Habertürk'ten Abdurrahman Yıldırım'ın haberine göre, Şimşek "Klasik fonlama bölgemiz olan Batı ile ilişkilerimiz daha iyi. AB ile Türkiye ilişkeleri kopmayacak. Son vize krizinde de gördük ki, Türkiye-ABD ilişkileri de daha kötüye gitmeyecek. Türkiye’nin ilişkilerindeki belirsizlikleri azaltması dış kaynak bulmada bir miktar rahatlatıcı rol oynayacaktır" dedi.
Şimşek'in açıklamaları şöyle:
Dış kaynak bulmada zorlanmayacağız. Bunun birkaç nedeni var.
- Klasik fonlama bölgemiz olan Batı ile ilişkilerimiz daha iyi. AB ile Türkiye ilişkeleri kopmayacak. Son vize krizinde de gördük ki, Türkiye-ABD ilişkileri de daha kötüye gitmeyecek. Türkiye’nin ilişkilerindeki belirsizlikleri azaltması dış kaynak bulmada bir miktar rahatlatıcı rol oynayacaktır. Türkiye’nin bugün kısa vadeli olarak belli sıkıntıları olsa da, orta ve uzun vadeli geleceğinin iyi olacağı beklentisi, insanlar ve kurumları Türkiye riskini almaya yöneltiyor.
- İkinci nedenimiz, borçlanma bölgelerimizde ciddi bir çeşitlendirme çalışmasına girmemizdir. Ciddi fon birikimlerinin olduğu yeni ülkelere yöneliyoruz artık. İlk defa Rusya’da road show yaptık. Ruble cinsinden tahvil piyasasını yokladık, ilk tepkiler olumlu, 2018’de burada borçlanmayı deneyeceğiz. Bunun yanında Çin’in borçlanma pazarı Panga piyasasına da girme kararı aldık. Türkiye’de faaliyete geçen Çinli ICBC bankasının da aracılığıyla finansal ilişkilerimizi geliştireceğiz. Çin güçlü tasarrufların olduğu bir ülke. Japonya’ya gideceğiz ve Samurai piyasasından da kaynak bulma ihtimalimiz var. Ortadoğu da dünyada güçlü finansman kaynaklarından biri ve bizim de bu bölgeyle güçlü ilişkilerimiz var. Bu bölgeyi de daha fazla kullanmaya kararlıyız.
Yani geleneksel fon sağlayıcılarımıza ilaveten yeni fon sağlayıcı kaynakları da devreye sokacağız. Daha geniş bir tabandan dış kaynak sağlama yoluna gideceğiz.
- Kaldı ki, roll-over edeceğimiz dış borcun önemli bir kısmı ticari ilişki kaynaklıdır. Bu ilişki içinde bu borçların çevrilmesinde sıkıntı beklenemez.
- Politika belirsizliklerinin azalması, ekonominin çeşitli şoklara karşı dayanıklılığını ispat etmesi de Türkiye’nin yeni kaynak bulmasına katkı veriyor.
- Bu tartışma ve soru işaretleri hep Türkiye’nin yüksek borçlu olmasından değil mi?
- Aslında Türkiye yüksek borçlu bir ülke değildir. Bunun için toplam borca bakmak lazımdır. Türkiye’de tüm kesimlerin yani hanehalkı, finans sektörü, reel sektör ve kamunun toplam bocunun milli gelire oranı yüzde 144 seviyesindedir. Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler ortalaması ise yüzde 219’dur. Biz bu ortalamanın üçte ikisi civarındayız ve düşüğüz.
- Bir başka gösterge de faiz ödemesidir. Türkiye’nin toplam dış borç faiz ödemesinin milli gelire oranı 15 yıl önce yüzde 1.9 iken, 2017’nin üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 0.7’ye indi ve yaklaşık yarı yarıya düştü.
- Sorun olan özel sektörün dövizle borçlanmasıdır. Bu konuda da bir makro ihtiyati çerçeve hazırladık, onlar da bundan sonra döviz riskini daha iyi yönetecekler.
- 2018’in büyümesi ne olabilir ve bunu ne sağlayacak?
Büyüme oranının ne olabileceğini programa yazdık. Bunun dışında bir öngörüm yok, büyümeyi yüzde 5.5 bekliyoruz.
- Bunun nedenlerinden biri, 2017’de istihdamın güçlü seyretmiş olmasıdır. Eylül itibarıyla yılbaşından bu yana 1.2 milyon vatandaşımıza yeni iş bulduk. Bu rakam 2006- 2016 dönem ortalamasının 2.3 katıdır. Bu çok ciddi bir başarıdır. İstihdam artışı bu yıl tüketimi ve büyümeyi destekleyecek. Önümüzdeki dönemde de yatırım yaparak istihdam sağlamaya devam edeceğiz. İstihdamın tüketim üzerinde kredi artışı kadar önemi vardır.
- Kredi Garanti Fonu aracılığıyla geçen yıl 202 bin şirkete 210 milyar liralık kaynak kullandırdık. Kredilerin yüzde 75’ini de KOBİ’ler kullandı. Sonucu meydanda. Bu yıl da 140 milyar liralık daha kaynak kullandıracağız. Bakanlar Kurulu imzasına açıldı. Bunu da uzun vadeli sanayi yatırımları ve ihracatı destekleyerek ekonomik katma değeri maksimize edecek alanlara yönlendireceğiz.
- Kapasite kullanımları yüzde 80’e geldi. Yatırımlarda bir canlanma başladı. Yılın üçüncü çeyreğindeki makine teçhizat yatırımları yüzde 15.8 arttı. 2018’de makine teçhizat yatırımlarında artış devam edebilir. Böylece büyüme yatırımlarla da desteklenecek.
- İhracatta çift haneli artışın bu yıl da devamını bekliyoruz. Çünkü dünya ekonomisinde büyüme iyi olacak ve toplamda yüzde 3.5’in üzerinde bir oran bekleniyor. Bizim asıl ihracat pazarımız olan AB’nin ekonomisi de canlı ve yüzde 2.5’e yaklaşan bir büyüme olacak. Bunun yanında Türkiye kur üzerinden bir miktar rekabet gücü de kazanmış durumda. İhracat artışı ekonomik büyümeyi destekleyecek. Yine ihracat pazarlarındaki müteahhitlik hizmetleri ve gelirleri de destekleyici bir rol oynayacak.
- Turizm sektörü önemli oranda toparlandı. Bu toparlanmanın da devam edeceği anlaşılıyor. Turist sayısı açısından 2014’ü yakaladıktan sonra iş gelirleri toparlamaya dönecek. Büyümeye buradan da bir artış gelecek.
Bütün bu gelişmelerle büyüme 2018’de güçlü kalacak, geniş tabanlı olacak ve istihdamı destekleyici olacak.