Sığınmacılar sorunundaki duyarsızlık
Sığınmacılar konusunda her gün yeni bilgiler geliyor. Ülkeye kaçak yollarla giren sığınmacıların sayısı gittikçe artıyor. Bu konuda sınır güvenliğine ilişkin tedbirlerin çok üst seviyede alındığı ve sosyal medyada çıkan görüntülerin aslının olmadığı söylense de önemli bir kısmının doğru olduğu anlaşılıyor. Kaçak görüntülerine her gün bir yenisi ekleniyor. Olaylar kamuoyunda endişe yaratıyor.
Büyük şehirlerde sığınmacıların oluşturduğu gettolar ürperti vericidir. Belirli semtlerde nüfus çoğunluğu oluşturmuşlardır. Buralarda yaşayanlar görüntülerden ve sıklıkla çıkan olaylardan rahatsızlık duymaktadır. Sınır şehirlerindeki durum ise daha da endişe vericidir. Sığınmacılar zaman zaman Türkiye aleyhinde açıklamalar ve eylemler yapmakta, bölgeye sahip olmaya kadar ileri giden söylemlerde bulunmaktadır.
Bazı bölgelerde Arapça ikinci dil, hatta birinci dil durumuna gelmiştir. Konuşmalar, tabelalar, birtakım ilan ve yazılar üzüntüyle izlenmektedir.
Konu Suriyeli sığınmacılarla da sınırlı değildir. Başta Afganistan olmak üzere Pakistan, Irak, Bangladeş, Sudan gibi ülkelerden gelen ve benzer şekilde hareket eden, çoğu kaçak olan göçmenler de vardır. Bunlardan bir kısmı Türkiye’de kalmak, önemli bir kısmı da Avrupa’ya geçmek için gelmiştir. Avrupa’nın endişesi de budur.
Özellikle Afgan ve diğer kaçakların genç ve dinamik nüfus olması, ailelerini kendi ülkelerinde bırakarak gelmeleri dikkat çekmektedir.
Suriyelilerin geri dönüş söylemleri
Suriye’den göç 2011’de başlamıştır. Devam etmektedir. Artık bunların savaştan kaçtıklarını söylemek mümkün değildir. Suriye’de hayatın çoktan normale döndüğü bilinmekte/görülmektedir.
Yetkililer tarafından, bir kısmı son deprem nedeniyle sığınanlar dâhil, bugüne kadar 500.000 kadar Suriyelinin ülkelerine geri döndüğü açıklanmıştır. Bir milyon Suriyelinin daha ülkelerine dönmelerinin planlandığı da ifade edilmiştir.
Ancak halen legal ve illegal Suriyeli sığınmacı sayısının 6 milyona yakın olduğu ve geçen süre içinde yüksek doğurganlık oranıyla sayılarının gittikçe arttığı bilinmektedir. Doğanların mevcudu, giden ve gitmesi planlanandan fazladır. Türkiye’deki doğurganlık oranının 1.3, göçmen Suriyelilerin ise 5.3 olduğu göz önünde tutulduğunda, karşılaştığımız demografik yapı tehlikesi açık olarak ortadadır.
Göçmenlerin iş yerlerinde ucuz ve kaçak olarak çalışmasıyla istihdamı sorunlu hale getirdiği, merdiven altı atölyeler kurdukları, önemli bir kısmının vatandaş olduğu, olmaya da devam ettiği bilinmektedir. Kendilerine eğitimde, sağlıkta, ticaret ve vergide, istihdamda imtiyaz tanındığı için gitmeye pek istekli olmadıkları, zaten yönetimin politikasının da, onları göndermeye meyilli olmadığı anlaşılmaktadır.
Avrupa Türkiye’yi destekliyor
Sığınmacılar konusunda, özellikle İran ve Suriye sınırından geçenlerin durumu dikkate alındığında, Türkiye’nin açık kapı politikası uyguladığı izlenimi vardır. Bugüne kadar ülkeye kayıtlı ve kaçak olarak giren ve halen ülkede bulunan sığınmacı sayısının ne kadar olduğu bilinmemektedir. Toplam sayının, çeşitli kaynakların söylemlerine göre 12 milyon civarında olduğu ve bu anlayışla daha da artabileceği beklenmektedir.
AB, sığınmacıların Türkiye’de kalması için parasal destek vermektedir. İngiltere’nin de 3 milyon sterlin yardım gönderdiği bilinmektedir. Aleyhimize çalışan Geri Kabul Anlaşması’na dört elle yapıştıkları ve Türkiye’ye destek oldukları, hatta Yunanistan’ın bile ülkelerine yasadışı düzensiz göçü önlediği için övgüler yağdırdığı görülmektedir.
Avrupa çıkarlarını göz önünde tutarak, göçmen konusunda sert tedbirler almaktadır. Hatta Türkiye’deki göçmenlerden T.C. vatandaşlığı alanların ilticalarını önlemek için, önce tutuklayıp sonra da Türkiye’ye iadesini ön gören yasalar çıkartmaktadır. Bu durumda Türkiye’nin kendi çıkarlarını gözetmemesini anlamak mümkün değildir.
***
Düzensiz göç devam etmektedir. Tehlikenin büyüklüğü dikkate alınarak konu gündemde tutulmalıdır. Ülkeden batıya eğitimli ve donanımlı insanlarımız gitmektedir. Gelenlerin durumu ise malumdur.
Kriminal vakalar, toplumun huzurunu bozan, her yerin işgal edildiği algısını yaratan görüntüler, rahatsızlık ve sıkıntı yaratmaktadır. Ekonomik, sosyal, kültürel ve demografik yapımız bozulmaktadır.
Konu insani boyutları aşmıştır. Türkiye göçmen deposu olarak görülmektedir. Gelişmiş ülkeler kendilerini bu dalgadan uzak tutarken, Türkiye'ye kontrolsüz ve düzensiz göç edenlerin durumu artık beka sorunudur. Ülke bunu kaldıramaz.
Bu konuya, ulusal çıkarlarımız ve bekamız gereği en yüksek derecede duyarlılık göstermemiz ve gereken tedbirleri acilen almamız kaçınılmazdır.