Sivas'ın ötesinden...
"Sivas'ın ötesi"ne gitmek ya da gitmemek, gidebilmek yahut gidememek bir ara pek bir dert olmuştu ya halihazırda millet "iktidar"ı vermediği halde hile ile memleket idaresini zapta devam eden zihniyete; merak ettim, şu sıralar nasıl bir tasarrufları var acaba bu konuda?
Hâlâ ilgilerini çekiyorsa minik bir tavsiyede bulunmak isterim:
- Muhalefeti "sahiller"den "Sivas'ın ötesi"ne taşımadan önce, "Sivas'ın ötesindekiler"in nerelere gidip gidemediğine bir bakın bence!
***
Günlerdir Cizre'yle yatıp Cizre'yle kalkıyoruz, Yüksekova'da, Silopi'de "halk sokağa çıkamıyor" diye ayağa kaldırılıyor dünya...
"Devlet"in halkın can ve mal güvenliğini koruyabilmek üzere ilan ettiği "legal" sokağa çıkma yasağı bu denli fena bir şey de; Doğu ve Güneydoğu'nun geniş kesiminde terör örgütünün illegal eylemleri dolayısıyla can ve mal güvenlikleri olmadığı için sokağa çıkamayanların hali ne?
"Sıcak çatışma bölgesi"nden filan da değil ha, Erzurum'dan bir örnek vereceğim size:
Şehrin tanınmış isimlerinden biri... Erzurum'da yaşıyor ama işi gereği bir ayağı da sürekli Kars ve Iğdır'da... Erzurum-Iğdır arası "normalde" birkaç saatlik yok. "Olağan zamanlarda" günde bir değil, rahatlıkla birkaç defa gidip gelinebilir.
Ama ne gidilebiliyor, ne gelinebiliyor şu sıra...
Başka alternatif üretme imkânı olmayan, el mecbur tabiri caizse kelle koltukta dökülüyor yollara ama azıcık parası olanlar bakın nasıl bir formül bulmuşlar iki komşu şehir arasındaki ulaşım sorununu aşmaya:
Önce Erzurum'dan uçakla Ankara'ya gidiyorlar... Ankara'dan da uçakla Iğdır'a dönüyorlar...
Hem zaman kaybediyor hem boşuna para ama "can tatlı" diyorlar sorunca!
Dediğim gibi çatışma bölgesinde değil; millî damarı da olan, bu ülkeye aidiyet duyan insanların kendilerini nispeten sahipsiz hissetmeyecekleri, yani başlarına bir hal gelse sığınacak bir kapı bulabileceklerini bildikleri Kars-Erzurum-Iğdır üçgeninde bile durum böyle; Ankara aktarmalı uçakla yapılıyor artık gidiş-gelişler dip dibe şehirlerde!
Sivas'ın ötesine gitmek kolay;
Marifet Sivas'ın ötesine gidenleri orada yaşatabilmekte!
Bu da muhalefetin görevi değil herhalde!
*
Terör örgütünü anladık; ya terör toplumuyla mücadele?
Toplumsal izlenim aktarma günü olsun bugün madem; bir de bizzat tanık olduğum bir hadise aktarayım. En doğudan en batıya uzanalım bu sefer. Trakya'da bir sağlık ocağı. Aile hekiminden almam gereken bir belge için sıramı bekliyorum. Benden önce üstüne başına, haline tavrına bakınca pek tekinsiz duran bir delikanlı girdi doktorun yanına... Dışarıya taşan sesten içerideki konuşmanın hayli hararetli olduğu belli... Keza, genç adam doktorun yanından bir kabadayı edasıyla çıktıktan sonra, benimle birlikte sağlık ocağındaki bir başka doktor daha girdi içeri. Dertleşmelerinden anladığım; genç adam doktoru, tıbben alması mümkün olmayan bir raporu vermesi için tehdit etti. Yine dertleşmelerinden anladığım; genç adam "sıkıntılı" biri; kullandığı ilaçlar vs. istediği raporu almasına mani. Zaten rapor için gerekli testleri yaptırmaya yanaşmamasından da belli ki var bir bit yeniği. Neyse sonuç, genç ve kadın olan aile hekimi, genç adama kendisini hastaneye sevk edeceğini söyleyince, beklenen gözdağı teşrif buyuruvermiş elbette!
Muayeneye geçmeden; "Kulak misafiri oldum, böyle durumlarda müdahale edecek güvenlik görevlisi yok mu?" diye sordum hekimime. Ki sorarken daha güldüm kendime; doktor zor koyuyorlar sağlık ocaklarına bir de güvenlik mi! Yokmuş.
- Ee, böyle vakalarda nasıl koruyorsunuz kendinizi?
- Ohoo bu kaçıncı... Mahkemeliğiz bir kısmıyla... Allah'a emanetiz...
Tahribatı bölücü örgütle kıyaslanmaz tabii ama terör her yerde; hemen her alanda insanlar elde etmek istediklerini en kestirme yoldan şiddetle elde edebilecekleri zannıyla hareket ediyorlar. Yasakları geçtim, oluru olan işlerin prosedürlerini bile yerine getirmeye yanaşmıyorlar. Vurup, kırıp, parçalayıp bu maçı kazanacaklar... Topluma hâkim psikoloji bu, son yıllarda... Ara ara tekrarladığım bir soru var ya;
- Bizi bizden kim koruyacak bu orantısız yozlaşmada?