Sayıştay'ın açıkladığı maden gerçekleri
Bu memleketin taşı toprağı altın derken yalan söylemiyorduk. Fakat keşke hiç dilimizden çıkmasaymış.
Altını üstünü sattılar, ağaçlarımızı üç beş kuruş için kökünden söktüler. Yabancı şirketlere buyur ettiler. Onlar 100 kazanıyorken bize 1 verdiler. Üstüne üstlük işleri bitince de bizi çorak, verimsiz, suyu olmayan topraklarla baş başa bıraktılar.
Altın madenlerinden bahsediyorum.
Üzülerek söylüyorum ki Afrika''daki sömürge ülkelerinden bir farkımız kalmadı. Sermayenin istediği gibi at koşturduğu, rüşvet vererek istediği kanunları dizayn ettiği, "yatırımcının önünü açın" diyerek neo-liberalizmin köküne kadar yaşandığı bir ülke haline geldi.
Bergama altın madeni bunun en açık örneğiydi. Kazdağları''nda yaşananları az çok biliyorsunuzdur.
Sayıştay raporlarını okurken karşıma bir şey çıktı...
Aklıma Erzincan İliç''teki Çöpler siyanürlü altın arama madeni geldi.
Duymuşsunuzdur...
Duymadıysanız YouTube kanalımda madenin içine kadar girip yaptığım çekimleri izleyebilirsiniz.
Maden, bu toprakların nasıl zehirlendiğinin apaçık bir örneğini sergiliyor.
Siyanür sızıntısı nedeniyle 16,4 milyon lira ceza kesilmişti. Sanki verdiği zararın karşılığıymış gibi. 16 milyon lira söz konusu şirket için çıtır çerez parası. Zaten birkaç ay faaliyeti durdurulan altın madeni tekrar açıldı. İşletmeci Anagold şirketi "madenciliğin zirve noktasıyız" açıklaması yaptı.
Hiç açılmaması gereken madenin, topraklarımızı zehirleyip, suyumuzu içilemez hale getirmesinin ardından şirketin faaliyetlerinin durdurulması, sorumlu yöneticilerin yargılanıp hapse atılması gerekirken toprağa siyanür basmaya devam ediyorlar.
Bakın bu madenler nasıl açılıyor anlatayım...
Sayıştay''ın Maden Tetkik ve Arama (MTA) ve Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü''ne (MAPEG) dair iki farklı denetim raporu çıktı.
MTA Genel Müdürlüğü''nce maden arama ve araştırma faaliyetleri kapsamında yürütülen arazi çalışmalarına mahalli halk tarafından engel olunması sebebiyle bazı arama faaliyetlerinin durdurulduğu tespiti yapıldı.
Sayıştay şu hatırlatmayı aktardı:
"Çevre faktörü göz ardı edilerek herhangi bir madencilik faaliyetinin sürdürülmesi mümkün değildir."
Raporda da maden arama ve açma çalışmaları sırasında kurum görevlilerinin, mahalli veya fiziki zorluklarla karşılaşmayacağı beklenmekle birlikte fiili durumda, Kuzey Batı Anadolu ve Ege Bölge Müdürlüklerindeki bazı maden arama projelerinde, yetersiz veya hatalı bilgi sahibi "mahalli şahısların" gösterdiği zorluklarla karşılaştıkları aktarıldı. Bu nedenle de arama faaliyetlerinin durdurulduğu tespit edilmiş.
"Mahalli şahıslar" olarak oranın köylüsü mü kastediliyor yoksa başka bir şey mi bilinmiyor.
MTA Genel Müdürlüğü maden arama ve araştırma çalışmalarındaki çevreye olan duyarlılığının "kamu spotu" şeklinde doğru ve kolay anlaşılabilir tanıtımlarla anlatılması gerektiği vurgulanıyor.
Kurum personelinin arazideki çalışma şartları açısından bu kamu spotlarının önem arz ettiği belirtiliyor.
MTA böyle yapmadığı için Sayıştay uyarıyor.
Fakat gelin bir de Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü''nün (MAPEG) incelemesinden çıkan sonuçlara bakalım.
Bakın maden açmak için kanuna göre özel çevre koruma bölgeleri, millî parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, muhafaza ormanları, 3621 sayılı Kıyı Kanunu''na göre korunması gerekli alanlar, 1. derece askerî yasak bölgeler, 1/5000 ölçekli imar planı onaylanmış alanlar, 1. derece sit alanları için izin almak gerekiyor.
Hatta madencilik faaliyetlerinin, içme ve kullanma suyu rezervuarının maksimum su seviyesinden itibaren 1000-2000 metre mesafe genişliğindeki orta mesafeli koruma alanında yapılmasına şartlı olarak izin verileceği belirtilmiş.
Özellikle içme ve kullanma suyu rezervuarının maksimum su seviyesinden itibaren 1000 metreye kadar olan kısmında ise madencilik faaliyetinin hiçbir şekilde yapılmayacağı, üstüne basa basa belirtilmiş.
Kanun bu kadar açıkken sizce neler yapılmış dersiniz?
Verilen maden ruhsatları kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle mahkeme tarafından izinler iptal edilmiş.
Daha kötüsü var.
MAPEG tarafından kanuna aykırı olduğu açıkça bilinen arama izinleri mahkemeler tarafından birer birer iptal edilmiş.
Arama ihalelerinin de bedelleri bir bir iade edilmek zorunda kalınmış.
6 dosyada ihale edilmemesi gereken alanların ihale edilmesi ve akabinde bu sahalara ilişkin ruhsat iptallerinin neticesinde tahsil edilen 31 milyon 891 bin TL ihale bedeli, 106 milyon 487 bin TL faiz ve hukuki dosya masrafı ile birlikte toplam 130 milyon 853 bin TL olarak iade edilmek zorunda kalınmış.
Akıl alır gibi değil.
31 milyon TL''ye ihale edilmemesi gereken yerleri ihale et, sonra mahkemelik ol ve geri 130 milyon TL öde. Bunun adı iş bilmezlik falan değil. Bu kamu zararıdır. Kimin imzası var ise o kişiden bu paralar tahsil edilmelidir.
Daha bitmedi...
Bir de ruhsat verilen madenler ne diyorlar?
"Amacımız doğaya zarar vermek değil. Zaten maden faaliyeti bitince alanı rehabilite edeceğiz."
Sayıştay incelemiş. Rehabilitasyon çalışmalarının takip edilmediği alanda ne olup bittiğinin bilinmediğini aktarmış. Raporda, "Maden sahalarında gerçekleştirilen rehabilitasyon faaliyetlerine ilişkin herhangi bir veri kaydının tutulmadığı" ifadelerine yer verilmiş.
Ah benim yalnız ve güzel ülkem.
Böylesine hor kullanıldığın başka bir dönem oldu mu bilemiyorum.