Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

Sevimsiz kavramlarımızdan, “ASİMİLASYON”

Ülke bütünlüğü ve devletin temel yapısını hedef alan saldırılardan biri de, “asimilasyon” uygulandı iddiasıdır. Bu iddia önceki yazımızdaki etnik ve dini grupların kurucu unsur yapılmayışını “inkarcılık” sayan suçlamanın devamı niteliğindedir. O bakımdan birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bunlara göre; Türkiye Cumhuriyeti Türk Milleti esasına göre kurulduğundan, bu “milleti yaratması” gerekiyordu. Adına da “millet inşası” projesi denildi. Ülkedeki “Kürt, Arap, Gürcü, Laz, Roman, Boşnak” gibi topluluklar, dikkate almadı ve “asimilasyon” a tabi tutuldu. Herkes “Türk” sayıldı. Yerel diller ve kültürler dışlandı, unutturulmaya çalışıldı. Devletin yapısı Türk hukuk, kültür ve diline göre düzenlendi.
Gerçekleri saptıran bu ağır suçlamaları cevaplandıralım.
Önce “asimilasyon” nedir ona bakalım. Hukuki bir tarifi yoktur. Biyolojik anlamı özümlemedir. Sosyolojideki karşılığı, birlikte yaşayan farklı grupların, zaman içinde dominant/baskın kültürle bütünleşmesi, uyumu demektir. Evlilik, ticaret, komşuluk gibi hayatın her alanında kurulan birliktelikler kaynaşmayı sağlıyor. Uyum ağırlıkla tek taraflı işliyor. O bakımdan toplum ilişkilerinde ideolojik kalıpların geçerliliği, hemen hemen yok gibidir.
Nitekim bölücü isteklere karşı yerel dillerde kurslar, üniversitelerde bölümler açıldı, ilgi görmedi. Ana, çocuğuna ana dilini yeterince öğretmediği için bu görev devletten bekleniyor.
Tabii uyum “entegrasyon” demektir. Eğer zorlama varsa, o zaman “asimilasyon” dan bahsedilebilir. Bin yıllık ortak tarihi olan insanlara, “asimilasyon” uygulandı demek iftiradır. Her devletin dilini vatandaşına öğretmesi ise görevidir ve hakkıdır. Dünyamızın bu gerçeğine “asimilasyon” denemez.

***


Türk Milleti Cumhuriyet döneminde inşa edilmemiştir. Binlerce yıllık muhteşem bir geçmişi vardır. 18 ve 19.yy’da yaşanan felaketler sebebiyle milleti millet yapan maddi ve manevi değerlerde meydana gelen ciddi çöküntülerin tedavisi gerekiyordu. Cumhuriyet idaresi bunu zaruri ve milli bir görev bildi. Yapılan proje de bunun içindir. Belli ölçüde başarılı da olmuştur.
Bu ülkede etnik gruplara mensup bireyler, bin yıldır birlikte yaşadıkları Türk Milletinin eşit haklara sahip şerefli üyeleri olmuşlardır. Sadece vatandaş olarak değil, sosyolojinin kanunlarına göre de milletleşme gerçekleşmiştir. Dini bir, Dili bir, Kültürü bir, Hukuku bir, örfü-adeti bir, şarkısı türküsü bir, Düğünü Derneği bir, hasılı her şeyi bir olmuştur. Bir Millet olma budur.
Çağımızda millet ve eşit birey esasına göre kurulan egemenliklerde; devletin hukuku, kültürü, dili gibi kurucu değerleri birdir. Osmanlıda da böyleydi. Bugün köken farklılıklarını ileri sürerek bir olan bu milleti ayrıştırmaya kalkmak, ırkçılıktır. İlmen ve dinen suçtur. Haçlı projesidir.
Devlet çok dilli, çok kültürlü, çok etnikli/ırklı ve çok dinli olmalı demek bilgisizliğin değilse, kötü niyetin eseridir. Bölücülüktür. Her ülkede var olan yerel diller ise, devletin hukukuna asla sokulamaz. Ama günlük hayatta serbestçe yaşanır.
Cumhuriyet döneminde “asimilasyon” yapıldı propagandalarının amacı açıktır. Etnik ve dini grupları siyasallaştırıp, egemenliğe ortak yaparak, üniter-milli devleti çok hukuklu ortak devlete dönüştürmektir.
Şimdi de asimilasyonun ne olduğunu göstermek için Almanya’dan bazı örnekler verelim:
- “En iyi entegrasyon asimilasyondur.” (Otto Schily, Süddeutsch Zeitung,Temmuz 2002)
- “Almanya’daki Türklerin yarısı boş zamanlarında Türkçe konuşmaktadır, bu ise küçük İstanbul’un olumsuz tarafıdır. Bu nedenle dil öğretimine kreşte, okulda, aynı zamanda aile içinde ki burada özellikle anneler konusunda yapılacak oldukça çok iş bulunmaktadır.” (Konrad Adenauer Vakfı Genel Sekreteri Wilhelm Staudacher, 2004Benim için uyum, Alman öncü kültürünü, yani Hıristiyanlık geleneğini, hümanizm ve aydınlanma ile Alman Anayasasını bilinçli bir şekilde kültürünü ve kimliğini, kökenini inkar etmeye gerek duymadan kabul etmektir. “ (Bevyera Eyaleti Başbakanı Günther Beckstein)
- “Entegrasyon, bir ülkenin yaşam tarzına dahil olmaktır. Alman vatandaşlığı taşıyanlar, istisnasız bu ülkenin vatandaşlarıdır. Sadakat, Alman devletine aittir.” (Merkel)
Meselenin doğrusunu bilenler neden susuyor, anlamak mümkün değil!..

Yazarın Diğer Yazıları