“Gerçekte Devletin bütünlüğü, Ermenistan ve Hicaz’ın özgür ve bağımsız devletler konumuna getirildiği, Irak, Filistin ve Suriye’nin mandater devletlerin koruyuculuğu altında bağımsız devlet biçimine sokulmuş büyük iller olarak ayrıldığı, İngiltere yararına Mısır, Süveyş ve Kıbrıs’ın Osmanlı Devletinden çekip alındığı, Libya ve Akdeniz adaları üzerindeki tüm haklardan vazgeçilmesi istenmekle kalmayıp, Doğu Trakya ve İzmir yörelerinden de yoksun bırakıldıklarını, bunun Yunanistan yararına yapılacağını, Kürdistan’ın ayrılması hazırlandığı için, ülkenin geri kalan kısmının etkinlik bölgelerine bölündüğü, Devletin yüzölçümünün ve halkının üçte ikisini kaybedeceği, bununla kalmayıp Osmanlı Devletinin bağımsızlığına en ağır saldırılar içerdiği, İstanbul’da Padişah ve Osmanlı Hükümetinin yanında, kurulacak Boğazlar Komisyonunda Bulgaristan’ın bile temsilcisi varken Osmanlı Devletinin temsilcisi olmayacağı, uluslararası işgal kuvvetleri komutanlığına Osmanlı jandarmasının bağımlı tutulduğu, herhangi bir saldırıya karşı savunmada bulunmak olanağının ellerinden alınarak başkentin bile top menzili içinde bulundurulacağı, yasama, yürütme, yargı, maliye, ticaret alanlarındaki geniş saldırılarla, Osmanlı Devletinin iç ve dış bağımsızlığın tüm koşullarından yoksun edilerek uluslararası hak ve adalete, mantık ve hukuka aykırı bir durum yaratıldığı, tüm bir ulusu köleliğe mahkûm etmenin, politikaları her zaman gönül yüceliği dolu düşüncelerden ve özgürlük sevgisi ilkelerinden esinlenmiş olan ulusların duygularına kesinlikle aykırı düşeceği, bu nedenle Türk ulusunun iyi karşılanacağından kesinlikle umutlu olarak, barışı içtenlikle hak ve adalet temeline dayandırmak isteyen ulusların en soylu duygularına başvurulduğu” belirtilerek Osmanlı teklifleri sıralanmıştır:
“Ulusların kendi yazgılarına egemen olma hakkı tanınmakta, bu ilkenin hakkıyla uygulanması, halkın sayısına ilişkin inceleme yapılmasını gerektirecek olursa, bu incelemenin uluslararası kurullara gönderilmesi şimdiden kabul edilmektedir.
- Devlet, Ermenistan’ın I918’de özgür ve bağımsız bir devlet olarak Osmanlı Devleti’nce tanındığını burada doğrular. Hicaz, Ege ve Akdeniz adaları, Kıbrıs, Süveyş kanalından, Suriye, Irak, Filistin, Mısır’dan vazgeçer.
- “Ermenistan sınırına bitişik Türk topraklarının askerden arındırılması, Kürtlere yerel özgürlük” ilkeleri kabul edilmiştir.
- “Hicaz’ın elden çıkması, Padişahın Halife sıfatıyla Mekke ve Medine’deki kutsal yerler üzerindeki asırlardır tüm İslam dünyasınca kabul edilen yetki ve ayrıcalıklarından vazgeçmesini gerektirmez ve sürre alayının gönderilmesine devam edilecektir”. Bu cümle bölgedeki siyasi gelişmelerin görmezden gelindiğini ya da inkârını açıkça göstermektedir.
İtilâf Devletleri, hazırladıkları tasarı üzerinde, ” Boğazlar Komisyonuna bir Osmanlı temsilcisinin alınması dışında hiçbir değişiklik yapmayacaklarını “ belirterek, antlaşmanın imzası için Osmanlı delegelerine 27 Temmuz’a kadar süre verdiler: “Eğer Osmanlı Hükümeti antlaşmayı imzadan kaçınır veya Antlaşmanın maddelerinin yürütülmesini sağlamak konusunda güçsüz bulunursa, Müttefikler bu kararı yeniden inceleyecek ve bu defa Türkiye’yi Avrupa’dan sonsuza dek kovmak durumuna girebileceklerdir. Osmanlı Devleti’ne bu antlaşmayı kesinlikle kabul etmesi için 10 gün süre verilmiştir”.