Sevgili kavramlarımızdan, "DEVRİM" ve "KARŞI DEVRİM"
Dilimizden bir türlü düşmeyen “devrim” ve “karşı devrim” sözlerinin modası bir türlü geçmedi. Bunların gerçek anlamı nedir? Soran yok. Canım bu kelimeler Türkçe değil mi, bu nasıl soru demeyiniz. Türkçe olduğu tamam da, anlamı nedir?
Biz soralım ve inceleyelim. Bu konuda dilimize yerleşmiş, eskiden beri kullandığımız terimler var. Bunları hatırlayalım: Reform- İnkılap- Darbe-İhtilal. Tabii bu dört kavram da farklı anlamlar taşıyor. Dilci değilim, ama bildiğim kadarıyla bu terimler diğer dillerde de aynen böyle ifade ediliyor. Üstelik bu sözcüklerle türetilen pek çok tamamlamayla kültürümüz zenginleşmiş iken “devrim” sözcüğüne ihtiyaç nereden geliyor?
Önce bu kelimenin Dil Kurumu sözlüğündeki anlamına bakalım: “1. Çevrilme, katlanma, bükülme. 2. (Dil inkılabının ilk yıllarında) inkılap. 3.(Son yıllarda) ihtilal.
Şimdi de soralım: ” Devrim “ dilimizdeki dört terimden hangisinin karşılığı olarak kullanılıyor olabilir? Veya bunlar arasındaki bir nüansı mı, yoksa tamamen farklı bir anlamı mı ifade için kullanılıyor? Buna da bakalım.
Dil Kurumuna göre, devrimin eski anlamı ” inkılap “ iken sonraları ” ihtilal “ olmuş. Keşke bu değişimle kalsaydı. Kelimelerin zamanla anlam değiştirmesi normaldir derdik, mesele kalmazdı. Ama durum böyle değil. Zamanımızdaki yazılı ve sözlü metinlere baktığımızda tam tersini görüyoruz. Ortada bir kargaşa ve muğlaklık var. Herkes devrime istediği gibi bir anlam yüklüyor. Kimi inkılap, kimi ihtilal, az da olsa kimi reform veya radikalliği ifade için darbe yerine kullanabiliyor. Demek ki bu sözcük dilimizde kendine bir türlü bir yer bulamamış. Boşlukta kalmış, maymuncuk gibi her işlemde kullanılıyor.
Aynen, CHP’nin parti programındaki ” İnkılapçılık “ yerine ” Devrimcilik “, ” Milliyetçilik “ yerine ” Ulusalcılık “ sözcüğünü kullanmakla ciddi bir anlam kaymasına yol açıldığı; milli kültürden, toplumdan ve köklerinden uzaklaştığı gibi. Kültürümüzde ve milletimizin genlerinde yeri olan anlamı güçlü terimlerden kopup, yeri ve anlamı tam olarak belli olmayan, zayıf , kaygan kavramlara sarılması gibi.
Sosyalist terminolojide ise, ” devrim “in ” darbe “ veya ” ihtilal “ karşılığı olarak kullanıldığı bilinmektedir. Türkçeye hukuki ve siyasi endişelerle” proletarya ihtilali “ teriminin, çoğu zaman ” proletarya devrimi “ şeklinde çevrildiğini görüyoruz. Demek ki sosyalist kültürde devrim, ihtilal demektir.
”Karşı devrim “ ifadesi de aynen böyledir. Demek oluyor ki bir ” devrim “ var, bir de ” karşı devrim “. İkisi de devrim. Ama bizimki iyi, karşı olan kötü. Bir fasit daire içine hapsolan düşünceye göre, sanki bütün dünya ” devrim “ üzerine kurgulanmış. Kısırlaşma, sunileşme, maddileşme ve donma noktasında dans eder gibi bir hal.
Bugün varlığımızı hedef alan saldırılara karşı, düşünce planında yeterince etkili olamayışımızın temelinde yatan sebeplerden birinin de bu kavram kargaşalığı olduğunu düşünmeliyiz. Belki bundan da önce, Türk aydınlarının düşünce hayatımızdaki, yetersizliklerini ve kafa karışıklıklarını burada aramak gerekiyor. Bundan dolayı da birbirleriyle basit, anlamsız, kısır çekişmelerle tatmin olmakta ve vakitlerini boşa harcamaktadırlar.
Açıkça görülen o ki, hayata Türk Milletinin penceresinden; O’nun yüksek kültür ve medeniyetinden, muhteşem tarihinden bakarak, yeniden bir silkinişi, kendimize dönüşü başarabiliriz. Bu yolun sonu ise, Büyük Atatürk’ün söylediği gibi muasır medeniyet seviyesine ulaşmak ve geçmektir. Dün olan yarın niçin olmasın...