İleri demokrasiye geçiş için yola çıkıp on yılda geldiğimiz nokta; özde geri ve zayıf şekilden ibaret adeta sözde bir demokrasi olduk. Mucidi olduğumuz ''''Tek Adam'' hükumetinin anayasa-yasa tanımaksızın kararnamelerle yönettiği ülkemizde durağımız her alanda gerileme oldu. Ekonomi, eğitim, adalet, güvenlik vb berbat durumda. Halkın çoğunluğu yoksul ve mutsuz, işsiz gençler geleceklerinden umutsuz, ülkeyi terk etme arzusunda.
Günlük yaşam gailesi ve gelecek korkusuyla insanımız canı derdine düşmüş olduğundan gerçek sorunu göremeyebilir. Ancak siyaset kurumu ve aydınlarımızın görmesi, kabul etmesi ve aşılması gereken ilk eşik demokratik yaşam ve düzen eksikliğimizdir. Amerika''nın yeniden keşfine gerek yoktur.
Çağdaş dünyada modern devlet anlayışında demokrasiler üç temele oturur.
1-Hukuk Devleti, 2-Güçlü Sivil Toplum 3-Özgür Medya....
Hukuk devleti de üç temele oturur;
1-Kanuni idare 2-İdarenin Yargısal denetimi, 3-Bağımsız Yargı..
Yargı Bağımsızlığı yoksa diğer bütün unsurlar çöp olur. Bir ülkede tüm kurumlar bozulmuş ama yargı kurumu ayakta ise sorun yoktur. Diğer kurumlar iyi fakat yargı bozulmuşsa akıbet felaket olur. Bugün yaşadığımız olumsuzlukların temelinde yargının bağımsız olmayışı yatıyor.
**
Diğer konulara etkisi uzun hikaye. Ama halkın canını yakan şu enflasyon meselesi bile alakasız gibi dursa da hukuk devleti eksikliğinden kaynaklıdır. Örneğin; Haziran''da tüketici fiyatları yüzde 1.98, üretici fiyatları iki katı, yani yüzde 4.08 artmış. Yıllık bazda TÜİK’e göre TÜFE % 17.53, ÜFE ise % 42.89 artmış. Anlamı şu piyasadaki durgunluk nedeniyle, üreticiler maliyet artışlarını tam olarak tüketici fiyatlarına yansıtmamış. Yani önümüzdeki aylarda tüketici fiyatları ve enflasyon daha da artacak ve yılsonuna doğru 20’leri geçecek. Bir de bunlar TÜİK’in rakamları. Halkı doğrudan etkileyen gıda başta piyasadaki enflasyonun, çok daha fazla olduğu da aşikar. Ahali çarşıda, pazarda yaptığı harcamalarda bunu görüyor, biliyor ve hissediyor.
Sebebi ilk bakışta arz-talep dengesizliği gibi görünse de esasında, hileli rakamlarla gerçeklikten kopuk TÜİK''in enflasyon ilanları. Ardından gece yarısı Merkez Başkanı görevden almalarıyla kaybolan piyasa güveni. Ticari sır perdelemesiyle örtülen kamu banklarının dönmeyeceği bilinen yüklü kredileri, geçiş garantili Hazine ödemeleri, hesabı sorulmayan yolsuzluklar ile külliyen israf kamu harcamaları. Neden olduğu devasa bütçe açıklarını kapatmak için namert vergisi zamlardan kaynaklanan fiyatlardaki artışlar=enflasyon..
Bir hukuk devletinde yürütme organı-ki tek adam- bunları pervasız biçimde asla yapamaz. Tevessül ettiğinde de yargı hesap sorar. Nasıl mı? Maaş zammını ilan ettiği enflasyona göre alan bir memur ya da emekli TÜİK''e karşı dava açar. Görevinden alınan MB Başkanı sessiz kalsa bile, sanayi ve ticaret odaları temsilcileri bu tasarruftan dolayı zıplayan döviz kurundan dolayı zarar gördüklerini iddia ile keza dava açabilir. Yahut Zafer havaalanından hiç uçağa binmemiş, Avrasya Tünelinden, Osmangazi Köprüsünden hiç geçmemiş ve ömrünün sonuna dek geçmeyecek olan Malatya, K.Maraş, Kars, Yozgat, Niğde, Gümüşhane, Bayburt veya başka yerli bir kasabalı, işçi, köylü, emekli biri Hazine''ye karşı dava açabilir.
Örneğin; Tarım Yasası''na göre tarımsal destek ödemeleri Gayri Safi Milli Hasıla''nın en az yüzde 1''i kadar olması gerekiyor. Ama hiç olmuyor. Çiftçiler bunu da dava konusu edebilir. Yargının bağımsız olması halinde bu davalar pekala kazanılabilir. Hükümetlerde kamunun parasını kafasına göre harcayamaz, kamuda israf sona erer.
Yargı bağımsız olursa her kademeden harcamaya yetkili amir ve memurlar kamunun parasını yolsuzluk ve usulsüzlüklerle iç edemez. Çünkü hesap sorulacağını bilir. Benim hırsızım iyidir diyebilecek bir siyasetçi de arkalarında duramaz. Böylece halktan toplanan vergilerden oluşan Hazineye fare de dadanamaz. Alakasız gibi dursa da hukuk devletinin olduğu gibi fakir halkın sigortası da bağımsız yargıdır. Yargı bağımsız olmayınca demokrasi şekil, diğer unsurları da çöp olur. Sonuç; mutsuz toplum, umutsuz gençlik. Bu durum daha fazla sürdürülemez, ülke de daha fazla yönetilemez hale gelmeden demokrasinin asli unsur ve kavram manasında uzlaşmamız gerek..