İHA’nın haberine göre; İnternet üzerinden araştırılan hastalıklara inanmak hasta hissedince en sık yapılan yanlışlar arasında bulunmasıyla dikkat çekti. Hastalık araştırma hem hastaları hem de doktorları olumsuz durumlara sokmakta olduğu vurgulandı. Siberkondri, internete bağımlı ve takıntılı insanların yakalandığı bir hastalık olduğu biliniyor.
Uzman Psikolog Tülinay Seçkin, internetten bulaşan “siberkondri” hastalığına dikkat çekerek şu uyarıları yaptı:
“Siberkondrik kişiler, yaptıkları araştırmada içinde bulundukları duruma teşhis koymaya çalışabiliyorlar. Bu da tıbba karşı bir güvensizlik oluşmasına, doktor-hekim arasında güvensizlik oluşmasına sebep oluyor”
SAĞLIK ANKSİYETESİNE NEDEN OLUYOR
Siberkondrinin internetten bulaşan hastalık olduğunu açıklayan Psikolog Seçkin, kişilerin internette takıntılı bir biçimde sağlık bilgisi araması sonucu bunun bir döngüye dönüştüğüne ve sağlık anksiyetesine neden olduğuna dikkat çekti.
Seçkin, “Çünkü orada bulduğu bilgilerin gerçekte doğru olduğunu düşünüyor ve takıntılı bir biçimde sağlık bilgisi aramaya başlıyor. Siberkondrik kişiler, yaptıkları araştırmada içinde bulundukları duruma teşhis koymaya çalışabiliyorlar. Bu da internetten buldukları bilgilerle kendilerini tedavi etme yoluna kadar gidebiliyor ve tıbba karşı bir güvensizlik oluşmasına, doktor hasta arasında bir güvensizlik oluşmasına sebep olabiliyor. Sağlık anksiyetesi olumsuz yönde etkiliyor” ifadelerini kullandı.
İNTERNET SİZİ ANLAYAMAZ
Seçkin, sağlık enformasyonunun, dijital ağlarda sağlık alanında uzman olmayan kişilerin içerik üretmesine sebep olabildiğini belirterek, “Örneğin YouTube kanalları veya oluşturulan bloglar, sosyal medya grupları da buna dâhil. Bunlar aslında içerik ürettiklerinde içinde olan bilgi kirlilikleri, insanlar anksiyete yaşadıklarında o bilgiler doğru olmasa da yaşadığı kaygıdan dolayı istemeden de olsa oradan içerikleri alıp uygulayabiliyorlar. Bu da sağlık durumlarının kötüye gitmesine sebep oluyor. Şunu bilmekte fayda var. İnternet arama motorları bir hastane ya da doktor değildir. Klavye de bir iki tık sonucu sizi kısa sürede bir sürü bilgiye boğabilir. İnternette bu noktada herhangi bir testin, bir laboratuvar uygulamasının olmaması da önemli. Aynı şekilde sizi anlayamayan internetin dili yoktur, şefkat göstermez. Sizin elinizi tutamaz, sizinle birlikte üzülemez. Duygularınızı herhangi bir şekilde anlayamaz, sizinle empati kuramaz. İnternetin böyle bir dili yoktur” ifadelerini kullandı.
YANLIŞ TEŞHİS KONULMASINA NEDEN OLABİLİYOR
Seçkin, internetin bu noktada tıbbi bilim noktasında çok fazla güvenilmez olabildiğini ve gereksiz bir anksiyete artışına da neden olabildiğinin altını çizdi.
Bazen de doktorların yargısını sorgulayabilme noktasına gelebildiğini ifade eden Seçkin, sözlerini şu şekilde bitirdi:
“İNTERNETTEKİ KİŞİLER SİZE VERİLEN BİLGİLERDEN SORUMLU DEĞİL”
“Bu noktada hastalıktan daha riskli hastalıkların tanısını insanlara koyabiliyor. Bu da internet aramalarında kişileri kısa sürede bilgiye boğup siberkondriyi tetiklemesine sebep olabiliyor. Bununla ilgili şöyle bir bilimsel araştırma yapılmış. Amerika’da 2012 yılında Pew Araştırma Merkezinde insanların yüzde 35’i internetten bulduğu tıbbi tanımları araştırmış. Sadece bunların yüzde 41’ine gerçek tanı konulmuş. Yüzde 2’si hekimlerin kendisini kısmen doğruladığını söylemiş. Yüzde 57’sine ise hatalı teşhis konulmuş.
Eğer sağlık söz konusuysa, her 100 tahminden 59’unun yanlış ya da kısmen hatalı olması kabul edilebilir bir durum değildir. İnternetteki kişiler size verdikleri bilgiden sorumlu değildir. Bu bilgilerden sorumlu olmayabilirler ya da o şekilde davranabilirler. Ama kişiler internetten arama yaptığında yaptıkları tek şey kendi ön yargılarını tatmin etmek oluyor. İnternet kısa sürede birçok bilgiye boğduğu için insanların işine daha kolay gelebiliyor.”