seçilecek olanların üç aşağı beş yukarısıyla %95'i belli olur. Bir anlamda seçim sonucu tasarlanmıştır en son seçmenin karşısına onaya gelir. İşleyen bu süreçten hoşlanmadıysanız partileri meclisi dizayn etmekle itham edebilirsiniz.
Siyasetçi içinde yaşadığı toplumun özelliklerine, partisinin ideolojisine göre seçim öncesinden vaziyet alır, aldırır; görüşmeler ve iş birlikleri yapar ya da olanı değiştirir. İhtiyaç hissederse yeni bir siyaset tasarlar. Burada hiçbir anormallik yok.
Siyaset yapıcılar gayet iyi bilirler ki ittifak yapmak sadece aynı yere oy atmak anlamına gelmez. Ortak amaç için iş birliği yapmak her zaman benzer işler yapılmasını da gerektirmez sonuç önemlidir. Halat oyununda olduğu gibi rakibi yenebilmek için hep halata asılınmaz, bazen halatı aniden serbest bırakarak da rakibin dengesi bozulabilir. İşte bu günlerde böyle basit tasarımları zaten görüyoruz, bazı partiler bazı seçim bölgelerinde aday çıkarmak ya da çıkarmamak tercihlerini kullanıyorlar, ya da zayıf aday çıkarıyorlar. Bu tür tasarımlar artık sürpriz değil çapraz, ters, gizli veya daha gelişmiş ve etkin olan ittifak tasarımlarına bakmak lazım. Ayrıca bazı siyasiler/siyasi yapıların bizi bize bırakmayacak uluslararası güçlerle de işbirliği yapabileceklerini, bu seçimi ve bir sonraki seçimleri tasarlamayı deneyeceklerini de öngörmeliyiz.
Yaklaşan yerel seçim için yukarıda bahsettiğim durumların hemen hepsini içinde barındıran bir siyasi dizayn/tasarım peydah oluyor.
Şimdiki adı DEM Partisi olan yapı hep Altılı Masa perspektifinden bilhassa İYİ Parti üzerinden değerlendirildi, ama son iki seçimde asıl olumsuzluk DEM Partisi üzerinde oluştu. Kandil, İmralı, Demirtaş, Amerika’nın ve olası diğer ülkelerin politikaları arasında parçalanan zihin yapılarıyla ortaya koydukları tavır seçmenlerinde hayal kırıklığı ve moral bozukluğu oluşturdu. İktidarın geçmiş tecrübeleri ile DEM Partisi’ni yalnızlaştırarak aslında kendilerine mahkûm ettikleri anlaşılıyor. DEM Partisi de boş durmuyor solu itham altına alacak açıklamalar yaparak iktidara cilve yapıyor ve terörle bir yere varamayacağını AKP dışındaki bütün ittifak yollarının kapatıldığını anladığı için eski ortağına dönme kararı almış olmalı ki önce Leyla Zana sonra Ahmet Türk ve Selahattin Demirtaş'ın açıklamalarıyla iktidara bütün kapıları açtılar. Açıklamaları Efkan Ala'nın Diyarbakır’da yaptığı konuşma ile karşılık buldu. En son DEM Partisi tarafından görüşmelerin 1 Nisan sonrasına yönelik olduğu söylenerek görüşmeler inkâr edilmedi ve kapı açık tutulmaya devam edildi.
İktidar partisi AKP şimdiki adı DEM Parti olan yapı ile açılım sürecini beraber yürüttüler. Bu sayede aralarında bir ilişki ve hukuk oluştu. Edindikleri tecrübeyle ve uluslararası teşvikle/telkinle "2. Açılım Süreci" için şartların oluştuğunu düşündüklerini tahmin ediyorum. "Yeni anayasa"dan bahsetmek, "milletin çeşitliliği"nden bahsetmek bana hayra alamet gelmiyor. HÜDA PAR'ı sindiren Cumhur İttifakı’nın DEMlenmesinin çok zor olmayacağını düşünüyorum. İstedikleri seçim sonucunu alırlarsa 2024 yılının ikinci yarısında yeni bir referandum gündeme geleceğe benziyor.
Türk milletinin önüne düzgün bir "tasarım" koyamadığımız sürece, dışarıda hazırlanmış "dizayn"larla karşı karşıya kalıyoruz.