Şeker misiniz; erir miydiniz
Dili, dini, rengi, ülkesi, milleti ne olursa olsun...
Hangi aileye, cemaate, cemiyete, zümreye mensup olursa olsun..
Statüsü, serveti, fikri, zikri ne olursa olsun...
Harun da olsa Karun da, Pir Sultan da Hızır Paşa da, Yavuz da İsmail de, Yezid de, Muaviye de, Ali de, Hüseyin de, Mustafa Kemal de katline ferman yayınlayan Mustafa Sabri de, on binlerce şehit Mehmetçik de, eli kanlı katilleri de, alim de, cahil de, mazlum da, zalim de, zengin de, fakir de...
Ebedi hayattaki mekanları elbette farklı; Allah'ın takdiri orası... Lakin, en nihayetinde fani dünyada ayrımsız/ayrıcalıksız "ölüm"le son bulacak hepsinin varlığı.
Allah'ın layık gördüğü biçimde; kimi şehadete ererek, kimi sefilce... Kimi omuzlarda taşınacak, kiminin cenazesi ortada kalacak ardından bir Fatiha okuyanı bulunmayacak...
Hâl buyken, cenaze protokolü de ne!
***
Kalbimize her gün biraz daha abanan ağır yük mü tahammülsüzleştiriyor, duygusallaştıkça aklı devreden mi çıkarıyorum, abartıyor muyum bilmiyorum; dün İzmir'de, şehit polisimiz Fethi Sekin için düzenlenen törendeki o devletlülerimizi yağmurdan koruma yarışı, şemsiyeden örülen o duvar sizi de rahatsız etmedi mi?
Korkmamış, kaçmamış, saklanmamış, göğsünü kurşun yağmuruna açmış bir kahramanı uğurluyorsunuz; yağmurdan korkup kaçıyorsunuz. Ne kurşun gibi ağır, ne delip geçici...
Şeker misiniz; erir miydiniz!
Ne olurdu, tören anında korumalarla şemsiye, palto trafiğine gireceğinize o saygı anına uygun şekilde huşuya bürünebilseydiniz!
---
Kahraman
Bir kere de Fethi Sekin'in milletine siper ettiği bedeninde vücut buldu ki;
"Bir mıh bir nal,
Bir nal bir at,
Bir at bir kahraman,
Ve bir kahraman bir vatan kurtarır."
---
Cenaze promosyonu(!)
Şehit çocuklarına eğitim bursu da verin...
Altyapınızda da eğitin...
Ailelerine maddi destek de olun...
Kampanyalar da düzenleyin...
Ama ne olur...
Lütfen...
Allah aşkına...
Bunu daha şehitlerimiz toprağa bile verilmeden, bir PR operasyonu gibi davul-zurnayla duyurarak, selden kütük kapar gibi en önemlisi o ailelerin, o çocukların acılarının önüne geçerek ve rencide ederek yapmayın.
---
Kültürel tehdidin örtülü sponsoru mu olduk?
TRT'nin, çağın en büyük arkeolojik keşiflerinden Göbekli Tepe'yi bir kalemde "put merkezi" yaparak put kırıcılığa öykünenlere davetiye çıkaran "Suların Ateşin ve Taşların İmparatorluğu" belgeselindeki "Göbekli Tepe'de yer alan heykelleri Hz. İbrahim'in babası Aser'in yapmadığını kim bize söyleyebilir? Ya da Hz. İbrahim'in kırdığı putların yer aldığı tapınağın Göbekli Tepe olmadığını ileri sürebilir miyiz?" sorularına nihayet konunun asli muhatabı olan kesimden bir cevap geldi:
- Biz söyleyebiliriz!
TRT'ye bu itirazın sahibi, Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Araştırma Görevlilerinden Muammer İreç.
İreç, Arkeofili için kaleme aldığı yazıda "İnsanların avcı toplayıcı bir yaşam sürdüğü dönemde Göbekli Tepe gibi bir şaheser inşa etmelerinin ne anlama geldiğini öğrenmeye çalışmak yerine, Türkiye'nin en önemli kültürel miraslarından birinin tehdit edilişini ve bunun da hepimizin vergilerinden sağlanan parayla finanse edilmesini" protesto etti.
---
Terörist başını öven vali
15 Temmuz Araştırma Komisyonu'ndaki itiraz ve eleştirileriyle dikkat çeken MHP Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'nda tüyler ürpertmesi, yeri yerinden oynatması gereken bir konuşma yaptı ve dedi ki;
"... FETÖ, devletin birçok kurumunu tahrip etti. Bugün, devletin tahrip edilmiş bu kurumlarının yeniden yapılandırılması lazım. İstihbarattaki ve terörle mücadele konusundaki devlet hafızasındaki boşlukların muhakkak doldurulması lazım. Teröristleri ve teröristbaşını övenlerin bu ülkede hâlâ sayenizde valilik yapmaması lazım..."
Biz terörle mücadeleye dönüldüğünü zannederken, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kadroları sessiz sedasız hâlâ müzakerecilere mi emanet ediliyor yoksa?
Erdoğan, milletvekili olmasının yanı sıra yıllarca mülki amirlik yapmış, "devlet"ten gelen, "devlet"i bilen tecrübeli bir bürokrat da...
Böyle bir iddiayı emin olmadan ortaya atamayacağına göre kim o vali? Neden hâlâ görevde?