Sırrı Sakık o ’s..tir’i kimlere çekti?
Türk kanı taşımadıkları belli olan bir takım şerefsizler, bölücü örgüte karşı operasyon yürüten TSK’yı ‘silah bırakmaya’ çağırırken; terör örgütü, sahibinin önüne koyduğu ‘yol haritası’ doğrultusunda, eylemlerini her geçen gün biraz daha tırmandırıyor.
Bir zamanlar, devlete karşı başlattığı ‘isyanın’ faturasını kellesini vererek ödeyen vatan haini için, ‘asıldığı yerde’ anma törenleri düzenleniyor.
Bölücü örgütün kontrolü altındaki belediyeler, ‘yerel özerklikten’ söz edip merkezi otoriteye karşı ‘başkaldırı’ hazırlıkları yapıyor.
Güvenlik kuvvetleri ile girdikleri çatışmalarda ölenler için düzenlenen törenlerde, devlete karşı alenen ‘intikam’ yeminleri ediliyor.
Örgütün ‘milletvekili’ sıfatı ile Meclis’e yerleştirdiği siyasi bir sözcü, teröristlerin cenazelerine katılıp, “İntikam” yazılı pankartlar altında pozlar veriyor.
Meclis’teki bir başka siyasi sözcüsü Sırrı Sakık, “PKK bayrakları önünde intikam yemini etmek, bu ülkeyi bölmektir” diyen milletvekilinin üzerine yürüyerek, “S...tir” çekiyor.
Bu hakaret, zannediyor musunuz ki yalnızca Tayfun İçli’yedir.
Bu hakaret, ülkenin bütünlüğünü savunan herkesedir.
Bu hakaret, aslında devletedir.
* * *
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, bir TV kanalına yaptığı açıklamada şöyle diyor:
- “TBMM’de milletvekili olarak Anayasa üzerine yemin ediyorsunuz, ondan sonra terörist cenazesine katılıyorsunuz. ‘İntikam’yazılı pankart açılmış orada. Ne demek intikam? O intikam ‘Mehmetçiği öldüreceğim’demek. Ya ayrıl milletvekilliğinden, dağa mı gidiyorsun, nereye gideceksen git. Veya Anayasa’ya verdiğin yeminin gereğini yerine getir.”
Örgütün TBMM’deki uzantısı olan BDP’nin başı Selahattin Demirtaş, aynen şu karşılığı veriyor:
- “Bir milletvekiline emir verir gibi konuşmak Genelkurmay Başkanı’nın haddine değil. Burası kışla değil, biz de senin emir erin değiliz. Ya istifa etmeli ya da Başbakan görevden almalıdır.”
Çatışmalarda geberen teröristlerin görüntülerinden oluşan bir CD’yi Genelkurmay Başkanlığı’na gönderen aynı kişi, şu ifadeyi kullanıyor:
- “Bu insanlık suçuna dair ailelerden ve halktan özür dilemeyi, sorumlular hakkında yasal işlem yapmayı düşünüyor musunuz?”
Sözün bittiği nokta, işte burasıdır.
* * *
Millet, ‘bir gece ansızın’ Kandil dağına inilip ‘terör yuvalarının’ yerle bir edilmesini, ‘terörün kökünü kurutacak’ ciddi tedbirler alınmasını bekliyor.
‘Siperlerde’ poz vererek milletin gazını almaya çalışan iktidarın başı Tayyip Erdoğan ise bulduğu dahiyane çözümü şu cümle ile formülleştiriyor:
- “Biz Afganistan’a kadar gidiyoruz, NATO da bir zahmet Kandil’e kadar gelsin.”
Peki Erdoğan, bu talebin meseleye ‘uluslararası’ bir statü kazandırmaktan başka bir işe yaramayacağını bilmiyor mu?
Erdoğan’ın NATO’ya selam çaktığı saatlerde Süleymaniye’de Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesi emrini veren ABD’li komutan Ray Odierno, Irak’ın kuzeyine ‘BM askerlerinin konuşlandırılması’ üzerinde çalışma yaptıklarını açıklıyordu.
Bir taraftan Meclis’teki uzantıları vasıtasıyla “Güneydoğu’ya özerklik statüsü verilsin”, “Vatandaşlık tanımı yeniden yapılsın”, “Çözüm sürecine İmralı da katılsın” taleplerini gündeme getiren bölücü örgüt, diğer taraftan Irak’ın kuzeyi için yapılan çalışmanın ‘Diyarbakır’a kadar’genişletilmesi için müthiş oyunlar oynuyor.
İktidar da bu oyuna çanak tutuyor.