Şimdi, Atatürk trenine binmeye çalışıyorlar

Büyük asker, devlet adamı, üzerinde yaşama şansına sahip olduğum toprakların ve ulusumun onurunun kurtarıcısı, Mustafa Kemal’in, ölümü adına düzenlenen törenleri, üşenmedim Pazar sabahı kalkıp izledim. Kimi ağlattı, kimisi güldürdü. Bu yılki anma törenlerinde, bugüne kadar görmediğim, belki de görüp de üzerinde hiç durmadığım, ya da önemsemediğim çok önemli bir farklılık, dikkatimi çekti. Belki de bana öyle geldi.
Tören için Anıtkabir’de, çelenk taşıyan askerlerin ardından yürüyen zevatı görünce, değişik bir şey fark ettim. Aranızda genç olanlar bilmez, bizim zamanımızda, yani eskiden motorlu araçların, otomobillerin iki tür plakası vardı. Bunlardan bir kısmında H, ötekisin de T harfi ardından rakamlar başlardı. Anlamı, H plakası taşıyan araçlar özel araç, yani “Hususi” . T işareti taşıyanlar da taksi ve dolmuş gibi kullanılan “Ticari” araçlardı.
Tam da, Anıtkabir törenlerini izlerken, garip ama bu taksiler arası ayrımı hatırladım. Sabah 9’da Anıtkabir’e giden grup, bana “T” , yani ticari plakalı araçları anımsattı. Çoğunun yüzünde, kerhen ve orada olmak zorunda oluyorlarmış gibi bir hava vardı. Hele, hem halk hem de kendi partisi ve muhalefetle tepişen politikacıların asık yüzü. Diyebilirsiniz ki adamlar bir anıt mezara gidiyorlar, gülecek halleri mi var yani.
Doğru. Doğru olmasına, doğru da, sabah akşam hakaret edip, eserlerini yıkıp, heykel ve resimlerini kaldırdığınız bir adamın anıt mezarına ya hiç gitmezsiniz, ya da gittiğinizde, o gün de savunduğunuz şeyleri sergilersiniz hareketlerinizle. Ama onların gidişleri de, tam bir kara mizahtı. Bu tanımlama da asker, sivil, iktidar, muhalefet ayrımı yok. Hele muhalefetteki, Atatürk’ün kurduğu parti üyelerinin, büyük önderin tüm eserlerini çaktırmadan kaldırıp, huzura çıkma cesareti. Tam parmak ısırılacak boyutta. İçlerinde en fazla rahatsız olan da, siyah gözlükler ardındaki, Erdoğan gibi geldi bana.
Ticari grubun, rutin görevini yapmaları ardından, Anıtkabir’i, bu kez “H” gurubu, yani hususiler, halk ziyareti başladı. Sizler de gördünüz, yaşlısı, genci, tatil günlerini feda ederek, kurtarıcılarını ziyaret edip, ona bağlılıklarını gösterir gibiydi. Bu insanlardaki sevgi, ekranlardan taştı, gözleri bizlerin yüreklerini buldu. Coşku ile ötekilerinin görev havası, birbiriyle çelişti. Aslında iktidarın Atamıza saldırması bir bakıma iyi olmuş gibi. Milletin kanıksadığı, olağan kabul ettiği, Atatürk sevgi ve saygısı, yeniden dirildi. Ona gösterilen düşmanlık, ona olan sevgiye, can suyu verdi. Halk Atasına yeniden sarıldı. Bakın Anıtkabir’e ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Bu 10 Kasım’ın daha önce görmediğimiz ve şimdiye kadarkilerden bir başka farkı, ’Hususi’lerle, ’Ticari’ler arasında mekik dokuyan, yalaka basında da ortaya çıktı. Sanki Atatürk adına yeni bir kampanya başlattılar. İktidar yalakalığı ile geçinen, daha doğrusu beslenen, bu grup, aniden büyük değişime girmiş gibiydi. Onun evliliğinden, içki sofrasına kadar uzanan diller, bu kez, Mustafa Kemal’in büyüklüğünü, getirdiği devrimleri ve onun halkına ne kadar yakın olduğunu anlatmaya başladı.
Ben bu durumu, daha önce AKP ile işbirliği yapanların, telaş içinde iktidarla yollarını ayırdıklarını kanıtlamak için, Mustafa Kemal’e sığınmaya çalışmaları gibi değerlendirdim. Hele hele, iki ayyaş esprisini ortaya atanların, konuşmasında “herkese göre bir Atatürk yoktur” sözleri sanki konuşmacının bu durumun farkına vardığı izlenimi verdi.
Sevgili okurlarım, geçen hafta da yazdığım gibi AKP içinde çözülme başlamıştır. Arınç olayı bir ayrışma başlangıcı değil, ayrışmanın saklanamayan yüzüdür. AKP’ye destek veren kalemler, bir bir eleştiriye yöneldi. Aynı ANAP’ta, Özal döneminde yaşadığımız gibi. Çıkar için bir araya gelenler, çıkarlarını tehlikede görünce, merkezden uzağa kaçıp, çıkarlarını koruyacak yeni merkez ararlar. Bu Türk siyasetinde bir gelenek.
Bu arada Türk ekonomisi tehlike sinyalleri vermeye devam ediyor. Yatırım konusunda, Dünya Bankası tarafından yayınlanan, yeni raporda, geçen yılki kötü durumda bir ilerleme olmadığı sergileniyor. Ama bizim holding yandaşı ekonomi yorumcularımız, nedense bu durumu, gene Amerikan ekonomisine bağlayacaklardır. Amaç, patronların hisse senetleri düşmesin. Türkiye, karanlık bir tünelin içinde, kurtuluş ışığını gördü. Bu tünelden çıkış ise gene Türk halkının azmine kaldı.

Yazarın Diğer Yazıları