“Sıvış de sıvışalım, kırış de kırışalım”
‘Vur de vuralım, öl de ölelim’den aparıldığı bir çırpıda anlaşılsa da ‘İn de inelim, gir de girelim’ pankartı heyecan vericiydi!.. Kendilerini daha önce Conkbayırı’ndan, Trablusgarp’tan, Cudi’den, Gabar’dan ve bilumum cenk meydanlarından görmeye âşina olduğumuz bu muharip sınıfın kararlılığı gerçekten göz yaşartıcıydı!.. Sanırım evlerinde zor zaptedilen milyonların ‘Amerikan Doları olmayan’ cinsleriydi bunlar!..
İcap ettiğinde ‘sahaya ineriz’ makamından seslenseler de pek ortalıkta gözükmezler aslında... ‘Doğal yaşam alanları’ daha doğrusu sahne aldıkları yerler genellikle havaalanlarıdır!.. Devletlû dönüşlerinde havaalanlarında fotosentez yaparlar!.. Bazen rollerini abartıp, kefen filan giydikleri de olur!..
Onlara tavsiyem, bırakın bu ‘yükte ağır, pahada hafif’ işleri... İmam-hatip işine girin, imam-hatip işine!.. Çok kârlı!.. Oflu Hoca’nın “Kurban derilerini fırıncı Temel’e bırakın” dediği gibi de değil!.. Daha sistematik, daha garantili, daha bereketli!.. İmam-hatibin gerçekten olması da gerekmiyor üstelik!.. Sadece basılınca ‘ne verirsen elinle, o gelir seninle’ edebiyatı yapıyorsun!.. Maliyet sıfır neredeyse!..
Paranın kaydı sorulursa ‘komplo’ diyorsun!.. Savcı sorguda T.C. kimlik numaranı bile sorsa “Bu ülkeye tuzak” cevabını veriyorsun!.. Savcı, hiddetlenip “Yahu bu milyonlarca Amerikan Doları niye evinde?” diye bastırırsa, hiç oralı olmuyorsun, İsrail’den girip Meksika’dan çıkıyorsun, ne yapıp edip lâfı bir türlü konuya getirmiyorsun!..
“Delilleri karartma, paraları sarartma, yüzleri kızartma vs..” türünden boş lâkırdılara aldırış etmemek lâzım!.. Devir artık taşralı orta sınıfın elitist İstanbul sermayesine karşı tevekkülle ayakta kalmaya çalışma devri değil... Devir, ‘kunduzî havuzu’na kova daldırmasıyla şöhret bulmuş dolandırıcılar kralı Raki’yi bile çırak çıkaracak biçimde ‘kamu havuzu’nu dibine kadar hortumlama devri!.. Öyle kuru bakla ticaretiyle, kebapçı dükkânıyla, kanepe imalâtıyla bu rekabetin hakkı verilemez!.. Hem elitist İstanbul sermayesiyle, hem de global hasımlarla mücadelenin şartları neyse yerine getirilmelidir!..
Zaten ‘dinî altyapı’ hemen hemen tamam!.. “Bu kadronun yerine koyacağınız daha iyi bir kadro yoksa, yaptıklarına göz yumulması mübahtır” anlamında fetva veren ‘umera uşağı’ sözüm ona ‘ulema’, işi kitabına uydurma sırasına girmiş durumda!.. Bu tip sosyal hastalıkları kurumsallaştırdığı için tarihte helâk olan kavimleri hatırlatacak izzet sahipleri birer birer tükeniyor... İşgüzarlık yapıp, Cuma hutbelerine gündemi taşıyan, çözümden, açılımdan, rutin zamanlarda ağaçtan, kuştan, böcekten bahseden ‘resmî dinî otoritemiz’ ise önümüzdeki Cuma hutbesine hırsızlığın, yolsuzluğun, rüşvetin İslâm’daki karşılığını taşısın da görelim!.. Tam yeri gelmişken, hırsızlık yapan kızı bile olsa ne ceza vereceğini buyuran Peygamber Efendimizden bu hafta bahsetsin de duyalım!..
Elbette mümkün değil!.. Ne yaparlarsa yapsınlar, abdestleri bir türlü bozulmayanlar için artık mıntıka tertemiz, arazi alabildiğine mümbit!.. Yarışma programında cevabı ‘yiyici’ olan soruya tahammül edemeyip, programı yayından kaldıran/kaldırtan irade hutbeden ‘yolsuz’un huzurunu kaçıracak ‘dokunuşlar’a hiç katlanabilir mi? Zamanlamanın hesabını sormaz mı?
Bence bizim en büyük eksiğimiz bu sahada ‘ombudsman’hesabı bir karar verici ve düzenleyicimizin olmayışı... Yargıtay’ımız var, Danıştay’ımız var, Sayıştay’ımız var ama neden bir Kırıştay’ımız yok? Şu anda her şey ‘kardeşçe’ gidiyor ama bu mal, mülk, para, ganimet tarihte hep fitne sebebi olmuş, kırışmayı beceremeyen kardeşleri biribirilerine düşürmüştür... O yüzden yapılması gereken, bir boşluk bırakmadan, bu sahada Kırıştay Başkanlığı adı altında bir ihtisas kurumu oluşturmak ve tokatçı, yağmacı, yolsuz ve rüşvetçi arasında çıkabilecek hukukî problemlerde adaleti sağlayacak ve kararları kesin olacak ‘hakem kurum’ ihdas etmektir!.. Meselâ vatandaş, büyükçe bir imar işi için ilgili belediyenin makam sahiplerine aracı vasıtasıyla parayı indiriyor... Fakat aradaki zincirden bir halka problem yapınca hem iş olmuyor, hem de para heba oluyor... Mevcut mahkemelere de gidemeyecek olan bu durumdaki ‘mağdur vatandaş’ hakkını nerede arayacak? İşte bu tip durumlar için Kırıştay Başkanlığı tek çözümdür!..
Girişe de şöyle bir vecize yakışır doğrusu: “Sıvış de sıvışalım, kırış de kırışalım!”