Şehit kemikleri üstünde sarhoş Haçlılar

Bunun medeniyetle, bunun insanlıkla, bunun “Türk misafirperverliği” yahut “İslâm hoşgörüsü” ile zerre alakası yok.
Evet, Çanakkale’de her yıl tekrarlanan “Anzak Rezaleti”nden bahsediyorum.
Adamlar binlerce kilometre öteden gelmiş, İngilizler adına on binlerce Türk evladının kanına girmiş, yetmemiş, o gün bugündür her yıl aynı günlerde, tıpkı o günkü gibi bu topraklara yeniden ayak basıp, şarap dolu mide, Haç ve ayinlerle Çanakkale’ye yeniden “saldırıyor”. Biliyorum, “Bunda ne var!” diyenler çok. Bu tür etkinliklerin eski düşmanlıkları dostluğa çevirdiğini iddia edenler ise hiç de az değil. Bu iddialar dün Çanakkale’yi geçip Osmanlı’yı tarihten, Türk’ü de bu coğrafyadan silmek isteyenlerin iddiaları. Bizimkiler de bunu bir güzel “yiyor” maalesef.
Çanakkale, İngilizler ve İngilizler adına Türk vatanına saldıran Avustralyalı, Yeni Zelandalı, Kanadalıların ve Yahudilerin ve tabii Fransızlar ve diğerlerinin kimyasal silahlar dahil orantısız güç kullanılarak en seçkin Türk evlatlarının şehit edildiği bir Türk zaferinin adıdır. Türk’ün bu zaferi nasıl oluyorsa oluyor her yıl Türk’ün düşmanları tarafından şehit kemikleri üzerinde sarhoş ağızlardan dökülen Haçlı dualarıyla anılıyor. Herkes başını elleri arasına alsın ve düşünsün. Binlerce kilometre öteden atalarının izini sürerek Çanakkale’ye gelen ve yediği Türk şamarını hatırlayan bir Haçlı, ülkesine, Türk’e dost olarak mı döner, yoksa, “Bir gün yarım bıraktığımı tamamlayacağım” duygusu içinde mi?
Bize ne oldu bilmem, ellerinde on binlerce Türk evladının kanı olan elin Haçlısının Türk yurdunda yaptıkları Türk katliamlarını törenlerle anmasına “dostluk” ve “kardeşlik” kılıfları buluyoruz da Türk’ün, dün kendi vatanını işgal eden müstevlilerden kurtulduğu günleri kutlamasına bir türlü tahammül edemiyoruz. Daha dün Erzurum ilinin Aşkale ilçesi, “İşgalden kurtuluşunun 90’ıncı yıldönümünü” kutladı. Kutlamasına kutladı amma bu kutlama Hürriyet gibi bir gazetede 4 Mart 2008 günü, “Bu çağda bu kafa” diye yerden yere vuruldu. Aynı kafa Atatürk’ün Samsun’a çıkışının kutlanmasından da Antep’in Gaziantep, Urfa’nın Şanlıurfa, Maraş’ın Kahramanmaraş oluş yıldönümlerinin kutlanmasından da rahatsız, hatta bu yıldönümü kutlamalarından her yıl Türk katliamı yaptıkları Çanakkale’ye gelip yarım bıraktıkları işi tamamlama hayali kuran Avrupalılar bile rahatsız, o kadar rahatsızlar ki, “AB sürecinde bu tür kutlamalar toplumlar arasında kaynaşmaya değil, kutuplaşmaya sebep oluyor” mesajları bile gönderebiliyorlar.
Yani sen beni öldürdüğün günü kutlayacaksın amma ben seni bu topraklardan defettiğim günü kutlamayacağım, öyle mi!
“Kazansalardı buna izin verilmesi doğru olmazdı, ama şimdi bir tehlike yok, hatta faydası bile var!” diyenler, işi turizme bağlayanlar bile çıkmıyor mu, insanın kanı donuyor. Yahu kazansalardı sen zaten var olmazdın ki. Sen o zaman bugünkü Irak olurdun be aptal. İkincisi, kazandığın zaferleri kutlamana niye tahammül edemiyorlar, bunu niye düşünmüyorsun. Sen şimdi şu sorunun cevabını ver. Araplar her yıl, 711 yılında Cebelitarık Boğazını geçerek İspanya’ya ayak basıp Endülüs medeniyetini kurdukları olayı kutlamak istese, İspanya ve Avrupa Birliği üyeleri böyle bir yıldönümüne izin verir mi?
Üstelik Avrupa bugün Avrupa ise bunu Tarık Bin Ziyad’ın gemileri yakıp Avrupa’ya geçme sonrası kurulan Endülüs’e borçludur.
Yine meselâ..
Osmanlı 1529’da Viyana’yı kuşattı, savaştı, başaramadı ve geri döndü. Biz Türkler her yıl Viyana Kuşatması için o topraklara gidip törenler düzenlesek, çalınan mehter ve okunan Kur’anlar eşliğinde Viyana’yı temsili olarak her yıl yeniden kuşatsak, Çanakkale Zaferi’nin her yıldönümünde senin bağrına bastığın Avrupalılar buna ne der!
Adamlar o kadar azdı ki, Çanakkale’deki mezarlarının bulunduğu toprakları bize verin, bizim olsun, diyorlar.
Bu gidişle bir gün buna da “Evet” denirse, şaşırmayın.
Sen Viyana’da yatan şehitlerin için toprak isteyebilir misin?

Yazarın Diğer Yazıları