Sevr'i bilmek Lozan'ı anlamak (6)

Sevr'i bilmek Lozan'ı anlamak (6)

Başkent bile top menzilindeydi

Bölgedeki siyasi gelişmeler ya görmezden geliniyor ya da açıkça inkar ediliyordu.

Osmanlı Hükümeti bu tasarıya 25 Haziran 1920'de cevabını sundu. Bu cevabî yazıda, Osmanlı Hükümeti, sürekli olarak "Paris Barış Konferansı'nın adalet ve hak duygu düşüncesi ile hareket edeceğinden emin olduğunu" vurgulamış; "Konferans Başkanı'nın yüce bir hak gözetirlik duygusuyla Osmanlı Devletinin salt yabancı baskılarla savaşa girdiğini kabul ettiğini, bu durumun barış koşullarını etkileyerek, Osmanlı Devletine diğer devletlere önerildiği kadar ağır koşullar dayatılamayacağı umudunda olduklarını, Osmanlı Devletinin savaşı ve acılarını yabancı topraklara götürmediği ve Osmanlı orduları yakıp-yıkma suçları işlemediği için Versailles'de büyük katkısı olan bu unsurların Osmanlı Devletinin barış antlaşması koşullarını etkilemeyeceğini düşündüklerini, ancak böylesine haklı olan bu umudun boşa çıktığını, kendilerine diğer yenik devletlerden çok daha ağır koşullar yüklendiğini" belirterek, "Osmanlı Devletinin hiç olmazsa eski müttefikleriyle eşit ölçüde işlem görmesi gerektiğini, bu tasarının kapsadığı göze çarpıcı eşitsizliği yalnız 12 milyonluk Türk değil, tüm İslam dünyasının yüreği sızlayarak duyacağını" da vurgulamıştır.

 "Gerçekte Devletin bütünlüğü, Ermenistan ve Hicaz'ın özgür ve bağımsız devletler konumuna getirildiği, Irak, Filistin ve Suriye'nin mandater devletlerin koruyuculuğu altında bağımsız devlet biçimine sokulmuş büyük iller olarak ayrıldığı, İngiltere yararına Mısır, Süveyş ve Kıbrıs'ın Osmanlı Devletinden çekip alındığı, Libya ve Akdeniz adaları üzerindeki tüm haklardan vazgeçilmesi istenmekle kalmayıp, Doğu Trakya ve İzmir yörelerinden de yoksun bırakıldıklarını, bunun Yunanistan yararına yapılacağını, Kürdistan'ın ayrılması hazırlandığı için, ülkenin geri kalan kısmının etkinlik bölgelerine bölündüğü, Devletin yüzölçümünün ve halkının üçte ikisini kaybedeceği, bununla kalmayıp Osmanlı Devletinin bağımsızlığına en ağır saldırılar içerdiği, İstanbul'da Padişah ve Osmanlı Hükümetinin yanında, kurulacak Boğazlar Komisyonunda Bulgaristan'ın bile temsilcisi varken Osmanlı Devletinin temsilcisi olmayacağı, uluslararası işgal kuvvetleri komutanlığına Osmanlı jandarmasının bağımlı tutulduğu, herhangi bir saldırıya karşı savunmada bulunmak olanağının ellerinden alınarak başkentin bile top menzili içinde bulundurulacağı, yasama, yürütme, yargı, maliye, ticaret alanlarındaki geniş saldırılarla, Osmanlı Devletinin iç ve dış bağımsızlığın tüm koşullarından yoksun edilerek uluslararası hak ve adalete, mantık ve hukuka aykırı bir durum yaratıldığı, tüm bir ulusu köleliğe mahkûm etmenin, politikaları her zaman gönül yüceliği dolu düşüncelerden ve özgürlük sevgisi ilkelerinden esinlenmiş olan ulusların duygularına kesinlikle aykırı düşeceği, bu nedenle Türk ulusunun iyi karşılanacağından kesinlikle umutlu olarak, barışı içtenlikle hak ve adalet temeline dayandırmak isteyen ulusların en soylu duygularına başvurulduğu" belirtilerek Osmanlı teklifleri sıralanmıştır:

"Ulusların kendi yazgılarına egemen olma hakkı tanınmakta, bu ilkenin hakkıyla uygulanması, halkın sayısına ilişkin inceleme yapılmasını gerektirecek olursa, bu incelemenin uluslararası kurullara gönderilmesi şimdiden kabul edilmektedir. (Devam edecek)