Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI
Adnan İSLAMOĞULLARI

Şekvâ etmeyen sükût…

Şekvâ etmeden sükût etmeli...

Hayal kırıklığı sıkmamalı boğazı, bir kadife yumuşaklığı ile sarmalı.. hakikatin olduğu yerde başka hiçbir şeyin önemi yoksa eğer, hakikat hayal kırıklığı değil, istihzâ eden sükût olmalı, başımız dik, vicdânımız rahat, ruhumuz, fikrimiz, hür olmalı…

Mizânın bir kefesinde her şey olmalı.. diğer kefesinde ise bir kalp olmalı, sükût eden, örsün üzerinde üzerine inen çekiçlerle inlemeyen, incinmeyecek olan inanmış bir kalp ve bir hayat, inanmış ve inandığı gibi yaşanmış, ülkücülükten ibâret bir hayat olmalı yalnızca...

Susmalı... zamanın adı sükût olmalı.. sol kulağıma kameti, sağ kulağıma ezanı bir ahraz okumuş da, ne bir ses ne de bir nefes işitmiş kulaklarım.. tanıyamamış sesi .. sesi tanımayan kulaklarım hurûfâtı bilmemiş, kelimeyi sökememiş, cümleye âgâh olamamış sanki ve lâl olmuş dilim, kelâmdan bî-behre... Sükûtum gelmeli dile.. hâlim, ahvâlim böylece tekellüm etmeli.. kelâm gözlerimin ve gönlümün hissesine düşmüş.. muhasebe ise sebepleri bize Şekvâ etmeden sükût etmeli...

Hayal kırıklığı sıkmamalı boğazı, bir kadife yumuşaklığı ile sarmalı.. hakikatin olduğu yerde başka hiçbir şeyin önemi yoksa eğer, hakikat hayal kırıklığı değil, istihzâ eden sükût olmalı, başımız dik, vicdânımız rahat, ruhumuz, fikrimiz, hür olmalı…

Mizânın bir kefesinde her şey olmalı.. diğer kefesinde ise bir kalp olmalı, sükût eden, örsün üzerinde üzerine inen çekiçlerle inlemeyen, incinmeyecek olan inanmış bir kalp ve bir hayat, inanmış ve inandığı gibi yaşanmış, ülkücülükten ibâret bir hayat olmalı yalnızca...

Susmalı... zamanın adı sükût olmalı.. sol kulağıma kameti, sağ kulağıma ezanı bir ahraz okumuş da, ne bir ses ne de bir nefes işitmiş kulaklarım.. tanıyamamış sesi .. sesi tanımayan kulaklarım hurûfâtı bilmemiş, kelimeyi sökememiş, cümleye âgâh olamamış sanki ve lâl olmuş dilim, kelâmdan bî-behre... Sükûtum gelmeli dile.. hâlim, ahvâlim böylece tekellüm etmeli.. kelâm gözlerimin ve gönlümün hissesine düşmüş.. muhasebe ise sebepleri bize mâlûm, efkâra meçhûl kalmalı...

Pür dikkat dinlemişim tüm sesleri, kelâma dâir hakikati kelimelere.. cümlelere dönüştürmüşüm.. o kelimelerden, o cümlelerden nesirler yazmışım, beyitler düşmüşüm mürekkep damlalarıyla…

Kelâmın hakikat sesine nasıl kulak kabarttıysam, sükûtun da hakikat sesinin kalbi sarmaladığını görmek intizârına savurmuşum kendimi... Ruhun gıdası değil şifâsı olması lâzım gelen sükûtun seslerine kulak kabartmışım, ehlince anlaşılmayanı anlaşılan kılması için... Sükût bunları âyân kılmalı, fâş etmeli, ifşâ etmeli, tebyîn etmeli merâmı sessizce...

Sükût ve sessizlik, kelâmı değil kendini dinletmeli, kelâma karışan, kelâma sızan tüm tashihâtı hiçbir izaha gerek kalmaksızın arındırmalı, izahtan ve müstensihten vâreste kılmalı...

Sessizliğin içinde yeşermeli kelâm.. sükûtun içinde bürünmeli hakikatin libaslarına... Sessizliğin içinde büyümeli kelâm.. sükûtun içinde kemâle ermeli... Sessizliğin içinde anlam kazanmalı kelâm.. sükûtun içinde mânâdan mürekkep olmalı... Sessizliğin içinde yükselmeli arşa kelâm.. sükûtun içinde arştan da yükseğe sığmalı... Sessizliğin içinde hakikate terfî etmeli kelâm.. sükûtun içinde mü'minini bulmalı... Sessizliğin içinde bir iman cümlesi olmalı kelâm.. sükûtun içinde ikrâra dönüşmeli... Sessizliğin içinde hasret çekilmeli ölesiye.. sükûtun içinde visâle dönüşmeli iftirak.. Sessizliğin içinde gözler kör, kulaklar sağır, dil lâl olmalı, sükûtun içinde tekellüm etmeli kalp.. sükûtun içinde yalnızca sessizce bekleyen harfler olmalı...

Firâk etmeli kelâmdan.. iftirâk etmeli beyândan.. unutmalı harfleri, heceleri, kelimeleri, cümleleri, nesri, hakikatin olduğu yerde başka her şeyi...

Sükûtun içindeki kalbin zümrüt tahtında oturmalı müşteki olmayan...

Değil mi ki beyân fuzûlî ve beyhûde ve hatta tenezzülsüz... değil mi ki kelâmın muhatabı ve âidiyeti mütereddî...

Sükût ve müstehzî bir tebessüm ile devam etmeli hayata... Sükût ve müstehzî bir tebessüm ile izlemeli her şeyi… Sükût ve müstehzî bir tebessüm ile dinlemeli yalanları…

Ve belki de bütün bunları kemâliyle ancak ebedî sükût anlatabilmeli...

Ve mümkünler âlemindeki mümkün ile…

Gerisi mi?

Gerisi, bir çadır tiyatrosu…

Yazarın Diğer Yazıları