Seçimden sonra tufan

Kayıkçı kavgası devam ediyor.
Dolmabahçe’de varılan ihanet mutabakatının, Hacivat-Karagöz muhabbeti yüzünden kafalarınızı iyice allak bullak ettiğini, katıldığım sohbet toplantılarından, gelen elektronik postalardan ve bana telefonla ulaşan okuyucularımızın tepkilerinden anlıyorum.
Diyecek bir şey yok. Haklısınız.
O zaman, Dolmabahçe ihanet mutabakatını kısa vadeli analiz etmeye çalışalım.
Mutabakatın özeti neydi?
Bebek katili Öcalan, PKK’ya silahsızlanmaya dönük olarak baharda bir kongre toplaması çağrısında bulundu.
Terörist başı, AKP için yapabileceği son şeyi; seçimden önce silahsızlanma çağrısı yaptı. AKP bunda diretiyordu. İktidar, toplumun karşısına çıkıp anlatabileceği yeni bir şey istedi. Öcalan da bunu yaptı. Zira AKP’nin tek isteği, silahsızlanma olabilirdi. Çekilme daha önce gündeme geldi ancak uygulanmayacağı görüldü. Bir daha yemezdi toplum.
Bu durumu, süreci yakından izleyen devlet koridorlarındaki uzmanlar 3 senaryo ile tahlil ediyor;

“1-Abdullah Öcalan ve HDP, Kandil’i de bağlayacak şekilde, Kandil’e rağmen bu açıklamayı yaptı. Öcalan, Kandil’in kendini karşısına alamadığını gördü, HDP de artık siyasi tarafın güçlenmesi gerektiğini düşündüğü için, Kandil’in hakimiyetini sınırlamak niyetiyle bu çağrıyı yaptı. Öcalan ve HDP açıkça AKP’den yana tavır aldı. Bu, AKP’nin HDP ve Öcalan’a ciddi şeyler vaat ettiğini gösteriyor. Bunun başında da seçimlerden sonra serbestlik geliyor. Öcalan’ın başka önceliği yok nitekim.
Bu senaryoda, Öcalan ve HDP’nin Kandil’e rağmen adım atmaları normal görünmüyor. Sonuçta sahadaki uygulamayı Kandil yapacak. Daha doğrusu Kandil ne derse sahada o olacak.
2- Öcalan, HDP ve Kandil danışıklı bir oyun oynuyor. AKP’nin baskısı üzerine, seçimlere yönelik olarak ” silahsızlanma çağrısı “ şartı sürmesi üzerine (Selahattin Demirtaş AKP’nin bu ısrarından bahsetmişti) bu çağrıyı yaptılar. Bu adımda Kandil’in de onayı vardır. Bu şekilde, Öcalan elinden geleni yapmış oldu, sıra AKP’nin adım atmasında. AKP’den 10 maddede gizli biçimde yer alan, ” demokratik özerklik “ olarak formüle edilen düzenlemelerle birlikte ağır bedeller istendi.
PKK’da herkesin bir hesabı olsa da, bir taraf AKP lehine davranacak değildir. Aslında iki taraf da sürecin gitmeyeceğinin farkında. Süreci biraz daha uzatmaya bakıyorlar. AKP, Kobani eylemlerinde PKK’nın verdiği gözdağına karşılık olarak, PKK’nın şehirlerde kalkışma yapacağını bildiğinden ” iç güvenlik paketi “ ile PKK’ya cevap veriyor. Bu nedenle HDP’liler ” bu paket iç savaşa götürür “ diyor.PKK ise Kobani’yi kurtardı. IŞİD’e karşı her gün bir köy kurtarıp ilerliyorlar. Bu süreçte Esad rejimi ve İran ile birlikte hareket ediyorlar. PKK, Suriye’de nispeten rahatlamış görünüyor. Gücünün zirvesinde. IŞİD’e karşı mücadele ile meşru görünüm kazandılar. PYD/YPG üzerinden doğrudan ABD ile birlikte çalışıp gelecek planı yapıyorlar.

Bu durumda, mevcut resmi şöyle okuyabiliriz: Seçimlerden önceki son düzlükte, AKP şansını zorlayıp bu açıklamayı yaptırdı. Böylece ” biz silahsızlanma çağrısı yaptırdık, ama onlar bırakmadı “ diyebilecekler. PKK silah bırakmayacağına göre, AKP sürecin seçimden önce bitebileceğinin farkında ve buna hazırlık yapıyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın PKK hakkında sert açıklamaları (sanki hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi, milliyetçi tabana hitap edecek açıklamalar yapıyor) buna işaret ediyor.
PKK, 2011’deki gibi seçimleri bedava vermek istemeyecektir. Seçimlerden önce taviz almak isteyecektir. Bunlar olmadığında ise Nevruz gibi önemli tarihleri, Kobani eylemlerinde olduğu gibi, ” Öcalan’ın serbest bırakılması “ temasında serhildan için kullanabilirler. Bundan sonra ise PKK, AKP’yi hükümetten etmek üzere çalışacaktır. Böylece bundan sonra iktidara kim gelirse gelsin, PKK’nın gücünü görmüş olacaktır. Zira zaten onların hesabına göre, bölgede etkin biçimde kontrolü ele geçireceklerdir. Diğer bir deyişle, eğer PKK Suriye’de yeterince rahatlamış olursa, ABD, İran ve Suriye rejimi ile de mutabakata varırsa (varmışsa) süreci bozar ve bu kez öncekilerden farklı davranacaktır. Karakollara saldırı gibi PKK’yı haksız düşürecek eylemler olmayacak, tamamen demokratik yürüyüşler tarzında, Arap Baharı’ndaki gibi eylemlerle devlet işlemez hale getirilecektir. Muhtemelen bu eylemleri, Öcalan’ın serbest bırakılması gibi büyük bir olayla durduracaklardır.
3- Bir ihtimal daha var; PKK, Mart-Nisan’da silahsızlanmaya dönük olarak kongre yapar. Kongre’de ” Kuzeydeki (Türkiye’deki) unsurlarımızı silahsızlandırma kararı aldık. IŞİD’e karşı savaştığımızdan Irak ve Suriye’de silah bırakamayız “ diyebilirler. Bu durumda ne şiş yanar, ne kebap. PKK silah bırakmamış olur. Öcalan’ın da çağrısı yerine getirilir. Hükümet de seçimlere yönelik alacağını tahsil eder. PKK, böyle bir adım için resmi belge tarzında, Öcalan’ın serbest bırakılması gibi net vaatlerin yer aldığı belge isteyecektir. AKP de seçimden sonra bu vaatleri yerine getirmeye söz verir.
Bu durumda, daha önce çekilme konusunda yaşandığı gibi, Irak, İran ve Suriye’deki silahlı PKK’lıların da her an geri gelebilme ihtimali karşısında nasıl bir tedbir alınacağı da ayrıca sorgulanmalıdır.”
Ben de şöyle bir nokta koyayım;
Bugünkü kargaşa tablosuna bakıldığında, AKP’nin seçimlerden sonra çözüm adlı çözülme sürecini yönetebilecek ne özgüveni ne devlet kurumları üstünde otoritesi ne de bir yıl ötesini dahi öngörebilecek bir eylem planı var.
Özetle; seçimden sonra tufan...

Yazarın Diğer Yazıları