Şeamet tellallığı

Eşim son yazılarımı okuyunca, bana; “Hep aynı şeyleri yazıyorsun; şeamet tellallığı yapıyorsun. Bazı güzel şeyleri de yaz, halka umut ver... CHP ve muhalefet de, aynı şeyi yapsınlar. İktidara gelirlerse, ne yapacaklarını söyleyip millete umut versinler” diyor. Bir bakıma haklı, ama ortada bu kadar “şeamet” , “uğursuzluk, kötülük” varken bunları yazmamak, habercilik ve uyarı yapmamak mümkün mü?
Şu sırada, bölgemizde ateşler yanarken, salgın hastalık çıkmışken, Tunus’ta, Mısır’da ve Libya’da olanların “bağışıklıkları” zaafa uğratılmış, hatta yok edilmiş ülkemize de sirayet edebileceğini görmezlikten gelmek ve uyarı görevimizi yapmamak mümkün mü?..
Gene eşim, “Köydeki adam gibi, ortada kurt filan yokken, köy halkını ’kurt geliyor’diye korkutursanız, kurt gerçekten saldırınca, kimse inanmaz” diyor. Fakat bugün içimizde, etrafımızda, milletimizin simgesi olduğu için “kurt” diyemem, ama çakallar, leş kargaları ve solucanlar gerçekten var ve her taraftan saldırıyorlar...
“Şeamet tellalları” sözünü ilk defa rahmetli Adnan Menderes’ten duymuştum. 27 Mayıs darbesinden hemen önce, ülke, freni patlamış otobüs gibi şarampole yuvarlanırken, rahmetlinin etrafını saran şakşakçılarına, yalakalarına ve tahrikçilerine karşın bir avuç dürüst kişi ve nâçizane ben, kendisini, nazikâne uyarmaya çalışmıştık da o, bizi, “şeamet tellalları” diye huzurundan kovmuştu. Menderes’i, şimdikiler gibi olmaktan tenzih ederim. O gerçek bir vatanseverdi, ülkeye hakikaten büyük hizmetlerde bulunmuş ve idam edilmeyi de hiç hak etmemişti. Bugün “şeametin” pis kokuları, gaflet ve ihanet ayyuka çıkmış durumda.
Peki iyi şeyler yok mu, olmuyor mu? Tabii var ve oluyor! Mesela hakkını vermeli, hükümetin, Libya’dan binlerce vatandaşımızı tahliye operasyonu, gerçekten çok başarılı; âdeta “epik” bir operasyon! Ama unutmamalı; arkasında, içinde TSK, Deniz Kuvvetleri olmasaydı bu kadar başarılı olamazdı.
Bölgede yangın, bulaşıcı hastalık sürer ve büyürken Türkiye bunlardan sonuna kadar masun ve muaf kalabilir mi?.. Bu ateş daha bize sirayet etmeden, kıvılcımları içeride her yerde çakılıyor. PKK azmış durumda... Apo çakmağı çakmak için Mart ültimatomu veriyor. BDP, ateşe körükle gidiyor... Libya’da NATO-BM müdahalesi söz konusu olunca, bölücüler, aynı yabancı müdahalelerin Türkiye’ye de yapılmasına çanak tutuyorlar. İktidar bunlar karşısında ne yapıyor?.. “Aman seçim arifesinde dalgalandırmayın!..” demekten başka. Ve Apo’nun “Marta kadar” ültimatomunun anlamı ne?
Ve Kılıçdaroğlu; AKP’nin PKK’yla da, Öcalan’la da görüşmeler yaptığını bildiklerin söyledi... Ona göre, görüşmeyi yapan bizzat hükümet. Devlet sadece bunun maskesi. Biz de Kılıçdaroğlu gibi, neler görüşüldüğünü merak ediyoruz...
Fakat ikilem -açmaz- CHP’nin “ekseni” de yeni Kürt raporuyla eyalet sistemi, ana dilde eğitime vb.. doğru usul usul kaymakta. Diyarbakır’da, Güneydoğu’da, AB desteği ve fonlarıyla, eyalet sisteminin “İstinaf Mahkemeleri” nin binaları çoktandır inşa ediliyordu... Mahkemeler kuruldu; yargıç ve savcı kadroları hazır. Gelin de “şeamet tellallığı” , daha doğrusu uyarısı yapmayın! Hele Türkiye’yi, bu yozlaşmalardan “tahliye” edecek olmadıkça!
En iyisi, geçen gün yazdığım gibi Amerikan milyarderi Rockefeller’e huzur vermek için çıkarılan, dünyayı, ülkeyi, güllük gülistanlık gösteren bir gazete yayınlamalı ve millet uyutulmalı!


Şıklık
Erdoğan, ATV’de, gazetecilerin sorularını yanıtlarken 29 Ekim resepsiyonu için; “Genelkurmay Başkanımızla, Cumhurbaşkanı resepsiyonuna katılmama kanaatlerimi kendisiyle paylaştım. Bu yaptığınız iş, alternatif kutlama yapmanız doğru değil; çok ciddi bir tersleşmeye gidiştir, bu milletle sizi koparır” demiş.
Genelkurmay Başkanı da, cevaben “Bugüne kadar olan gelişmeler, bizim alışkanlıklarımız ve malum konular” demiş.
Erdoğan “mâlum konuları” açıklıyor; “başörtü meselesi.” Emine Hanımefendinin türbanı çok şık ama, Atatürk’ün çağdaş Cumhuriyetine ve Cumhuriyetin Başbakanının eşine yakışmıyor.
Asıl, Erdoğan’ın Koşaner Paşa’ya “Bu sizi milletten koparır” tabiri de Başbakanın ağzından hiç de “şık” olmadı. Aradaki zıtlığı teyit etti. Atatürk’ün Ordusunun komutanlarının görevi, onun devrimlerini korumaktır. AKP’nin lâikliğe karşı eylemlerinin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi’nin hükmü olduğuna göre, kim kimden kopuyor?.. Yazın Erdoğan’ın bu sözlerini de “Erdoğan külliyatına!..”

Yazarın Diğer Yazıları