Sigarayı teşvik suçtur
Sağlık eski Bakanı Bülent Akarcalı, Hürriyet magazin yazarı Onur Baştürk'ün geçtiğimiz pazartesi yayımlanan yazısında "sigara içmeyi özendirdiğini" savunarak, bunun "suç" olduğunu hatırlatıyor:
"Özellikle genç kızlarımızı sigara içmeye özendirici nitelikli bu bir yazıyı yazmakla kalmayıp, sigara içmeyi teşvik edercesine Uluslararası Sigara Kartelleri tarafından hazırlanmış bir video'nun da bilgisini vermiş.
Bu yazı mevcut yasalarımıza göre tam bir suçtur.
(...) Köşe yazarı kim olursa olsun, önce müessesesinin ve okurunun çıkarını düşünmekle sorumludur..."
*
Mensubiyet şuuru
İçinden geçtiğimiz sıkıntılı günlerin ancak "milli heyecanı yüksek tutarak" atlatılabileceğine inanan MHP MYK üyesi Özcan Pehlivanoğlu toplumda "milli mensubiyet şuuru"nun oluşturulmasına ihtiyaç olduğunu not düşüyor:
"...Türk Milletine bağlılığımız her türlü mensubiyetin üzerinde olmalıdır ve bu durum her ortamda çok kesin bir dille ifade edilmelidir. Eğer millet varsa ordu, polis, devlet, yargı, eğitim, sağlık vardır. Adı, sanı ve şanı belli bir millet değilseniz, bu ülkede hiç bir şekilde yaşam olanağı olmaz.
Üzerinde yaşadığımız toprak parçasının üzerinde yaşayan milletin adı, hangi etnisiteye bağlı olursanız olun, unutmayın; "Türk Milleti"dir. Vatanın da, devletin de tek sahibi odur. Bizler de onun mensubu olmakla gururluyuz. Ve onu yani "Türk Milleti"ni yaşatmak için can değil her türlü varlığımızı çekinmeden harcarız.
Evet Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı, Trabzonlu, Bursalı, Rizeli, Siirtli, Diyarbakırlı olabiliriz, takımlarımızı tutabilir ve diğer mensubiyetlerimizi sevebiliriz, ancak bizi yaşatacak olan yegane zenginliğimiz "Büyük Türk Milleti"ne olan mensubiyetimizdir.
Türkiye'yi, Türk Milletine mensubiyet konusunda yüksek bir şuur içinde olanlar düzlüğe çıkartacaktır. Bunu bilin ve sizler de hissetmeye, düşünmeye ve her ortamda "Ne mutlu Türk'üm diyene" diyerek göğsünüzü gere gere konuşmaya başlayın. Çünkü gurur duyulacak aziz bir milletin evladısınız!"
*
Faturasını kim ödeyecek
Harun Kılıç, -manevi zararı ödemek mümkün değil ama- terör örgütünün yol açtığı maddi zararın telafisi için atılması planlanan adımların faturasının kime ödetileceğini soruyor;
Sorumlularına mı, vatandaşa mı?
"... Bir zamanlar müzakereye oturduğu, yaptığı eylemlere ve hatta şehirlerde yapılanmalarına, silahları depolamalarına dahi göz yumup; üstüne "terörist" bile diyemediği bölücü örgüte, onun meclisteki uzantılarına ağzına ne geldiyse söyledi.
Bu arada PKK terör örgütü gözümüzden bile sakındığımız evlatlarımızı birer birer ve genellikle de arkadan haince vurarak şehit etmeye başladı.
AKP iktidarının dayattığı "çözüm süreci" denilen meşum süreçte Güneydoğu'da 20 kadar ilçede devlet hâkimiyeti çoktan örgütün eline geçmiş. Belediyelere aktarılan paralar örgüte aktarılmış. Hendekler ile sınıra tüneller kazılmış, yollar mayınlanmış, bubi tuzakları kurulmuş.. Şu son birkaç ay içerisinde Kıbrıs Harekâtı'nda verdiğimiz şehit kadar kaybımız olmuş ve kınalı kuzularımızı toprağa vermişiz.
Yaklaşık 6 aydır buralarda tam hâkimiyet sağlanmadığı gibi şehirler harabeye dönmüş, birçok vatandaşımız yerinden yurdundan olarak, göç etmek zorunda kalmıştır.
... Çok cüzi üstelik her hangi bir kaybına neden olmayan para için bizi sıkıştıran ve hatta tazmin ettiren devlet. Yanlış politikalar sonucunda verdiğimiz bunca canın hesabının bedeli zaten asla ölçülemez de.. Savaş sonrasını anımsatan şehirlerin onarımı ve vatandaşın kayıplarının telafisi için ödenecek maddi bedeli ile bunca masrafın parasını bu işin müsebbiplerinden tahsil edilmesi gerekmiyor mu?
Bence gerekiyor ve bunun için derhal ayakkabı kutularına saklanan yada kısık sesle eritilmesi planlanan paraların (yargı denetiminden kaçırılan) sahiplerine veya onların emriyle kamyonetlerle parayı götürenlere yönelmek gerekiyor!
Hukuki ve siyasi boyutlarını da ayrıca ele almak gerekiyor, çünkü birinci derecede mes'ul bunlardır!
Hem ne diye başkalarının yaptığı zararların faturasını biz ödemek zorundayız ki?"