Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Sert muhalefetin sebebi

İktidara karşı, Türk siyaset tarihinde bugüne dek görülmemiş sertlikte bir muhalefet var. Sadece muhalif partiler tarafından değil, toplumun çeşitli kesimleri tarafından da çok şiddetli bir muhalefet yürütülüyor. Yandaş basın mensuplarının çokluğuna karşılık muhalif yazarlar da kalemlerini alabildiğine sivriltiyorlar. Muhaliflerin söylemleri bugüne kadarki söylemlerden çok farklı. İktidar, cumhuriyetin temel ilkelerini değiştirmeye, rejimi dönüştürmeye, ülkeyi etnik temele dayalı olarak bölmeye teşebbüsle suçlanıyor. Suçlamalarda  “ihanet”  kelimesi sıklıkla kullanılıyor.
Bugüne kadarki iktidarlara yöneltilmeyen ağır suçlamalar acaba niçin bu iktidara yöneltiliyor? Hem de bir parti tarafından değil, neredeyse bütün partiler tarafından. Sadece partiler tarafından da değil, birbirinden çok farklı kişiler ve gruplar tarafından. Evet, niçin iktidar bu kadar çeşitli kesimler tarafından âdeta ihanetle suçlanıyor?
Bence bunlar, iktidarın da üzerinde ciddiyetle durması gereken önemli sorulardır. Ben kendime göre şöyle bir icmal yapabilirim.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir başbakan“anayasanın maddeleri arasında fark olmaz” mealinde bir ifade kullanarak “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” ilk üç maddenin de değiştirilebileceğini ima etmiştir. Devletimizin temel ilkelerinin yer aldığı maddelerin değiştirilebileceği fikri, insanlarda iktidara karşı büyük bir güvensizlik meydana getirmiştir. Üstelik “ikinci cumhuriyet” kavramını ortaya attıkları tarihten itibaren benzer düşünceleri dile getiren çoğu eski Marksist, şimdi liberal aydınlar da başbakanın bu tavrını sürekli desteklemektedirler. İktidarın ikinci cumhuriyetçilerle birçok ortak noktada buluşması, cumhuriyetin temel ilkelerine bağlı kesimleri ciddi bir endişeye sevk etmektedir.
Cumhuriyetin temel ilkelerinden biri laikliktir. Cumhuriyetin kurucuları tarafından laiklik, sadece devletin din kurallarıyla yönetilmemesi için kabul edilmiş bir ilke değildir. Farklı dinî anlayış ve uygulamaların toplumu parçalayacağı da düşünülmüştür. Yani laiklik aynı zamanda millî birliği sağlayan bir ilkedir. İktidar mensuplarından önemli bir kısmının geçmişleri, laiklik konusunda insanlarda kaygılar uyandırmaktadır. Üstelik zaman zaman sarf edilen sözler ve bir kısım uygulamalar kaygıları artırmaktadır.
Yine cumhuriyet tarihinde ilk defa bir başbakan ve iktidar partisinin diğer yetkilileri, anayasadaki açık ifade ve vurgulamalara rağmen “Türk” kavramını bir etnisite adı gibi kullanarak “Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak...” şeklinde sıralamalarla ülke ve devletimizin Türk niteliğini zedeleyici konuşmalar yapmaktadırlar ve bunu çok sık yapmaktadırlar. Üstelik bu durum sadece sözde kalmamakta, vahim uygulamalarla da desteklenmektedir. Anayasada devlet dilinin Türkçe olduğu açıkça belirtildiği hâlde bir devlet kuruluşu olan TRT’de Kürtçe kanal açılması en vahim uygulamalardan biridir. Ayrılıkçı düşüncelerini söylemekten çekinmeyen, üstelik yıllardan beri bölücü düşüncelerini gerçekleştirmek için Türkiye’yi kan gölüne çeviren örgüte karşı Habur’da takınılan tavır da vahim bir uygulamadır. İktidarın bu söylem ve uygulamalarından cesaret alan bölücüler artık  “özerklik, ayrı meclis, ayrı güvenlik gücü, ayrı bayrak” taleplerini de dile getirmeye başlamıştır. Devletin temel ilkelerini değiştirmeyi hedefleyen ikinci cumhuriyetçiler bu konuda da iktidarın yanındadır.
Bazı kamu kuruluşlarının, millî servetimizi oluşturan birçok tesisin, birçok banka ve işletmenin orantısız bir şekilde yabancıların eline geçmesi ve bu sürecin iktidar tarafından teşvik edilmesi kaygıları artıran bir başka husustur.
Nihayet ülke güvenliğinin ve istiklalimizin yegâne teminatı ordumuz üzerinde yürütülen kampanya insanlarımızı derinden etkilemektedir. PKK’ya karşı mücadelede önemli roller oynayan komutanların suçlanması ise vicdanları iyice rahatsız etmektedir. Kamuoyu, iktidarın, ordumuz aleyhindeki kampanyanın karşısında değil, âdeta yanında olduğuna inanmaktadır.
Yukarıdaki kısa özet, herkesi ama öncelikle iktidarı derin derin düşündürmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları