Şehre paraşütle alay indirdiler zahir
Bunlar hep "eski Türkiye(!)"den kalma alışkanlıklar işte!
***
İstanbul Sancaktepe'de, eğitim uçuşu yapan askeri helikopterin düşmesinden sonra, "ana akım" görünümlü "iktidara yakın" medyanın "hınk deyici" elemanları "şehitlerimiz"e "üniformalı bir katil" yaratmaya çalışıyorlar.
***
KATİL 1: UH-1 tipi helikopter.
Yaratılan algıya göre TSK, eğitim uçuşlarında hayli eski olan UH-1'ler yerine Skorsky kullanmış olsa zinhar yaşanmazdı o kaza.
TSK'nın, neden, başta üretici ülke olmak üzere dünyanın çoğu gelişmiş ordusunun kullanımdan kaldırdığı köhne teknolojileri kullandığı, neden bunlara mahkum yahut mecbur olduğu/mahkum yahut mecbur olup olmadığı elbette ve hatta mutlaka tartışılmalı.
Lakin, "ezbere" değil.
Zira, sadece 1993-2014 arası 103 şehit vermişiz -dün gün boyu neden kullanılmadığı sorgulanan- Skorsky helikopterlerin yaptığı kazalar sonucunda!
***
KATİL 2: Kara Havacılık Alayı.
İnsan azıcık da olsa böyle bir sorgulama yaparken yüzlerinin kızarmasını bekliyor:
Bir askeri alanın meskun mahalle bu kadar yakın olması doğru mu?
Kara Havacılık Alayı neden şehrin göbeğinde?
Neden acaba!
Pişkinlikte nirvana vesikası olarak "asker"i hedef tahtasına oturtacak bir yönlendirici dil ile geniş geniş sorabiliyorlar bu soruları!
Halbuki, "şehrin merkezinde olduğu" gerekçesiyle "günah keçisi" yapılmaya çalışılan Alay oraya kurulduğunda, muhtemelen hep dutluktu oralar!
Sanırsın binaların arasına paraşütle askeri tesis indirildi;
Biraz da şunu konuşsanız; oranın askeri alan olduğunu bile bile şehri oraya doğru genişleten, etrafını binalarla çevirenler kimdi/kimlerdi?
O binaların iskan izinlerini Genelkurmay vermedi herhalde değil mi?
***
Başta dedim ya "eski Türkiye(!) alışkanlıkları"ndan hep bunlar;
Olayı askerin başına çorap örecek hedef saptırmacalar, durum çarpıtmacalarla aksettirmeye çalışanlar, böyle yaparlarsa sırtlarının sıvazlanacağını sananlar, minicik bir detayı unutuyorlar:
Türk Silahlı Kuvvetleri "sivil irade"ye bağlanmış bulunduğundan, aslen "asker" değil onun "sorumlusu" durumundaki "Milli Savunma Bakanı" ve dahi o bakanı atayan "Cumhurbaşkanı" artık bütün bu imaların, alttan altta laf sokmaların muhatabı...
Ortada daha cenazeleri bile kaldırılmamış şehitlerimiz varken giriştiğiniz bu şark kurnazlıklarının ebediyette yakıcı bir bedeli illa olacaktır da;
Yaranayım derken fani dünyada da yanmayın bari!
***
GÜNÜN SORUSU
Ne zaman yolum düşse de civarından geçsem içimden geçiriyordum yeri gelmişken bir kere de tanıklığınızda sormuş olayım:
Her ne kadar "yeni havalimanı" yapılmış, açılmış olsa da Atatürk Havalimanı da hâlâ işler vaziyette; uçarlar inip kalkmaya devam ediyor Yeşilköy'deki pistlere. Bölgedeki hava trafiğine rağmen Atatürk Havalimanı'nın etrafının "gökdelenlerle" çevrelenmesi normal mi?
***
Laf olsun...
Mülki amir neticede 'Vali'yi anlarım, 'Kaymakam'ı anlarım, 'askeri yetkililer' yahut 'uzmanlar'ı anlarım, 'görgü tanıkları'nı anlarım da; helikopter kazası gibi tamamen teknik bir konuda "olay yerine nasıl hızlı intikal ettiklerini", "bakan beyi nasıl beklediklerini, nasıl karşıladıklarını" anlatmak dışında bir şey söyleyemeyen "yerel yöneticiler"den "değerlendirme" istemenin ne anlamı, yapılan habere ne faydası, ne katkısı var?
***
Ay ben şok..
Medyanın çok büyük bir bölümü tek bir baş genel yayın yönetmenine bağlandığından bu yana ben ilk defa şahit oldum;
Cumhurbaşkanı konuşurken canlı yayın kesildi ve Sancaktepe'deki kaza alanına giden Milli Savunma Bakanı'na bağlanıldı.
Hadi hayırlısı...
***
"Çözüm"ün tam zamanı(!)
AK Parti Heyeti Almanya'dan "federal sistem hakkında bilgi"alıyor...
Akil İnsanlar, PKK'yla yapılan meşhur "pazarlığa" göz kırparcasına Oslo'da "çözüm süreci neden olmadı, nasıl olur"u konuşuyor...
"Ama sadece tesadüf!
Şüpheye mahal yok!
Sormaya, sorgulamaya gerek yok!
Kapı gibi "Cumhur İttifakı"mız var; gam yok!
Sonuçta bu en bir yerli ve milli ortamda kim cüret edebilir Türkiye'ye "bölünmeyi" dayatmaya!"
Diye düşünüyorsanız...
Aklınızda bulunsun:
Bu "üst akıl"lı, "dış güç"lerin bir huyu var;
Dini tahrip etmek için "dindar" görünümlü bir iktidar tesis ediyorlar.
Milliyetçiliği tahrip etmek için "milliyetçi" bir rüzgar tesis ediyorlar.
Türkçülüğü tahrip etmek için, öyle Atsız şiirleri filan okunan "Türkçü" bir ortam tesis ediyorlar.
İhanete giden yolu sadakatle döşüyorlar...