Sıradaki buluş hasar gören şuurumuzu onarsın
Dil, din, ırk ayrımı olmaksızın bütün insanlığı sevindirecek, her birimizin hayatını ilgilendiren kanser belasından kurtuluşumuza vesile olabilecek bir bilimsel gelişmeyi dil, din, ırka dayalı bölücülükle mundar eden toplum olarak tarihe geçmiş bulunuyoruz!
Önceki güne kadar adını bile bilmediğimiz bir bilim adamının Nobel aldığını duyunca, onun hakkında ne düşünmemiz gerektiğine buluşundan önce adına bakarak karar vermeye kalkışınca, o güzelim "hep birlikte sevinme" şansı, biz Prof. Dr. Aziz Sancar'ın "en çok bizim olduğu"nu ispata çalışırken tükendi gitti. Biz sevdik mi böyle severiz; gıyabında paramparça ettik adamcağızı, kolu Türklerin elinde kaldı, bacağı Türkiyelilerin!
Zafer naralarını önce HDP'liler attı; "Hoca"nın ağabeyi, HDP'li Mithat Sancar için "yeğenimiz olur" deyince "akraba" kontenjanından bir sahiplenme, bir sahiplenme… "Yaşasın"dı; sonuçta "Yeni bir Orhan Pamuk doğuyor"du… Kim bilir "bilimsel çalışma ortamı dahi bulamadığı Türkiye"yi nasıl lime lime edecekti!
Sorsan zinhar "ırkçı" değiller ama sadece biyografisi bile uyduruk "Kürdistan"larının çakma tarihinden uzun olan bir "bilgin"i "Kürt" tanımına hapsetmekte sakınca görmediler.
Prof. Sancar'ın önü, arkası, sağı, solu Türk bayrağı dolu fotoğrafları yayılmaya başlayınca; şok... Derin bir suskunluk hali… Bu kez daha gideri olan bir kimlik türetildi:
- Kürt kökenli Arap Türkü!
Bir tür "Mardin mozaiği"… Ancak bu kez de "Hoca"nın kendini "mozaik değil mermer" olarak tanıttığı öğrenildi:
-Türk'üm; o kadar!
Horasan kökenli Türkmen dedelerine, Oğuz genlerine, "ırkının zekası"na, Cumhuriyet'e, Atatürk'e atıf yapıyordu Prof. Sancar…
Oh be; nihayet sevinme sırası Cumhuriyetçilere, Atatürkçülere, milliyetçilere gelmişti!
Tam alkış kıyamet koparken; a-aa o da ne? Prof. Sancar'ın ABD'li eşinin "bozkurt" yaparken çekilmiş fotoğrafları çıkmasın mı ortaya! "Milli cephe" de bölündü; sadece MHP'li kurum ve kuruluşlardan tebrik yağmaya başladı bu sefer de!
Bu içler acısı "gurur devir teslimi" gününde, en etnikçisinden en Türkçüsüne kadar her kesimin tek "ortak" noktası Prof. Sancar'ı kutlanmayı hak ettiği çalışmasından dolayı kutlamıyor olmalarıydı! Kimi Kürt olduğu için… Kimi Türk olduğu için… Kimi Türk olduğunu açıkladığı için… Kimi HDP'li olmadığını açıkladığı için… Kimi Atatürk'ün kalpaklı posterinin önünde fotoğraf çektirdiği için sevindi…
Kimsenin sevincini kursağında bırakmak istemem ama Prof. Sancar Türk olduğu için almış değil Nobel'i! Ölçü bu olsa rüyasında göremezdi. Onu "Nobelli bir bilim adamı" yapan birçok "Türk büyüğünden" farklı olarak milliyetçilikten geçinmek, asalak gibi milliyetçiliği tüketmek yerine üretmeyi tercih etmesi. Kayıtsız şartsız biatla kısırlaştırmak yerine zihnini; sorması, sorgulaması, doğru cevabı araması ve bulması. Yoksa "prof" ünvanının bir dönem mahalle bakkallarında satıldığını düşündüren yığınla" en Türk profesör" de var çevremizde!
Bir Türk'ün üstelik de bilim alanında, üstelik de milletine iftira, hakaret yağdırmak durumunda kalmadan böyle bir ödülü alması beni de çok mutlu etti ama bu başarıyı -milliyetperver biri olarak Prof. Sancar milletine ithaf etse dahi- kendimize yontmaya çalışmamız ayıp, emeğe saygısızlık…
Nihayetinde, bugün, şu anda bile dünyada parmakla gösterilen bilim adamlarını "terörist" yaftasıyla müebbete mahkum eden bir ülkenin, bu hak-hukuk gaspına kâh oyu, kâh suskunluğuyla çanak tutan toplumuyuz…
Utanacağımız yerde neredeyse "onu biz yetiştirdik" diyeceğiz pişkince…