Sinan da kimmiş?
Malûmunuz matbaayı da geç keşfetmiştik, yaklaşık üç asır sonra tipo baskıya geçebildik, yani biraz geç uyandık mevzuya...
Fakat inşaat işi matbaaya benzemedi...
İnşaatı keşfetmemiz binlerce yılımızı aldı. Mısır Piramitleri'nden bu yana inşaat işiyle uğraşan insanoğlu ailesinin Athena Tapınağı Pantheon gibi yapıları inşa etmesi bizim son 15 yılda gösterdiğimiz inşaat istidâdının yanında solda sıfır mesâbesinde, civata yani bir nevi...
Romalı mühendislerin yaptığı Appian Yolu da neymiş, duble yollarımız dillere destan artık, kaç kilometre olduğunu hesapla hesaplayabilirsen, kimse çıkamıyor işin içinden...
Biraz ucundan kenarından Osmanlı el atmış bu inşaat işine... Câmiler, köprüler, saraylar falan yapmış da zevâhir kurtulmuş. Sinan isimli bir mimardı galiba yanlış hatırlamıyorsam, elinden geldiğince bir şeyler yapmaya gayret etmiş edebildiği kadar, birkaç câmi, birkaç kemer, birkaç köprü işte hepi topu bunlar. Onları da aman aman pek becerememiş zaten. Fakat tenkit etmemek lâzım, elinden gelen oymuş garibimin...
Yok efendim pandantif câmiymiş, yok efendim kuşkonmazmış falan gibisinden öylesine yapılar işte, oysa kendi gözlerimle kaç kez gördüm kuşların konduğunu, kuyruklu yalanın da böylesi!..
Sinan'ın bir eseri var İstanbul'da, Üsküdar'da Şemsi Paşa Câmii...
İçinde ben diyeyim size otuz kişi, siz deyin elli kişi namazını rahat rahat ya kılabilir ya kılamaz, o kadar yani... Aman efendim, Sinan o câmiyi Boğaz'a mücevher gibi kondurmuşmuş da, Boğaz'ın süsüymüş de öyle mübâlaalı methiyeler düzmüşler yıllardır. Ne mücevheri canım, olsa olsa Boğaz'a bir çeyrek altın olur ancak Şemsi Paşa câmiinden. Üstelik bahçesinde câmiden büyük ağaçlar var. Bu işin sonbaharı var, kışı var, karı var boranı var. Düşen yapraklar etrafı kirletiyor, onları süpürmek başlı başına bir iş. Efendime söyleyim, ağaçlarda tüneyen kuşların hem sesi namazın hûşû içinde kılınmasına mâni oluyor, hem affedersiniz dallardan aşağıya pattadanak cemaatin üzerine ediyorlar, necis olduğu için de abdest tazelemek zorunda kalıyorlar cemaat. Neymiş efendim, camlarından bakınca Boğaz görünüyormuş, fessubhanallah, yâ hû burası câmi mi Çamlıca tepesi mi? Namaz kılmaya mı geliyorsunuz buraya, yoksa manzara izlemeğe mi? Dört yüz otuz yıldır namazlar ifsad oluyor manzaranın güzelliğinden kimsenin umurunda değil. Gafletin böylesine de pes doğrusu!..
Allah'tan inşaatı keşfettik de bütün bunların önüne geçebileceğiz artık...
İnşaatla birlikte meydan düzenlemesi diye de bir şey keşfettik...
Süleymaniye Câmii'ni asfaltla kapladık, hem temizliği kolay oluyor hem yüzlerce ağaçtan görünmez hâle gelen câmi görünür hâle geldi artık...
Fatih Câmii'nde de aynı düzenlemeleri yaptık elhamdülillah...
Erzurum'da Yakutiye Medresesi'nin bahçesindeki ağaçları da temizleyip granit döşedik yerlere, Allah sizi inandırsın pırıl pırıl oldu...
Hem temizlik imandan gelmiyor mu kardeşim?
Şimdi de Üsküdar meydan düzenlemesi projemizi hayata geçiriyoruz.
Üsküdar Meydanı ve Salacak arasında bahar ve yaz aylarında sahilde gezinmek isteyen Üsküdarlılar izdihamdan rahat gezemiyorlar. İstedikleri gibi keyiflerince çekirdek çitleyemiyorlar. Sıkışıklıktan şöyle aralarına yabancıların karışmadığı ailece bir selfiyi ağız tadıyla çekinemiyorlar. Bütün bu mağduriyetlerin önüne geçmek için denize dolgu yaparak sahili genişletiyoruz. İşe denize kazık çakarak başladık mecburen. Kıyameti kopardı tabii gelişmemizi istemeyen ve çekemeyenler. Neymiş bu arada o el kadar küçük Şemsi Paşa Câmii denizden uzak kalacakmış. E kalıversin artık. Dört yüz otuz yıldır Boğaz saltanatı sürdüğü yeter Şemsi Paşa Hazretleri'nin. Biraz da halkımız Boğaz'a yakın dursun değil mi?
Ayrıca illâ ki dört rekâtta bir selâm verdiğimde Boğaz'ı görmek istiyorum diyen de gitsin Yuşa Tepesi'ne, oradaki câmide kılsın namazını, ya da geçsin karşıya Ortaköy Câmii'nde kılsın ama elini biraz çabuk tutsun çünkü biz orayı dolduracağız.
Sâhi yazıya daldım unuttum; muhafazakârlık ne demekti?
Korumak falan gibi bir anlamı vardı galiba yanılmıyorsam...