Silme baştan!
Erkan Mumcu, hukuk eğitimli tekstilciydi; Millî Eğitim Bakanı (2002-2003) yapıldı. İlk işi "müjde"yi vermek oldu:
- Sistemi sil baştan değiştiriyoruz.
Hüseyin Çelik, edebiyat eğitimli "Yeni Osmanlılar" üzerine çalışan bir akademisyendi; Millî Eğitim Bakanı (2003-2009) yapıldı.
İlk işi "müjde"yi vermek oldu:
- Öncelikle sistem problemli. Tamamen değiştiriyoruz.
Nimet Baş, hukuk eğitimliydi, avukattı; Millî Eğitim Bakanı (2009-2011) yapıldı.
İlk işi "müjde"yi vermek oldu:
- Sistem eski. Değiştiriyoruz.
Ömer Dinçer, işletme eğitimli akademisyendi; Millî Eğitim Bakanı (2011-2013) yapıldı.
İlk işi "müjde"yi vermek oldu:
- Böyle sistem olmaz. Değiştiriyoruz.
Nabi Avcı, idari bilimler eğitimli iletişimci, akademisyendi; Millî Eğitim Bakanı (2013 - 2016) yapıldı.
İlk işi "müjde"yi vermek oldu:
- Sistem çok sıkıntılı. Değiştiriyoruz.
İsmet Yılmaz, denizcilik, makine ve hukuk eğitimli mühendis ve müşavir avukattı; Millî Eğitim Bakanı (2016-2018) yapıldı.
İlk işi "müjde"yi vermek oldu:
- Böyle sistem mi olur! Sistemi değiştiriyoruz.
***
Sonuç -ÖSYM açıkladı- :
Üniversite Temel Yeterlilik sınav sonuçlarında;
Türkçe'de doğru soru ortalaması: 16.179
Sosyal Bilimler'de doğru soru ortalaması: 6.003
Temel Matematik'te doğru soru ortalaması: 5.642
Fen Bilimleri'nde doğru soru ortalaması: 2.828
***
Veliler, dil altı haplarını almak dahil gerekli ön hazırlığı yaptılarsa şimdi de Alan Yeterlilik Sınavı'nın doğru ortalamalarını aktarıyorum:
Türk Dili Edebiyatı: 4.743
Tarih-1: 1.617
Coğrafya-1: 2.271
Tarih-2: 1.465
Coğrafya-2: 2.856
Felsefe Grubu: 2.017
Matematik: 3.923
Fizik: 0.467
Kimya: 1.109
Biyoloji: 1.669
Bu sayılar ne anlama geliyor biliyor musunuz?
Çocuğunuzu ekmek almaya fırına yollasanız para üstünü hesap edemeyecek durumda!
Kezzapla ketçabı ayıramayacak durumda!
Ana dilini okuyup yazamayacak en fenası anlayamayacak durumda!
Bu sayılara göre;
Bakmayın adındaki "yeterlilik" etiketine, aslında hiç ama hiç yeterli olmayan yüzbinlerce öğrenci yerleşecek üniversitelere!
Baraj mı diyorsunuz?
Siyasetteki ittifak gibi eğitimde de barajı sıfırlayan bir "ek kontenjan" var nihayetinde!
***
LGS rezaleti de tüy dikti malum;
Okul not ortalaması 90'ın üzerinde olan sayısız çocuk herhangi bir okula yerleştirilemedi!
Bir o kadarı, çok yüksek not ortalamaları ve çok yüksek sınav puanlarına rağmen "meslek liseleri"ne yerleştirildi!
Ve ironik/trajik biçimde onlardan çok daha düşük puan alan on binlerce öğrenci de adrese dayanarak(!) Anadolu Liseleri'ne yerleşti!
Bu çocukların, üniversiteye giriş sınavı gibi "bu yıl istediğim yer olmadı, seneye bir daha denerim" demek şansı da olmadığına göre, ne yapacaklar?
***
Memleketin, "Eğitim Bilimleri" eğitimi olan, "eğitimci" yeni Millî Eğitim Bakanı'na "silme baştan", silginin biraz taşması demek milyonlarca çocuğun geleceğinin silinmesi demek istiyorum ama veriler ortada!
O yüzden...
"Sil baştan" yapmak kaçınılmazsa hiç değilse bundan sonrası hiçbir yeni bakan, iktidar tarafından keyfe keder "silinemeyecek" şekilde yazılsın lütfen!
***
"Cazip"
Türümüzün, elinde 40 milyar doları bulunan bir grubun, gelip bu parayla ülkesindeki şirketlerin dörtte birini satın alabilmesine, "yaşasın ne kadar da cazip bir ülkem var" diye sevinebilen örneğine, kısaca MÜSİAD Başkanı diyoruz!
Ve kendisine acilen bir TDK Sözlüğü edinip "cazip" kelimesinin anlamına bakmasını tavsiye ediyoruz!
Bu arada merak eden vardır belki;
Neyse ki hâlâ şirketlerinin dörtte biri 40 milyar dolara kapatılabilecek kadar "cazip" bir ülke de değiliz! Şirketlerinin dörtte biri 54-55 milyar dolara kapatılabilecek ama zaten bunların da üçte ikisi çoktan "kapatılmış(!)" bir ülkeyiz!
***
O da mı "siyasi manevra"ydı?
Eli boşta olan arkadaşlardan rica ediyorum…
Meral Akşener'in, 24 Haziran seçimlerinin "başarısızlığının(!)" bütün sorumluluğunu üzerine alarak, Olağanüstü Kurultayı toplama ve bir daha aday olmama kararı almasına rağmen partililerce "aday" gösterilecek olmasını ti'ye alan, durumu, olmayan bıyıklarının altından "yemiyoruz bu numaraları" pozu keserek yorumlayan ve son tahlilde çok üst düzey, entelektüel bir tespitte bulunarak Akşener'in aday olmayıp da aday gösterilecek olmasına "siyasi manevra" diyen bir "yorumcu" var...
Bu yorumlarını, "MHP'nin siyasi görüşünü sonuna kadar benimsemiş ülkücü gazeteci" sıfatıyla yaptığı için -yoksa hiç böyle bir karşılaştırma yapıyor değilim- bir zahmet kendisine hatırlatabilir misiniz;
2002 seçimlerinde, MHP'nin yaklaşık 10 puanlık bir oy kaybına uğrayarak, beklenenin çok altında oy alması ve baraj altında kalmasından sonra, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de "MHP Genel Başkanı olarak sorumluluk şahsıma aittir. MHP'yi, 2003 yılında toplanacak büyük kurultayda yeni bir yönetime kavuşturmak görevim olacaktır" demiş, aday olmayacağını açıklamış ve 2003 kurultayında da "delegelerce aday gösterilerek" yeniden Genel Başkanlığa seçilmişti...
Bu, "MHP'nin siyasi görüşünü sonuna kadar benimsemiş ülkücü gazeteci"ye göre, Sayın Bahçeli'ninki de "siyasi manevra" mıydı?
Tamam televizyon yöneticilerinin de işi zor, ekranları allameicihanlarla donatmalarını beklemiyoruz ama hiç değilse "bir bilen" diye konuşturduklarınız, söylediği lafın nereye gideceğini hesap edecek kadar asgari birikime sahip olsalar!