Sen ne müjdeli bir "kızıl elma"sın!
Müjde ahali!
MHP'li milletvekili adayı, "Recep Tayyip Erdoğan Bey'in seçilebilmesi bizim için 24 Haziran'da kızıl elmadır" dedi.
***
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı'nın resmi internet sitesinden, hali hazırda MHP Genel Başkan Yardımcısı olan tarih profesörü Semih Yalçın'ın makalesinden aktarıyorum:
"Kızıl elma, üzerinde düşünüldükçe uzaklaşan ancak uzaklaştığı oranda cazibesi artan ülküler veya düşlerdir!"
***
Tercümesi:
MHP'li milletvekili adayı aslında "Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı düş, hayal" dedi!
Velhasıl...
Niye kızıyorsunuz?
Bırakın da "kızıl elma"ları olarak kalsın!
Onlar yaklaştıkça, yaklaştıklarını sandıkça, uzaklaşsın!
***
"Adil Öksüz" kurgusu yürürlükte mi?
Dedikodusu bu kadar ayyuka çıktıktan, ifşa olduktan sonra yapacakları varsa da yapmazlar; o kadarına da yüzleri tutmaz sanıyordum.
Ama o da ne?
Dün bir baktık, "Adil Öksüz" ismi dolanıma sokulmuş bile!
***
Haftalar önce, ilk olarak Korkusuz'da Can Ataklı'nın köşesinde, peşinden Koray Aydın'ın Sözcü'den Saygı Öztürk'e verdiği röportajda dillendirdiği iddia neydi?
Seçime az zaman kala, Adil Öksüz bir yerlerden paketlenip getiril "miş gibi" yapılacak ve bazı CHP'li siyasetçiler ile İYİ Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Meral Akşener'e çeşitli suçlamalar yöneltecekti...
Tam da iddiadaki kurguya uygun olarak, seçime 11 gün gibi çok az bir zaman kala, dün, 'bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü' kıvamında bir haber servis edildi "iktidar kontrolündeki devletin haber ajansı"nca:
"Adil Öksüz'ün Berlin'de bir evde saklandığı öne sürüldü..."
Söz konusu eve gidip, izlemeler, "yakın takipteyiz", "soluğumuz ensesinde" havası yaratmalar filan...
***
Aynen "kızıl elma" skandalına baktığım gibi bakıyorum bu konuya da;
Bırakın, bir kere daha milleti "ahmak" yerine koysunlar ve ifşa olmuş, inandırıcılığı yitirmiş, milletin çoktan gardını aldığı "tuzak"larını uygulasınlar.
En fazla ne olur biliyor musunuz?
Bu seçim sürecinin "gizli kahramanı" olan Akşener'i, harbe bu kadar göstere göstere hile karıştırarak oyun dışına çıkarmaya çalışıp gizlenemez bir kahramana dönüştürmüş olurlar!
***
007 Anadolu Ajansı(!)
Adil Öksüz'ün saklandığı iddia edilen evin ihbarı Anadolu Ajansı'na gelmiş;
Olabilir.
Vatandaş, yahut soydaş, yahut Almanyalı bir "dost" -her kimse meçhul ihbarcı- ilgili emniyet birimlerini aramayı akıl edememiş olabilir.
Peki ya AA?
O da mı akıl edemedi?
***
Haberi tekrar tekrar okudum; Türk emniyetinin, istihbaratının sürece dahil olup olmadığına dair en ufak bilgi yok.
Söz konusu "özel bir kanal" olsa "atlatma haber"in şehvetidir anlarım da; "devlete ait" olan ve "devletin güvenliği"ni her şeyin önünde tutmak sorumluluğu bulunan bir kurum Bondçuluk oynayabilir mi Berlin sokaklarında. Haberi okuyunca, sanki öyle olmuş gibi bir algı oluşuyor insanda! Dolayısıyla sormak gerekiyor:
AA, bu ihbarı aldığında Türk istihbarıyla paylaştı mı? Öksüz'ün saklandığı iddia edilen o eve giderken bilgi verdi mi?
Hayır vermediyse de şunu sormak gerekiyor çünkü:
Zili çaldıklarında, kapıyı Adil Öksüz açsaydı ne yapacaklardı?
"Adil Beyciğim, biz yerinizi tespit etmiş, çok önemli bir habercilik başarısına imza atmış olduk, şimdi izin verirseniz MİT'e haber vereceğiz, onlar da Alman yetkililerle gerekli irtibatları kuracaklar ve sizi alıp muhtemelen ömrünüzün sonuna kadar hapsetmek üzere Türkiye'ye götürecekler! Ajanlarımız gelene kadar bekleyebilir misiniz? O arada da biz fotoğraf alalım, bir tane profilden, bir tane haberiniz yokmuş gibi..."
Bu mu olacaktı?
***
SORU-YORUM
Aklıma geldi... Aşırı kilo meselesine, amiyane tabirle -işi "obezlere şişko diyelim" çağrısında bulunmaya vardıracak kadar- "takık" olan eski Sağlık Bakanı, Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ ne düşünüyor acaba şu "sınırsız bedava kek ikramı olan kıraathane" işine?
***
"FETÖ'nün futbol ayağı"nda malumun ilanı
Eski millî futbolcu Bekir İrtegün'ün, FETÖ'nün futbol yapılanmasına ilişkin açılan dava dosyasındaki ifadesinde "kamuoyunun malumu(!)" olmayan ne var?
Peki, bütün bunlar daha iktidar "FETÖ"nün "terör örgütü" olduğunu anlamazdan beri konuşulduğu halde, aynı futbolcuların isimleri daha önce de başka FETÖ davalarındaki ifadelerde işaret edildiği halde, neden İrtegün'ün de adlarını verdiği ve hâlâ -üstelik de futbol sahalarındaki terbiyesizliklerine, spora bulaştırdıkları kire rağmen- iktidarın korumasında bulunan kimi futbolculara kimse "ne iş" diye sorma gereği hissetmedi?
Milyonlarca insanın haklı-haksız ayırdı "sonra"ya bırakılarak, yani adalet göz göre göre geciktirilerek anası ağlamışken bu kişilerin ne dokunulmazlığı var?
"Benim FETÖ'cüm iyidir" noktasına mı geldik!
Sonra da iktidar sulandırıyor "FETÖ'yle mücadele"yi he mi....