Değerli ozan dostum, hemşehrim, merhum Abdurrahim Karakoç meşhur Hâkim Beğ şiirinde;
-Kırk yıl önce; yani babam ölünce,
Kadılıklar hâkimliğe dönünce,
Mirasçılar tarla, takım bölünce,
İrezillik beni buldu hâkim beğ- diyordu.
Çok değil dört yıl önce bu ucube sisteme geçince irezillik tüm ülkemizi buldu. Zam olup yağdı, pahalılık arttı, adaletsizlik can yaktı, ahaliyi hayatından bıktırdı. Cumhurbaşkanı seçilince ilk iş olarak çıkardığı 703 sayılı KHK ile tüm yetkileri eline aldığında tarih 9 Temmuz 2018, dolar da 4.5 liraydı. Geçen Cuma dolar 17 liraya yaklaştı, bu hafta kaç olacağını da kimse bilmiyor.
Yıllarca söylemde hep uçan kaçan, üç ay önce şahlanmaya başlayan ekonomimiz de Aralık''ta kurtuluş savaşı vermek zorunda kaldı. Başkaca söze gerek olmadan kabaca dört yılda milli parasının dörtte üçünü eriten bu sistem dünyanın neresinde var? Yok, aslında ortada bir sistem de model de yok. Yalnızca tek adamın bilime, akla aykırı ekonomi tezi ve inadı var.
İktidarında Cumhuriyet tarihi toplamından fazla faiz veren (beş yüz milyar-yani katrilyon) Erdoğan şimdi düşük faizi savunmak için faizin yüzde 1 civarında olduğu Batılı ülkeleri örnek veriyor. Oralardaki sermaye birikimi, tam ve kâmil manada hukuk devleti işleyişi, kurumları, basın özgürlüğü gibi konuları es geçiyor. Bunlar olmadığında sistem denetimsizleşiyor ve bugünkü gibi temelsiz ve anlamsız faiz-enflasyon tezinde ısrarın yanlışlığı engellenemiyor. Sonuçta milli paramız değersizleşiyor, halk fakirleşiyor ve ekonomik sistem çöküyor.
Sistemin iflası gerçekleşti. Seçimin gecikmesi hasar ve zararı katlayacak, halkımız daha da yoksullaşacak. Liranın değer yitirmesi, toplumun kan kaybına yol açacak. O yüzden yaz başında seçim kaçınılmaz hale geliyor. Sistem anayasa değişikliğine muhtaç bu da şimdilik mümkün olmadığından seçilecek kişi en az bir yıl bu yetkileri kullanacak. Evliyayı azdıran bu yetkileri kısa süreli de olsa kullanacak yeni Cumhurbaşkanın kişiliği çok önemli olacak. Zira devlet adamı karakterli, hukuk bilinci ve adalet duygusu yüksek, dürüst biriyle parlamenter sisteme geçiş arızasız ve kolay olacak. Aksi halde ülke enerjisini bu kadar yıkım ve hasarı tamir yerine yeni sorunlara harcamak durumunda kalacak.
Kamuoyunda Millet ittifakı adayının seçilme ihtimalinin yüksekliği iştahları kabartabilir, bu da çok doğaldır. Lakin ülkenin sosyal ve siyasal gerçekliğinden kopmamak lazım gelir. Elbette ki müttefikler konuşup, uzlaşarak bir aday üzerinde anlaşacaklar. Adayın neredeyse her parti tabanından oy alacak birisi olması gerekiyor. Özellikle gençlikte son derece popüler bir isim olması ABB Başkanını öne çıkarıyor. Bu da yönetim usul ve anlayışıyla tanıma en uygun olmasından kaynaklanıyor. Siyasi hırs taşımayan karakteri, dürüst, eşitlikçi ve adaletli yönetim tarzı her kesimde takdir topluyor, beğeniliyor ve bekleniyor.
Adaylık için adı geçen Ankara ve İstanbul Belediye Başkanlarının aday olmasına karşı çekinceler ile buraların kaybı konusundaki tereddütler siyaseten yersiz, hukuken de anlamsızdır. Zira birincisi, ülkenin yönetimini kazanmak bir şehrin belediye başkanlığından çok daha önemli, yetkili ve etkilidir. İkincisi kötü ihtimalde dahi belediyelerin kaybı söz konusu olmayacaktır.
Çünkü 6271 Cumhurbaşkanı Seçimi Kanununun Adayların görevden ayrılması ve göreve dönmesini düzenleyen 11. maddesi açıktır. Belediye Başkanı aday olunca yasa gereği sadece seçim için istifa eder. Seçimde adaylık ve kampanya süresince Başkanlık yapamaz. Bu süre zarfında 5353 sayılı Belediye Yasası 40.m; ''''Belediye başkanı izin, hastalık veya başka bir sebeple görev başında bulunmadığı hâllerde, bu süre içinde kendisine vekâlet etmek üzere, belediye meclisi üyeleri arasından birini başkan vekili olarak görevlendirir'''' hükmünce atadığı biri vekalet eder. Kazanırsa Cumhurbaşkanı olur kazanamazsa da aynı yasa 11.maddesinin 2.fıkrası gereğince görevine geri döner.
Sistem iflas etti, değişim zorunlu hale geldi, ekonomi ve hukuk başta ülkenin yeniden ihyası da zorlu olacak. Akılcı ve gerçekçi olmak zorundayız. Aksine tavır ve davranışlar canı yanan halkımızı kızdırırsa beklenmedik biçimde siyasi kompleks ve kaprisi cezalandırır. Ülkesini seven hiç kimsenin bu sonuca ve iktidarın devamına tahammülü olamaz.